17 Ocak 2020 00:20

Diyalektik ve metafizik

Diyalektik ve metafizik

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Eskinin ölmekte olduğu, yeninin henüz doğmadığı durumdayız.” Bu belirlemeyi son zamanlarda oldukça sıkça duyar olduk. Kesin bir doğruluğu ifade ettiği var sayılıyor ve dünyanın bugün içinden geçmekte olduğu süreci tarif etmek için kullanılıyor. Gerçekte kulağa hoş geliyor ve buna inanmaya meyilliyiz. Ne güzel: Eski ölüyor, peki sonra ne oluyor? Şu oluyor: Yeni henüz doğmuyor.” Burada diyalektik ve metafizik bir aradadır. İkisini tek bir saptamada bir araya getirme “başarılmıştır.” Kuşkusuz bilinçsizce!

Eğer önerme “Eskinin ölmekte olduğu, yeninin henüz egemen olmadığı” biçiminde ileri sürülmüş olsaydı, doğru kabul edilebilirdi ve önermenin diyalektik olan birinci bölümü ile ikincisi arasında bir bütünlük olduğu, süreci kendi gelişmesi içerisinde doğru tanımladığı ileri sürülebilirdi. Ama böyle yapılmıyor, ölmekte olan ile yeni doğmakta olan arasındaki ilişki; yani birinin diğerinden doğmakta olduğu gerçeği göz ardı ediliyor, sürecin diyalektiği açıklanmıyor. Kuşkusuz bu saptamayı kullananların yeniden yana olduğunu, niyetlerinin aslında bunu ifade etmek olduğuna inanıyorum. Ama üzerinde fazlaca düşünülmeden kullanılıyor ve neyi ifade ettiği tam fark edilmiyor.

Diyalektik yöntem doğayı ve toplumu tüm ilişkileri ve gelişmesi içerisinde ele alır. Yani oluşları, gelişmeleri, birbiriyle ilişkileri, dönüşmeleri ve yok olmaları içerisinde. Sonsuz bir hareket vardır. Ne ölüm, ne de doğum birdenbire gerçekleşmez. Metafizik yöntem ise donuk, birbiri ile ilişkisiz, kendi başına şeyler olarak ele alır ve inceler. Eski eskidir, yeni de yeni. Nasıl olmuş, eski neden yok olmuş, yeni nasıl doğmuş bununla ilgilenmez, bu süreci açıklamaz, açıklayamaz. Ölüm ölümdür, doğum da doğum. Bu nedenle diyalektiğin ve metafiziğin dünyayı açıklama ve yorumlama yöntemi taban tabana zıttır. 

Bugün yeninin çoktan doğmuş olduğunu her tarafta görebiliriz. Evet henüz egemen değildir ve eskiyi yıkmak için bir mücadele halindedir. Bu mücadeleyi bugün toplumunun temel çelişkisi olan emek ve sermaye arasındaki mücadelede, insanlığın genel ilerleyişinde, yani doğaya yeni bir bilinçle sahip çıkma, kadın haklarını, eşitliği savunma konusunda sıçrama yapmasında, demokrasiyi burjuva anlamıyla biçimsel değil de, kitlelerin süreçlere doğrudan müdahale etmesi ve etkileme çabasıyla, barışı ve kardeşliği savunma kararlılığının her geçen gün ilerlemesiyle vb. görebiliriz. Bu eski toplumun, eski dünyanın içinden yeni bir dünyanın doğuyor olmasını bize gösterir ve kanıtlar. Ama henüz egemen değildir. Ama bu süreç olmadan kastedilen “doğum”, yani devrim olmaz.

Kuşkusuz bu önermeyi yukarıdaki biçimiyle kullananlar “doğmadığı” demekle zaten bir doğumun olacağını söylemiş oluyoruz, bu da diyalektiğe uygundur diyebilir. Kuşkusuz bu bir açıklamayı gerektirdiği ve bu açıklamayı da yukarıda özetlenmeye çalışılan biçimde yapma çabası çerçevesinde doğrudur. Ama bu durum, bu önermeyi yukarıda kullanıldığı biçiminde kullanmayı haklı çıkarmaz. Olgular ve gelişmeler içerdiği anlamı tam ve doğru yansıtacak biçimde tarif edilmeli ve kullanılmalıdır. Doğum birdenbire gerçekleşmez. Uzun ve sancılı bir süreçtir. Hele hele eski bir dünyadan yeni bir dünyanın doğacağını, doğmakta olduğunu anlatmak istiyorsak kavramları doğru kullanmak, saptama ve belirlemeleri yerli yerine oturtmak daha da önemlidir.

Bugün dünya kaynıyor. Fransız işçi ve emekçilerinin eylemlerini aylardır takip ediyoruz. Lübnan’dan Venezuela’ya, Irak’tan Guatemala’ya, Şili’den İran’a vb. bu kaynamayı görebiliyoruz. Çocuk yaştaki gençler iklimi ve dünyayı koruma mücadelesine atılıyor, kadınların eşitlik mücadelesi her tarafta ivme kazanıyor, ezilen ve sömürülen halklar emperyalistlere ve dış müdahalecilere karşı baş kaldırıyor, doğasını, hayvanını, suyunu, ağacını koruma bilinci ve mücadelesi bugün geçmişte hiç olmadığı kadar canlı ve yaygın. Evet yeni emekliyor, adımlarını sağlam atmaya çalışıyor ve gelişiyor. Gelişip, güçlendikçe eski dünya ve onu savunan güçlerle geçmişte yaptığı gibi nihai ve kesin bir çatışmaya gireceği de kesin.

Bütün bu mücadeleler sınıfsız, sömürüsüz bir dünya kurma mücadelesinin dereleri ve çağlayanlarıdır. Hepsinin ana kolla birleşip büyük bir nehir olup taşacağını da elbette göreceğiz. Yeni: Geride büyük sarsıntı, yıkım ve acılar bırakarak gözlerimizin önünde ölen eskinin içinden doğuyor ve gelişiyor. Egemen olması büyük bir alt üst oluşla eskiyi devirmesine bağlıdır. Geçmişte eski dünyanın tüm gerici güçleri tepesine çöküp onu boğmuş olsa da, bir kez, ‘Ben buradayım’ demeyi de başardı. Tarih bize, doğup gelişenin mutlaka egemen olacağını büyük bir kesinlikle söylüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...