25 Eylül 2021 00:44

Kürt sorununun çözüm şartı: Toplumsallaştırma

Ellerinde farklı taleplerin yazılı olduğu dövizlerle mitinge katılmış insanlar.

Fotoğraf: MA

Paylaş

Bu hafta Kılıçdaroğlu’nun Kürt sorununun çözüm yerinin parlamento, konunun muhatabının da HDP olduğunu işaret etmesi üzerine partinin eski ve yeni eş başkanlarından gelen açıklamalara da yansıyan eğilim farklılığının partide her zaman içsel bir durum olduğu biliniyor. Çok bileşenli bir partide farklı eğilimlerin, önceliklerin ve vurgu çeşitliliğinin olması normal. Ancak partinin yöneliminin konjonktürün baskın eğilimi tarafından belirlenmesi riski ve sonuçlarıyla yüzleşmek de kaçınılmaz.

‘Adres İmralı’dır’ diye tweet atan Eski Eş Başkan Sezai Temelli’nin sonrasında “Benim şahsi fikrimdir” demek durumunda kaldığı yaklaşım münferit değil. HDP, gözlenebildiği kadarıyla kendi içinde azımsanmayacak bir derinliği ve etkisi olan, Sezai Temelli’nin de paylaştığı bir bakış açısının da basıncı altında. İktidar partilerinin ‘PKK ile ilişkini kes, onu terör örgütü olarak lanetle’; içerdeki bir eğilimin de ‘İmralı’yı öne çıkarmak’ önceliğini öne sürdüğü HDP, bu iki basınç arasında yürümeye devam ediyor.

Selahattin Demirtaş ve Mithat Sancar, Sezai Temelli’nin attığı tweetin gerilimini düşürdüler. İkisi de çözümün diğer muhataplarını da gözetmek gerektiğini lisanımünasiple not düşerek Kılıçdaroğlu’nun, aslında geçmişten bu yana üzerinde ısrar ettiği parlamento teklifini kabul ettiler. Bu CHP açısından bir gelişme sayılır ama çözümün kendisi için yetersiz.

Eski seçim bildirgelerinde, Eş Başkan Pervin Buldan ve diğer HDP’li siyasetçilerin konuşmalarında, Kürt siyasi hareketinin basın ve yayın organlarında geçmiş çözüm sürecinden bu yana bolca kullanılan kavram “Toplumsallaştırmak”tı. Toplumsallaştırma kavramı ‘çözüm’de öncelikli muhatabın devlet değil, toplumsal kesimler olduğuna işaret etmekteydi. Kürt sorununun çözümünün muhatabının sadece parlamentodaki partiler değil bu partilerin tabanları, parlamento dışındaki örgütlü kesimler, başta iki halk olmak üzere farklı din ve milliyetten halklar ve elbette HDP tarafından temsil edilemeyen Kürt nüfus olduğu, HDP’nin çözüm perspektifinde belirleyiciydi. HDP toplumsallaştırma kavramını barıştan, sağlık sorununa, kadın haklarından eğitime kadar birçok konudaki önerilerinde kullandı.

HDP özerklik dahil her talebin toplum tarafından inşa edilmesi gerektiğini savunuyor ve bunun için bir siyasi dönüşüm talep ediyordu. Her yerel birimde kurulacak Meclis örgütlenmelerinin başlıca aktörü olması beklenen toplumsallaştırma böylece en önemli kavram haline geldi. Burada dili geçmiş zaman kullanıyoruz ama bu, HDP söyleminden ‘toplumsallaştırma’ sözünün artık çıkmış olmasından değil, pratiğin yazılı metinlerle çelişkili olmasından kaynaklanıyor.

Sorun, çözüm sürecindeki en önemli çelişkisi, söylemindeki toplumsallaştırma vurgusuna rağmen başlıca muhatabının devlet olmasında. Devletin muhatap alınması elbette zorunlu. Çünkü kurumsal düzenlemelerin, hukuki çerçevenin çizilmesinin adresi de orasıdır. Sorun çözüm sürecinde devlet ile İmralı arasında volan kayışı işlevine sıkıştırılan HDP’nin toplumsallaştırma eylemi bu yüzden devletle ilişkilerinin gerisinde kaldı.

Gerçekte çözüm sürecinin İmralı’yı kapsayarak genişleyebilmesinin şartı, İmralı ile ilgili her talebin diğer talepleri gerçekleştirme pratiğine bağlanacak biçimde, bir toplumsal talep haline getirilebilmesiydi. Ana dilin kullanım alanlarının çoğalması, eşit hakların sağlanması, kolektif taleplerin karşılanması vb. başlıkların arasına bir talep olarak değil tersine çözümün adresi olarak yerleştirilen İmralı’nın toplumsal karşılığı olmadığında çözüm süreçleri başlarken kapanacaktır. Öyle de oldu. Devleti yürüten parti masayı tek taraflı devirdi.

2015 öncesinde Devlet-İmralı görüşmelerine bırakılmış çözüm sürecinin akamete uğramasında HDP’nin de sorumluluğu vardır. Doğru işletilmemiş bir toplumsallaştırma niyet edilmeyen sonuçlar verdi ve vermeye de devam edebilir.

Devletin çözüm sürecine yatkın hale gelmesi ile birlikte çözümü toplumsallaştırma koşulunun ötelenmemesi gerekir. Toplumsallaştırma sürecini sivil toplumcu ‘Biz, kendimiz yapacağız’ retoriğine indirerek devleti zahmetten kurtarmak bir toplumsal hareketin hedefi olamaz. Talebin kurumsal ve hukuki kabulünü toplumsal bir güç ile birlikte zorlamak da önemlidir. 2015 öncesinde kamuoyunun bilgisine sunulmayan İmralı-AKP görüşmelerinden çıkan sonuçlar toplum tarafından zamanında öğrenilemediği gibi hukuki bir konu haline de gelememişti.

Şimdi yeni baştan Kürt sorununun çözümünün muhataplarını HDP ve Meclis denklemine sınırlamayan; toplumun en geniş kesimini bu sorunun muhatabı ve çözümün katılımcısı haline getirecek bir yolun nasıl açılacağını konuşmak gerekiyor. Bu bahiste İmralı’yla ilgili herhangi bir talebi gündeme kendi getiren bir toplumsallaştırma sürecinin ve düzeyinin oluşması önemli. Kürt sorununun çözümünün genel bir demokratikleşmeyle ilişki içinde kavrandığı bir toplumsallaştırma biçimi bu; tersi değil.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...