22 Haziran 2025 00:03

‘Yaratıcı yıkım’dan pay beklemek

ABD’nin ‘pis işler’ini yapan İsrail’in bahanesi İran’ın nükleer kapasitesini yok etmekten ibaret değil. 14 yıl vekalet savaşlarının sonunda coğrafi, tarihi, demografik ve siyasi düzeni dağılan Suriye’de olduğu gibi İran’ı da yıkarak yeniden biçimlendirilmiş bir uydu haline getirmesi için büyük patrona sunmak. Emperyalist ABD ve müttefikleri İsrail’in bu ‘yaratıcı yıkım’ını dört gözle beklerken her türlü savaş mühimmatını siyonist devlete sağlıyor, Netanyahu’yu pohpohluyorlar. Ortadoğu’daki devletlerin kimileri de İran’ın yenilgisinden sonraki yeniden inşa sürecinin taşeronluğunu üstlenmeye hazır.

İran kendisini yeniden üretmekte zorlanan dünya düzeninin kilit noktalarından biri haline geldi. Trump’ın dış ticarete yüksek vergiler uygulayarak, göçmen politikasını sıkılaştırarak, bir numaralı kankası Elon Musk ile bozuşmasına neden olan yaptırımlar uygulayarak çıkmaya çalıştığı şiddetlenen rekabet kaynaklı kriz yatışmak bir yana artarak sürüyor. ABD sermayesinin yeniden genişletilmiş dolaşım alanlarına ve pazarlara duyduğu ihtiyaç ancak itaatsiz devletleri yıkmakla karşılanabilir halde. İran bu itaatsizlerden biri ve en güçlüsü.

Ateşle çevrili bir ada haline gelen Türkiye’de ise Saray iktidarı çoktan beri yıkımdan pay kapmak adına Ortadoğu’daki yıkımların gizli ortağı oldu. Payını artırmak için yaptığı her çıkıntılığının bedelini de fazlasıyla ödedi. Parası verildiği halde teslim edilmeyen F16’lar ve hangarda bekleyen Rus malı S400’ler bunun kanıtıdır. Çünkü ancak ABD’nin çizdiği sınırlar içinde hareket edebileceğinden haddini aşmaması gerekir. Yoksa silahsızlandırılır!

Bugün içeride de irtifa kaybeden Cumhur İttifakı emperyalist yıkımı iç siyaseti yeniden düzenlemek için bir olanağa çevirmeye çalışıyor. İçeride bölünüp dağılmış, yıllardır uygulanan kutuplaştırma siyaseti nedeniyle iki yakası bir araya gelmez olmuş toplumsal güçleri etrafında toplamak için savaş mazeretini bir tutkal olarak kullanıyor.

Ne var ki bir yandan ana muhalefet partisinin belediyelerinin üzerine çöküp onu itibarsızlaştırmayı, bir yandan da Kürt halkının ‘süreç’ten beklentiye girerek edilginleşmesini ummanın Erdoğan etrafında bir iç cephenin imkanı haline dönüştürülmesi mümkün değil. Öte yandan yurt içinde körüklenen enflasyon ateşi Şimşek-Erdoğan mali politikaları sayesinde giderek büyürken sermaye ve emek arasındaki gerilimi de derinleştiriyor. Erdoğan’ın durduramayacağı bu iç yangın, mensupları hangi partiden olursa olsun işçi sınıfını hak ve örgütlenme mücadelesinde daha ısrarlı birleştiriyor. Kutup çizgisi artık emekçilerle iktidar arasında çekildi.

Tam da bu nedenle iktidarın gerçekleşmeyen zafer öykülerine, dünya siyasetinde etkin rol oynayan güçlü ülke hikayelerine ihtiyacı var. Suriye’de yeni rejimle görüşmeler trafiği esnasında komşu ülkenin bir numaralı velisi olduğu, Suriye’nin Osmanlı torunları tarafından yeniden fethedildiği imgesini yayan Saray rejiminin iç cephe pazarı içeride müşteri bulamadı. Bir yandan Gazze için timsah gözyaşları dökülürken diğer yandan Erdoğan’ın silah tüccarı damadının İsrail’e silah satan İtalyan silah şirketiyle ortaklığa girmesi; İsrail’e mühimmat taşıyan gemiler için ‘Türk limanları’nın yolgeçen hanı haline getirilmesi bir yüz karası hikayesine dönüştü. Müstakbel iç cephe de bu hikayeye sağır kaldı!

***

İktidarın kendi çevresinde toplanmak suretiyle iç cepheyi güçlendirme çağrısı haklı tepkilerle karşılandı. CHP, İmamoğlu’nun ve kayyumların hesabını sordu. Kürt tarafı da ‘süreç’in ezilen halklar için demokratik bir inşa vesilesi olması talebini dillendiriyor.

Her gece naklen savaş yayını yaparken eski generalleri, liberal bilgiçleri ekrana taşıyan bir dizi kanal, demokrasinin rantını; Tahran diktatörlüğü karşısına İsrail demokrasisini koyarak yemeye çalışırken Saray iktidarı için de iç cephe postal seslerini duymak istediği bir oluşum anlamına geliyor. Hem Türkiye hem bölge halkları için en büyük tehdit kendisi olmuşken, iktidar bu tehdidi üzerinden atarak sözde düşman gerçekte müttefik İsrail’e giydiriyor. İsrail iç politika için öfkenin üzerine boşaltılacağı kullanışlı bir aparat haline getirildi.

Yılmaz Özdil, Ertuğrul Özkök, Mine Kırıkkanat gibi İran molla rejimine karşı İsrail’i güçlendiren ünlüler de çıktı. Bir dizi itaatkar şeriat rejimi ve itaatkar Ortadoğu ülkesiyle kol kola yürüyen İsrail’i demokratik bir ülke olarak görenlerin yanına İsrail-ABD’nin yaratıcı yıkımından demokratik inşa şansı gören Kürt gruplarını da bu diziye eklemek gerekir.

Antidemokratik rejimlerin kendi iç potansiyelleriyle, halkın gücüyle yıkılabileceği, demokrasinin ihraç edilemeyeceği, edilirse o demokrasinin Ortadoğu’da ırkçı İsrail siyonist rejiminin yansımasından başka bir şey olamayacağının akıllara bile gelmediği bir dönem bu. Savaşın gerçek saikinin diktatörlüklerle İsrail demokrasisi arasında değil; enerji nakil hatları, petrol, pazar, ticaret yolları üzerindeki hakimiyet adına yapıldığı hiç konuşulmuyor değil. ABD ve taşeronlarına hak verilerek yapılıyor.

Bu savaş aynı zamanda; Yaratıcı yıkımdan ABD-İsrail’in temsil ettiği kendi halkları için olduğu kadar başkaları için tehdit olan demokrasi beklentisi; Cumhur İttifakının halkı askeri nizamda tutmak, yıkımdan pay almak için rap rap sesleri duymak istediği iç cephe projesi sonuçta aynı şeyin laciverdi. Bunların karşısında ilk rövanşta yenilen Mahsa Aminiler, İran işçi sınıfı, İsrail’in sesi şimdilik bastırılmış muhalefeti, Türkiye’deki dinamik demokrasi mücadelesi var. Bu mücadele dünya zenginliklerini bir avuç tekele sunmak için değil, insanca yaşayabilmek için veriliyor. Büyük resimde görmezden gelinen ancak hiç küçük olmayan ayrıntı bu.

ABONE OL

Nuray Sancar

‘Yaratıcı yıkım’dan pay beklemek
0:00 0:00
1.00x
0:00 / 0:00
1.00x

Evrensel'i Takip Et