Hey gidi Cumhuriyet!
Fotoğraf: Envato
Türkiye’de cumhuriyet, “Çağdaş uygarlığın üstüne çıkmak” iddiasıyla kuruldu. İlan edilmesinin üstünden de 92 yıl geçti.
Cumhuriyetin temelinde de bir yandan emperyalizme karşı verilmiş bir kurtuluş savaşı, öte yandan da kendi kaderlerini tayin hakkı vaadiyle de birleşen Anadolu’daki halkların Osmanlı Hanedanlığı’na son vererek, cumhuriyet etrafında “Demokratik bir ülke kurma” amacı vardı.
Bugün cumhuriyetin 92. yıl dönümü, “Tüm yurtta ve yurt dışı temsilciliklerimizde ve yavru vatan KKTC’de kutlanıyor” cumhuriyet!
92 yıldır da cumhuriyet, her yıl resmi klişeler etrafında organize edilen törenlerle kutlanmaktadır.
Bu yüzden de kutlamaların törensel boyutuyla değil de hangi koşullarda kutlandığına bakarak, cumhuriyetin ve “çağdaş uygarlığın” neresinde olduğumuzu görebiliriz.
Şu bir gerçek ki, cumhuriyet ve onun kutlandığı koşullar, her yıl bir öncekine göre daha çelişkili bir karakter kazanmaktadır. Öyle ki bu koşullar Cumhuriyet Bayramı gününe gelen son birkaç gün içindeki gelişmeler bile, cumhuriyetin “Çağdaş uygarlık düzeyini aşma” ideali ile gelinen yer arasındaki derin uçurumu ortaya koymaktadır.
- Yıllardır basına yönelik sindirme girişimlerini, sansür, otosansür baskılarını bir yana bırakıyoruz. Ama daha dün, iki TV kanalı, iki gazetesi, bir radyosu olan Koza-İpek Grubu medyasına el kondu ve başına da Erdoğan’ın damadının yakın arkadaşı bir zat atandı! Böylece cumhuriyetin 92. yıl dönümüne, AKP’ye muhalif bir medya grubunun daha yasa, hak-hukuk tanımazlık örneği olarak, AKP’nin propaganda “havuzu”na katılmasıyla girdik!
- Cumhurbaşkanının eski danışmanı ve konuşmalarının metin yazarı AKP Milletvekili Aydın Ünal da, muhalif gazeteler için sarf ettiği “Şu anda çok rahat bir ortamda değiliz ama 1 Kasım’dan sonra bunların tamamından mutlaka hesap soracağız” sözüyle AKP’nin basın özgürlüğü konusundaki yaklaşımını ilan etti. Hürriyet’i basan güruhun başında olan AKP Milletvekili Abdurrahim Boynukalın da önceki gün medyaya ve Cumhurbaşkanını eleştirenlere tehditlerini yineledi.
- Cumhuriyetin daha ilk yıllarından itibaren sözde de olsa, “Yurtta sulh cihanda sulh” diye formüle edilen dış politika umdesinin yerine geçirilen “yeni Osmanlıcı” dış politikaya yönelen Türkiye komşularıyla “savaş hali” durumuna geldi. Suriye’nin içişlerine müdahale eden Türkiye, Suriye Kürdistanı’nda Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkına da müdahale ederek, Başbakanın ağzından “Eğer bizim çizdiğimiz sınırları aşarlarsa başlarını ezeriz” dedi. Osmanlının zaptettiği ülkelerde başkaldıranları “kazığa geçirmesi” yeni Osmanlıcılarda kendilerine biat etmeyen komşuların “başını ezmekle” tehdit, şeklinde vuku buluyor. Cumhuriyet bu kadar ilerletmiş onları!
- Halkların kendi kaderini tayin hakkını tanımayı vadeden bir Kurtuluş Savaşı üstünde kurulan cumhuriyet aradan geçen 92 yıldan sonra Kürtlerin kaderlerini tayin etme isteğini “terörizm”le suçlayarak, cumhuriyetin ilk yıllarındaki gibi sorunun “askeri çözümünde” ısrar etmektedir.
- İktidara yakınlığı ile bilinen Abdurrahman Dilipak, Tayyip Erdoğan’ın “Halife olma isteğini” Kanada’dan ilan etti. Dilipak iddiasını Saray’ın böyle büyük yaptırılmasını da her İslam ülkesinden temsilciliklerin Saray’da bir daireye sahip olması amacıyla derinleştirdi. Bugüne kadar muhalif kesimlerin “Padişah olmak istiyor”, “Sultan olmak istiyor” eleştirilerine anında yanıtlar veren AKP propagandası, Dilipak’in bu açıklamasının üstünden bir hafta geçmiş olmasına karşın bu iddiaları yalanlamadı.
Bugün Türkiye’nin, cumhuriyet rejimi altında, “çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne” çıkmış olması kutlanmıyor. Bugün başkanlık sistemi adı altında “sultanlık”, “halifelik” hayalinin güdülmesi, basın özgürlüğü başta olmak üzere özgürlüklerin ayaklar altına alınması, yeni Osmanlıcı politikalar kutlanıyor.
92 yıl sonra gelinen yer budur.
Oysa tarihsel olarak “cumhuriyet fikri”, Sinan Birdal arkadaşımızın önceki günkü köşesinde gayet özlü biçimde açıkladığı gibi, insanlığın özgürlük ve eşitlik içinde birleşmesi, halkların kardeşleşmesi isteklerinin bir ifadesi olarak idealleştirilmiştir.
Egemenler cumhuriyet fikri etrafında oluşan eşitlik ve özgürlüğe dair özlemleri hep istismar etmişlerdir. Ama bugün Türkiye’de cumhuriyetin değerlerinin istismarı, kimi faşist diktatörlüklerde ve açık zorba yönetimlerdeki uygulamalarla kıyaslanabilecek düzeydedir. Bu da 82 yılda gelinen aşamanın farkında olanlara “Hey gidi cumhuriyet” dedirtmektedir.
Ama her şeye karşın, adına layık cumhuriyet kutlamaları yapabilmek dileği ile...
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00