04 Şubat 2014 00:11

HDK-HDP'nin önceliği!

HDK-HDP\'nin önceliği!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir yanda 54 gün sonra yerel seçimler, diğer yanda iktidarın ortaklarından cemaatin, diğer ortağı AKP’ye karşı, 7 Şubat 2012 ve 17 Aralık 2013 tarihlerinde yürütmek istediği operasyon. Sonrasında aralarındaki çatışma ile her ikisinin de ‘alternatif olarak’ geçici de olsa ‘soldan’ unsurlarla (dönemsel) ittifak kurmaları. Öte yanda Adalet Bakanı Bozdağ’ın 2004 yılında TBMM kürsüsünden; “... tasarı, 15 günlük, 20 günlük, bir aylık bir çalışmanın ürünü olarak huzurlarınızda değildir. ... yaklaşık 60 yıllık bir çalışmanın, bir birikimin, bir tecrübenin, bir emeğin, bir kalitenin huzurlarınıza bir demet halinde sunulmasıdır.” biçiminde güzellemelerle savunduğu Özel Yetkili Mahkemeler’in ucu AKP’ye dokununca kaldırılması yönündeki girişimler. Başka bir yanda 2010 yılında, 12 Eylül asker darbesinin silinmesi iddia ve propagandasıyla yine 12 Eylül günü gerçekleştirilen Anayasa Referandumu’nun sağladığı olanaklarla kurulan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun AKP’ye dokunduğu için yürütmeye bağlanması için yürütülen girişimler.
Aynı sürecin içinde olmakla birlikte, yine AKP’ye dokunduğu için yolsuzluk operasyonunda görevli savcıların görevden alınması, konuyla ilgili operasyonlarda görevli 7bin’e yakın emniyet görevlisinin, bir kısmının ardı ardına birkaç defa olmak üzere, görev yerlerinin değiştirilmesi, tayinleri. Seçim bürolarına saldırılar. Kürt sorununun siyasi çözümü için yürütülmekte olan görüşmelerin neredeyse durma noktasına gelmesi, Suriye’ye giderken ihbar üzerine durdurulan kamyonlarda arama yapılmasının engellenmesi ve Başbakan Erdoğan’ın bunların kendi inisiyatifi ile MİT aracılığıyla Suriye’ye gönderildiğini açıklayıp, arama yapma girişiminde bulunan savcı ve jandarma görevlilerini “vatan hainliği” ile suçlayıp, soruşturma başlatması. Sınır komşumuz Rojava’da Toplum Sözleşmesi’nin kamuoyu ile paylaşılmasından kısa bir süre sonra üç kantonda özerklik ilanı. Başbakan’ın bir daha gelmem dediği Davos’a paşa paşa gidişi. Yıllardır TL’nin kıymetli tutulup ithalatı kollayan ekonomik politikaların bir günde ters düz olup doların alıp başını gitmesi. Hükmet üyelerinin koro halinde Merkez Bankası’nın özerkliğinden dem vuruşu ve sermaye adına alınan önlemler vb...
Ülke gündemi oldukça yoğun ve çeşitli. Her birine ayrı ayrı kafa yorup düşünmek, tartışmak gerekiyor. Ancak bu kadar uzun girişe karşın bunlardan hiçbirisine daha fazla değinmeyeceğim. Önceden de zaman zaman paylaştığım, HDK-HDP bileşenlerinin yerel seçim sürecindeki tutumlarını bir defa daha gözden geçirmek istiyorum.
Kısaca tanımlamam gerekirse, HDK-HDP bileşenleri devletin tamamen dışındaki unsurlar olup, hem Kongre hem de Parti programında yer aldığı gibi, bu ülkede, sermaye sınıfı karşısında farklı toplumsal, etnik, cinsiyet, kültürel, inançsal, cinsel yönelimlerin birlikte iktidarını hedefliyor. Bu hareketin hem bileşenleri hem de hedef kitlesi bugüne kadar devletin hiçbir kademesinde yer almamış yapı ve unsurlar. Bu nedenle Cumhuriyet tarihince iktidarların hem açık hem de bu günlerde olduğu gibi baştan üstü kapalı olup sonradan açık olan, kapalı ortaklarından önemli bir farklılığa sahip. Özetle, devlet içinde herhangi bir yapılanmanın parçası değiller. En azından bu nedenle, bugüne kadarki iktidar ve ortaklarını örnek alamazlar. Bugün için iktidar olmasının yolu seçimler. Devlet içinde kadrolar yerleştirmek değil. Hal böyle olunca, seçim süreçleri önemli.Bugünün bir fotoğrafını çekersek, HDP olarak seçime girilecek yerelliklerin neredeyse tümünde, bir yapının önde oluşu diğerlerinin de yokluğunu net olarak görebiliriz. Fotoğrafın kendisi değil ama fotoğrafta gördüğümüz önemli bir sorun. Bu durumun aşılabilmesi için somut adımlar olmakla birlikte, maalesef henüz iyi niyetin ötesine geçebilmiş girişimler değil. Oysa biran önce samimi, kararlı, açık, merkezle yereller arasındaki bağlantıyı yenileyen, yereli birbiriyle buluşturan, kitleselleşmeyi hedefleyen, kitleleri kaynaştıran girişimlere gereksinim var.
Çünkü, HDK-HDP için yerel seçim süreci yalnızca belediye başkanlıklarına, meclis üyeliklerine seçilebilmek değil. Bir yandan da iktidarı belirleyecek genel seçimlere hazırlanabilmektir. Kalan 54 günde bileşenler, birbirlerini daha iyi tanımak, güvenmek, birlikte yol yürümek, eksikleri birlikte tamamlamak, birbirlerine borçlanmak değil paylaşmak, kardeş, dost olmak yetmez yoldaş olmak için çaba göstermeliler. Kalan süre, hem yeter hem yetmez!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...