Yalan propaganda için 'kolay zafer' ihtiyacı
Zaman gazetesi ve Samanyolu TV’ye yönelik operasyonda iddia büyük: “Türkiye Cumhuriyetinin egemenliğini ele geçirmek” için teşebbüste bulunmak, bu büyük suçun dayanağı olarak da “diziler” yapmış olmak, “sahte belgeler düzenlemek”,..!
Kısacası bu medya organlarının sorumluları, bir darbe ile hükümeti devirip iktidarı ele geçirmek isteyen güce medya üstünden destek vermekle suçlanıyor.
Bu ağır suçlamanın en somut kanıtı 2010 yılında “Tahşiye”(*) adlı tarikata yönelik bir operasyon yapılması ve bu tarikat mensubunun gözaltına alınması (bazılarının tutuklanması), için sahte belge üretilmesi, bazı TV dizilerinde bu tarikatın “El Kaideci” gibi gösterilmesi ve bu tarikatın ve mensupların “hedef gösterilmesi”den ibarettir.
Tabii burada hemen;
“Üstünden dört yıl geçtikten sonra böyle bir operasyonun neden yapıldığı, eğer dendiği kadar ciddi ise dört yıl neden beklendiği,
Son 6 yıl içinde emniyetin sayısız sahte belge ürettiği, sadece bu nedenle yüzlerce kişinin mağdur edildiğinin mahkemelerce bile kabul edildiği bir dönemde hiç adı duyulmamış bir ‘Tahşiye operasyonu’nun bugün ‘devlet egemenliğini ele geçirme’ girişiminin dayanağı olarak ortaya konması,
başka pek çok TV kanalında ilerici demokrat güçleri, laik yaşamı benimseyenleri, suçlayan açıkça hedef gösteren diziler, haberler yayınlanması ‘demokrasinin gereği’ olarak gösterilirken neden ’Tahşiye tarikatı’nın hedef gösterilmesi ‘devletin egemenliğini ele geçirme’ girişiminin dayanağı sayılıyor?” diye sorulacaktır.
Ama böyle “ağır suçlamalar” yapıp, eften püften gerekçelerle gözaltılar yapma Hükümetin bir propaganda tarzı oldu.
17-25 Aralık Büyük Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu’nun sonrasında, Cemaati AKP Hükümeti’ne karşı darbe yapma girişimiyle suçlayan yüksek volümlü bir propaganda yürüten AKP Hükümeti, söz konusu olan iddialarını yargıya taşırken, eften püften iddialarla gürültülü gözaltılar yaparak, ilerliyor!
Sonuçta da son bir yıl içinde her üç beş günde bir “Emniyette paralel yapıya yeni bir operasyon” haberleri ortalığı kaplarken, gözaltına alınanlardan yüzlerce polis savcılıklardan serbest bırakıldı. Ve bu davalardan bir şey çıkmayacağında herkes hemfikir.
Şimdi de Zaman ve Samanyolu’na yönelik başlatılan “paralel basına operasyonu”nun da ”dalga dalga” gelmesi bekleniyor. Ama, daha ilk hamlede iş “Tahşiye tarikatı”na düşünce, arkasından geleceklerin de ne olacağı belli. Ve bu davalardan bir şey “çıkmayacağı” da. Ama Cumhurbaşkanı “Bunlar faili meçhul cinayetlere de karıştı” derken, Başbakan “Hükümete darbe yapma girişimi yapanların hesap vereceği”nden dem vuruyor. Ama herkes de bu operasyonun hedefi gösterilen Cemaat mensuplarına ciddi bir ceza çıkmayacağını biliyor.
Bunu Şeytanın yattığı yeri bilen Hükümet bilmez mi?
Elbette bilir!
Ama Hükümetin amacı burada zaten her şeyini bildiği ve 12 yıl boyunca bilerek “iş tuttuğu” Cemaati yok etmek değildir.
Tersine burada asıl amacın;
1-) Hükümete karşı bir darbe teşebbüsü olduğu, dolayısıyla hükümetin mağdur olduğu ve bu mağdur Hükümete muhalefet eden herkesin de darbenin amacına hizmet ettiği,
2-) Hükümetin “milli iradeyi koruma”da kararlı olduğu ve ona her karşı çıkanın ezileceği duygusunun yayılmasıdır.
AKP propagandası da bu “darbe mağduru hükümet” teması üstünden biçimlendirilmiştir.
Cemaat, Hükümete suç ortaklığı yapmış olmasıyla da böyle bir propagandaya malzeme sağlamada “kolay zafer kazanmanın hedefi” olarak seçilmiştir.
Son operasyon, medyayı sindirmenin yeni hamlesi olmanın yanı sıra;
* AKP’nin yolsuzluk ve rüşvetle suçlanmasının üstünü örtmenin,
* AKP Hükümeti için poliste, yargıda, üniversitede, eğitim alanında,… kadrolaşmasına (torpil atamaları için de) meşruiyet sağlamanın ”kolay” olması yanında “yararlı bir hedef” olarak da değerlendirmenin,
* Cemaat üzerinden ABD ve İsrail karşıtlığı gösterisi yaparak puan toplamanın vesilesi olarak kullanılacaktır.
Görünen o ki, AKP Hükümeti cemaatten daha çok “post çıkacak”tır!
Cemaat, kendi istemese de AKP Hükümetine hizmete devam ediyor!
(*) “Tahşiye operasyonu"nun altında, şimdiki AKP Milletvekili olan dönemin Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kağan Köksal’ın imzasının olduğu da ortaya çıktı.
Evrensel'i Takip Et