07 Ocak 2014 00:17

Zarif Kocamış

Zarif Kocamış

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yeni yılın bu ilk yazısında biraz kendimden sözetmek istiyorum.
Yazımın başlığının ilk sözcüğünü William Shakespeare’den, ikinci sözcüğünü de sevgili Sennur Sezer’in yazısından aldım.
“Yaşlılık” üzerine şöyle diyor W. Shakespeare: “Yaşım güçlü bir kıştır, dondurucu ama zarif.” (“Hasat Zamanıdır Yaşlılık, İhtiyar Delikanlılar için Akıl ve Bilgelik Sözleri”, Eliakim Katz, Anahtar Kitaplar Yayınevi, 1999, Çeviren: Süer Kaya) Sevgili Sennur Sezer de bana şöyle diyor:
“Tamam, haklısın. Kocamışsın.” (“Sanat Yılı Kendi Yaşına Yakın Bülent Habora’ya Mektup”, Evrensel Gazetesi, 5.12.2013.)
Aralık 2013’te üç değişik ve güzel şey oldu yaşamımda. Biri, Osman Bozkurt ve Kadir İncesu kardeşlerimin benimle ilgi bir kitap hazırlığına girişmeleri. Bugüne dek hep emniyete, savcılığa, mahkemeye çağrı kağıtlarını okurdum, şimdi kitabı okuyacağım…
İkincisi, Eğitim Sen 2 No’lu Şube’nin Çağdaş Yazarlar Oluşumu’nun Ferhat İşlek kardeşim tarafından hazırlanan “Bülent Habora, 60. Sanat Yılı” toplantısı. 13.01.2014 günü, Saat 15’te Karşıyaka Belediyesi Ziya Gökalp Kültür Merkezinde… Atilla Er’in yönettiği bu toplantıda Emine Uyar, Metin Erten ve Asım Gönen konuşmacı olarak yer alacaklar. Bir de belgesel gösterimi varmış. Müzikler Cengiz Onur’dan.
Üçüncüsü de Sevgili Sennur Sezer’in o yazısı. Beni öylesine onurlandırdı ki…
Yalnız bir de diğer cephe var, yani yaşlılık. Korkmadığım üç şeyden biri yaşlılık.
Ne diyor Hamdi Türkmen: “Eskiden 35 yaş yolun yarısıyken, şimdiki tanımlamalara göre 65-75 yaş aralığındaki kişiler yaşlılığın birinci dönemini yaşayanlar olarak ifade ediliyor. Bir başka deyişle 65/75 aralığı için ‘genç yaşlılar’ tabiri kullanılıyor.”(Milliyet Ege, 15.12.2013)
İkinci korkmadığım da, nisan 2013’ten bu yana yaşamımızı, kardeş kardeş birlikte sürdürdüğümüz “Kanser”…
Üçüncüsü de, tabii Recep Tayyip dönemini yaşadığımız Türkiye…
Evet, bu üçünden de korkmuyorum.
Ama genç olmayı, bırakın gençliği bir yıl öncesini arıyorum. Çünkü 9 ayı aşkın bir süredir, kemoterapiye gidişlerim ve iki kez Sembol’e (birinde kızım ve damadım, ötekisinde oğlum vardı yanımda, çünkü nöbetleşe bana bakıyorlar) ve bir kez de Çiğli’ye inişim sayılmazsa evden adım atmıyorum dışarı. Kanser kardeşim olmasaydı, o Şanlı Gezi direnişine katılırdım. Ama Evka-2’deki Gezi yürüyüşüne kenarından, kıyısından da olsa katılmıştım…
Şimdi de “Vurgun, Talan, Yağma, Soygun”ları protesto günleri var. Onun da yolunu buldum. Evde boş bir ayakkabı kutusu vardı, içine bazı dostlarıma vereceğim kitaplarımı koydum, imzalı.
Ahhh, bir genç olsaydım…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...