HDP’ye saldırılar AKP taktiğinin gereğidir!
Fotoğraf: Envato
Seçime sadece 22 gün kaldı.
Günler seçime doğru ilerledikçe, AKP ve Erdoğan ayaklarının altındaki toprağın kaydığını daha derinden hissediyor; iktidarı ve elindeki büyük imkanları kaybedeceği korkusu onları daha çok hırçınlaştırıyor.
Seçim gününe doğru ilerledikçe; seçime gerçekte iki partinin girdiği, seçimin AKP ve HDP arasında olduğu gerçeği daha çok yüzlerine vurdukça, AKP ve Cumhurbaşkanının asıl hedefe HDP’yi koyup, diğer partileri HDP ile aynı kulvarda gösteren bir kampanyaya yöneldiğini görüyoruz.
Daha da önemlisi, sadece partilerin stratejistleri, olup biteni akademik bir gözle izleyen siyaset bilimciler, aydınlar… gibi süreci çok yönlü değerlendirebilenler değil, sıradan seçmenler de artık bu seçimin AKP ile HDP arasında geçeceğinin farkındadır. Bu yüzden de;
- AKP’nin 13 yıllık iktidarından sonra artık topluma ve ülkeye verecek bir şeyi kalmadığını gören ve bu nedenle AKP’nin ve Erdoğan’ın hedefi olan diğer partilerin taraftarları
- Erdoğan ve AKP’nin “muhafazakar toplum” planının hedefi haline getirilen aydınlar, bilim insanları, gençler, kadınlar
- AKP’den bıkan, Erdoğan’ın kibrinden sıkılan her partiden seçmenler, hatta AKP’nin giderek ülkeyi bir felakete, bir iç çatışmaya sürüklediğinin farkına varan ve bugüne kadar AKP’ye oy veren seçmenin önemli bir kesimi de, yani ülke nüfusunun büyük bir çoğunluğu, HDP’nin barajı yıkmasını istiyor.
İşyerlerinde, hizmet birimlerinde, çay ocaklarında, kahvelerde, komşu ziyaretlerinde, birer birer evlerde konuşulan budur. Dahası, “AKP’nin durdurulmasını” ve “ülkenin sorunlarının çözümünün önünün açılmasını” isteyen ve bunun bugünkü gerçekçi yolunu HDP’nin barajı aşmasında gören bu kesimlerin azımsanmayacak bir bölümü de “HDP’ye oy vermeyi” konuşmaktadır.
Kuşkusuz HDP’nin barajı aşmasının öneminin daha ileriden farkında olanlar, eski partilerine değil HDP’ye oy vereceklerini açıkça söylemekte, çevrelerinin de böyle hareket etmesi için çalışmaktadırlar. Ülkenin, halkın AKP’nin şerrinden kurtulmasının tek yolunu HDP’nin barajı aşmasında gören vatandaşlar, aile içinde, en azından bazı aile fertlerinin HDP’ye bazılarının da geleneksel partilerine oy vermesini konuşmaktadırlar.
Bu tablo; AKP’yi çileden çıkarmaktadır ve bu hazımsızlık;
- Cumhurbaşkanı ve AKP, seçim kürsülerini HDP’ye karşı yalan, iftira, kara propaganda kürsüsüne dönüştürmekte,
- Kürsüdeki bu gerilim ve kışkırtıcı tutum, ülkenin birçok yerindeki şoven, ulusalcı, kontra güçler tarafından HDP’ye karşı harekete geçme mesajı olarak algılanmakta, HDP’nin ilçe binalarına, seçim bürolarına, toplantılarına, stantlarına, çalışma yürüten üye ve destekleyicilerine saldırılmakta,
- Sadece kontra “sivil güçler” değil devletin emniyet güçleri de HDP’nin seçim faaliyetini engellemek için her fırsatı kullanmakta, yasa, hak-hukuk tanımadan HDP’nin engellenmesi için çalışmaktadırlar. Ki, bu saldırılar HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın evinin basılmak istenmesi ve sitedeki birkaç parti bayrağının indirilmesi için girişimlere kadar varmıştır.
Bütün bu gelişmeler içinde; çeşitli illerdeki HDP’nin seçim bürolarına saldırıların sayısı 57’yi bulmuştur. Ama bu saldırıları yapanlar, açıkça ve saldırıyı bir gösteriye dönüştürerek ve çoğu zaman da polis ve yerel yöneticilerin himayesinde hareket etmektedir. Nitekim bu saldırgan güruhun üyeleri, yerel emniyet güçleri tarafından bilindiği ve suç işledikleri görüldüğü halde, ne yakalanmakta ne de haklarında herhangi bir soruşturma açılmaktadır. Dahası her konuda bir şey söylemek için fırsat kollayan Cumhurbaşkanı ve Başbakan, bu saldırılar konusunda ağızlarını açıp tek söz söylememektedir.
Bu yüzdendir ki, HDP’ye yönelik saldırılar bir rastlantı, yerel ve kendiliğinden gelişen saldırılar değildir. Tersine bu saldırılar AKP’nin seçim stratejisinin bir gereği olup;
1- HDP’yi kriminalize bir odak olarak gösterip halk indinde itibarını zayıflatmayı ve AKP’ye karşı bir umut olduğu gerçeğini karartmayı
2- HDP’nin ve onunla seçim ittifakı olan parti ve çevreleri sindirmeyi amaçlamaktadır.
Bu yüzden de saldırılar karşısında sinmemek, tüm yerel demokrasi güçlerini birleştirerek karşı koymak, seçme hakkımızı, propaganda özgürlüğümüzü savunmak tek çıkar yoldur.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00