24 Aralık 2013 00:09

İktidar bu haldeyken sol nerede?

İktidar bu haldeyken sol nerede?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bunca kıyamet yaşanırken konuyla ilgilenmemek olmaz. Sen hangi ülkede yaşıyorsun diye sorarlar. Bununla birlikte, böyle sıcak gündemler döneminde, haftada bir yazıyor olmak, yinelemeye düşme olasılığını artırıyor. Konuyla ilgili paylaşmak istedikleriniz ya da benzerleri sizden önce yayımlanmış oluyor. Ama ne yapayım, yukarıdaki sorunun muhatabı olmamak için yazmalıyım.
Sürecin, Gezi İsyanı ile, Kürt sorununun siyasi çözümü için sağlanmaya çalışılan gelişmelerle vb. nedensel ilişkileri üzerinde durmayacağım. Kendimize yönelik yazmak istiyorum. İktidar bu haldeyken, sol nerede?
Evet, yıllar sonra iktidar kendi içinde mücadeleye girişti. İktidarın bir parçası diğer parçasını iktidarın dışına çıkartmaya çabalıyor. MİT Müsteşarı, dershaneler derken olay bakan oğullarına kadar geldi. Başbakan Erdoğan’ın bir zamanlar muhalefeti karalamak için kullandığı “yolsuzlukları oğullar babalarına değil, babalar oğullarına öğretir” sözü kabinesinin üyeleri için doğrulanıyor. Yaşanmakta olan doğrulama kendisine ulaşacak mı zaman içinde göreceğiz. Ancak iktidarın bir parçasının oğullara müdahalesi üzerine, diğer parça da
emniyette tasfiyeye başladı.
Daha önce tanık olduğumuz bir biçimde, sabah karanlığında evlere baskınlar yapıldı. Bu defa yolsuzluk, rüşvet ve evrakta sahtecilik gibi üç gerekçeyle bakan oğulları, yüksek bürokratlar, müteahhitler, belediye başkan ve çalışanları gözaltına alındı. Yaşananları bir grup penguenci medya görmezden gelebilmeyi başardı. Olay kamuoyuna iktidarın bir parçası tarafından ‘yolsuzluklar en tepeye kadar çıktı, minare kılıfa sığmıyor’ olarak aktarılırken, diğer tarafından da ‘bu bir siyasi komplodur, yerel seçimlerde başarısızlığımızı istiyorlar’ biçiminde
aktarıldı. Kısaca, parçalardan birisi için yolsuzluklar var ve yargı tarafından temizlenmeli, diğer parçası için böyle bir durum yok, bu bir siyasi komplo.
Her iki parça da “kanlarının son damlasına kadar” kavgayı sürdürecekler görünüyor. Oysa uygar bir ülkede hükümet, sürecin bu aşamasından önce istifa etmiş olurdu. Bununla birlikte, toplum da neredeyse iki tarafa ayrıldı ayrılacak. Peki sol ne(ler) söylüyor? Ne yapıyor? “Bu kavga kendi aralarında bir kavga biz taraf değiliz. Yargı bağımsızlığı korunsun, sürece müdahale edilmesin. Sürecin selameti için bakanlar istifa etsin vb.” Bu cümlelerin anlamı ne? İnanılır gibi değil ama en kestirme biçimiyle, “yargı yolsuzlukları temizleyecek-temizleyebilecek” diyorlar. Tabii ki çoğunlukla ve yalnızca yazılı basın açıklamalarıyla.
Oysa son 6-7 yıl içinde, solun hemen bütün kanatlarının ayrı ayrı da olsa kendine yönelik olduğunu kabul ettiği davaların tanığıyız. KCK, Devrimci Karargah, Balyoz, Oda TV, Ergenekon... Bu davaların tümünde usul hatalarından tutun da hak gasplarına kadar rezilliğin biri bin para değil miydi?
Hangi yargıdan bahsediyoruz? Neredeyse bütünüyle hukuku siyasetin temel araçlarından bir tanesi haline getirmiş, hukuksal niteliğini yitirmiş bir yargı. Gerçekte, yargı geldiği bu aşamada hiçbir yolsuzluğu temizleyemez. Kaldı ki böyle olağan dışı bir durum olmadığında da ‘sistem kendi kirliliğini temizleyemez’ saptaması da yine bizlere ait değil mi? Her neyse. Kimse ne kendini kandırsın ne de başkalarını. İlk işimiz, bu türden siyasi hatalara düşmemek olmalı. Sonra...
Önce, usta Cevat Çapan’dan tam da bugünlerimiz için;
bir kadın her akşam denize bakıyor durmadan
o saatlerde geri döneceklerini umarak
sabah karanlığında yaka paça götürülenlerin.
Sonramız için devam edebilirim... Sol, daha fazla gecikmeden iki alanda eylem yapmalı. Bir tanesi TBMM. HDP ve BDP, yapabilirlerse CHP’yi ya da içindeki sol unsurları da katarak, gensoru gibi AKP’nin inisiyatifine TAKILMAYACAK eylemler geliştirmeliler. Abartılı gelmesin, istifa dahil...
Eylemin ikinci ve esas olanı ise halka ulaşabilmek. Bunun da yolu meydanlar. Var olan yolsuzlukları da, yoksullukları da, Kürt sorununu da, Suriye sorununu da, eğitim-dershane sorununu da solun çözebileceğini bu dönemin özelliklerinden de yararlanarak anlatalım. Hepsinin denendiğini ancak yönetemediklerini paylaşalım. İktidara hemen bugün talip olduğumuzu haykıralım.
Dolaylı-temsili yönetim yerine, doğrudan yönetim için; oğlunu gözaltına alan polis şeflerini görevden alan, oğlu yolsuzluk gerekçesiyle tutuklanan İçişleri Bakanı’nın yaklaşık altı ay önce sayısını açıkladığı; 79 ildeki Gezi İsyancılarını TBMM’ye, Türkiye’yi yönetmeye çağıralım. Çünkü temizliği yapabilecek olan yalnızca ve yalnızca onlar.
Çağrıyı daha fazla geciktirmeyelim. HDK bugünler için değil miydi?

Not: 17 Aralık 2013 tarihli yazımın doğru başlığı “Bir de Sayıştay Olmasa!” olacaktı. Benim de katkılarımla hatalı oldu. Özür dilerim.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...