20 Mayıs 2016 01:00

Ne zaman dönecek?

Ne zaman dönecek?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Zengin bir ailenin yanında evle ilgilenen Val, kızının rahat davranışlarını dizginlemeye çalışır. Kızı Jéssica “Bir kitap var mı” diye sorar, “Neleri yapıp neleri yapmayacağını yazan?” Val “Sana bunu kimsenin açıklaması gerekmez” der, “Doğuştan bilmen lazım.”
Annemle Geçen Yaz, bu açıklanmayan, öğretilmeyen, doğuştan bilinen kurallardan yola çıkan bir film. Yanında çalıştığı patronun yanında nasıl davranacağın (“Onlar nezaketen sorar, sen istemem de.”), nereye ayak basacağın (“Havuza bakma bile”) gibi sınıflar arası ilişkinin belirlediği kurallar, adı konmamış yasaklar, adı konmamış gerginliklere yol açar. Bizim de yakından tanıdığımız, zenginin zengin olduğu için saygıyı hak ettiği varsayımının geleneksel kültürle bir ilgisi var elbet, yani geçmişten gelen ağalık, beylik, kölecilik sistemiyle. Bizdeki bütün dizilerde de (herhalde Brezilya dizilerinde de) olan mutfak sahneleri gibi, muhabbet ne kadar güler yüzlü gibi görünüyorsa, o kadar efendi-köle ilişkisini andırır. Brezilya’da çoğunlukla beyaz burjuvaların evlerindeki çalışanlar büyük bir toplumsal grup ve o da ülkenin kölelik geçmişinin kültürel bir uzantısı. Bugün vizyona giren Annemle Geçen Yaz, bütün inceliğiyle, her detayda bu ilişkinin doğasını gözler önüne seren bir Brezilya filmi.

Annemle Geçen Yaz filminin künyesi ve fragmanı için tıklayın...

Val, on yıldan uzun süredir São Paulo’da bu zengin ailenin evinde çalışan bir kadındır. Kızı Jéssica’yı ona bakması için uzaktaki akrabalara emanet etmiş, her ay onlara para göndermiştir. Kızına gösteremediği sevgi ve şefkati çalıştığı evin oğlu Fabinho’ya göstermiştir. (Filmin gösterime girdiği adı tatlı bir anıymış gibi yapıyor, İngilizce adı ‘ikinci anne’ filmin hikayesini daha doğru anlatsa da biraz pembe dizimsi. Orijinal adı daha anlamlı, Fabinho’nun Val’e kızının sorduğundaki gibi: ‘Ne zaman dönecek?’) O gün gelir, Jéssica üniversite sınavı yaklaşınca annesinin yanına gelmek ister. Val çalıştığı evde kaldığından, Jéssica’nın kalabilmesi için izin alır. Genç kadın, öz güvenli, meraklı, o yazılı olmayan kuralları pek takmayan biridir ve bu durum, evdekileri şaşkına çevirecektir. Eve güzel genç bir kadının gelmesiyle baba sapıtacak, ergenler azıtacak, anne kontrolü elde tutmak için çırpınacaktır. Jéssica misafir odasında kalır, patronların dondurmasından yer, onların masasında oturur, havuza girer. Kuralları korumak için herkesten çok uğraşan Val engel olamadıkça paniğe kapılır. On yıldır birbirini görmemiş anne kız arasındaki gerilim, bu koşullarda sınava hazırlanma sırasında patlak verir.
Film kısıtlı bir alanda, çoğunlukla aynı evin içinde, az sayıda karakterle, basit bir öykü anlatıyor. İşte kolayca sıkıcı olabilecek bu malzemeyi oyunculuktan senaryoya öyle iyi hazırlanmış detaylarla işliyor ki, izleyiciyi sarıp sarmalayan bir sonuç ortaya çıkıyor. Sonunun Val’in bakacak bir çocuk bulmasıyla rahatlamasına bağlanması, filmin sarsıcı sınıf çatışması anlatısını biraz zedeliyor. Yine de bir yandan güçlü duygular hissettirebiliyor, Fabinho’nun kendi annesinden görmeyip Val’dan gördüğü, Val’in kendi evladına gösteremeyip patronun çocuğuna gösterdiği... Bir yandan da farklı sahnelerde farklı karakterlerin açısından meseleyi görmeyi mümkün kılıyor, hem Val’i, hem Jéssica’yı, hem Fabinho’yu, hem annesini, babasını anlayarak. Bu çok önemli bir fark, çünkü öyle olmayınca, mesela yazının başında hatırlatılan dizilerde olduğu gibi emekçiler iyiliği ve saflığı, patronlar kötü niyetliliğiyle tasvir edilince ortaya çıkan şeye boşuna sabun köpüğü denmiyor. Meselenin kahramanların kişilikleriyle değil, aralarındaki ilişkiyle ilgili olduğunu anlamak, Annemle Geçen Yaz gibi, yer yer ona benzeyen sahnelere sahip Toz Bezi gibi filmler yapmak için şart.
Filmden aslında bizimle hiç ilgisi olmayan bir kısa diyalog, ne kadar da benzediğimizi hatırlatıveriyor: Val, ülkenin kuzeydoğusundan ilk kez São Paulo’ya gelen Jéssica’ya şehri tanıtırken, Batata Meydanı’nı gösterir. Meraklanan genç kadın “Burada kuzeydoğudan çok kuzeydoğulu yaşarmış” diye duyduğunu aktarır. “O eskidendi” der annesi, “Şimdi metro istasyonu yapacaklar diye her tarafa beton döktüler.” Ardından, meydanda eğlendikleri eski günleri gözünün önüne getirip kendi kendine söylenir gibi hep aynı cümleyi tekrarlar: “Buranın ne olduğunu bilmiyorum. Meydan olmadığı kesin.” “Her tarafa beton döktüler.” “Bu bir meydan değil artık. Ne olduğunu bilmiyorum.” “Bir tane çalı bile bırakmadılar”...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...