15 Ekim 2013 11:44

İşte türkiye, işte komedi tiyatrosu

İşte türkiye, işte komedi tiyatrosu

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye gerçekten çok nefis bir ülke. Hepimiz AKP’lilerin Başbakanı’nın bize verdiği “Paket”tir, “Türban”dır, “Ant”tır falan gibi şeylerle uğraşırken, ülkede, gazetelerin satır aralarında kaynayan öylesine gırgır olaylar oluyor ki... Bu yalnız bugünlere özgü olaylar değil, ben bildim bileli böylesi olaylarla karşılaştım, hem özel, hem de genel...
Önce özellerden başlayayım, başımdan geçenlerle ilgili... Örneğin, evlendiğim günlerde bir çamaşır makinesi almıştım. Bir yıl sonra bozuldu. Garanti süresini geçirmiştik. Broşürü okudum, arıza nedenini öğrenmek için. Bir cümle vardı ki broşürde, evlere şenlik. Şöyleydi: “Makineyi suyla ilgili işlerde ve su bulunan yerlerde kullanmayın...” Bir gün gribal enfeksiyonlara karşı ön tedbir olarak bir vitamin hapı aldım. Prospektüsünde şöyle yazılıydı: “Her gün yarım tane alırsanız, kanser tedavisinde başarıya ulaşırsınız... “ Birkaç yıl önce üzerimdeki halsizlikten kurtulmak için eşim bana bir hap aldı. Kadınlar için “Pembe” prospektüs, erkeklerinkinde ise “Mavi” renklisi vardı. Ve erkeklerinkinde şöyle bir cümle vardı: “Hamile olduğunuz zaman kullanmayın...”
Benim T.C. yurttaşı olduğum, bürokrasinin sıkı çalışması (!) sayesinde ancak 2008’de, 68 yaşındayken kesinleşti. Yani ben 5 yıldır T.C. yurttaşıyım...
Genellere gelirsek... Bundan hemen hemen 40-45 yıl önce Türkiye’nin bir gemisi kaybolmuştu. Aylarca aradılar, geminin gidebileceği tüm ülkelere sordular, ama bulamadılar... Ben o sıralarda, Levent’te, annemlerde kalıyordum. Her akşam Beyazıt’taki kitabevimi kapattıktan sonra Levent’e giderken, Haliç’teki ikinci köprünün üzerinden geçiyordum. Ve her akşam, aynı isimli bir gemiyi Haliç’teki tersanede görüyordum. “İsim benzerliği” deyip geçiyordum. Sonra ortaya çıktı, isim benzerliği değilmiş, aranan gemiymiş…    
Günümüze gelirsek... Bundan birkaç yıl önce bir yabancı devletten bizimkilere yüklüce bir para gelmişti, gazetelerde okuduğuma göre. “Bizim kayıtlarda olmayan, unuttuğumuz bir alacağımız”mış, neymiş. Bilmem yalan, bilmem doğru...
Günümüze gelirsek... Çok değil, 10 gün önce, aynı gazetede yayınlanan iki haber. Birincisi: Ankara’nın bir köyünde, bir adamın tarlası var. İki yıl önce gidiyor, mantar toplamaya. Bir de bakıyor ki, tarlasında bir helikopter var. İki yıldır sahibini arıyor, bulamıyor. “Helikopterin gelip tarlama konmasıyla birlikte tarlamı ekemez oldum. Bu helikopter buraya nasıl geldi, neden indi, kime ait, hiç kimse birşey bilmiyor...” (Milliyet, 5.10.2013) İkincisi: 26 yıl önce bir yurttaşın babası ölüyor. Mezar kendisine haber verilmeden başka bir yere naklediliyor. Yurttaş arıyor, arıyor, bulamıyor. 4 kuruma başvuruyor, bu olayı bilmesi gereken. Bulamıyorlar. En sonunda TBMM Dilekçe Komisyonuna başvuruyor. Neyse, onlardan yanıt geliyor: “Biz de çözemedik...”(age) Yani mezar yok...
Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Ferhan Şensoy ve diğer mizah yazarlarımız neden dünya çapında bir üne sahip olmuşlardı? “Türkiye sahnesi”nde yaşadılar, yaşıyorlar da ondan, bu kadar basit...
NOT: A. Asut’un yazısından öğrendim, sevgili dostlarım Orhan Suda, Remzi İnanç ve Tuncer Uçarol hastaymışlar. Tüm yüreğimle acil şifalar dilerim...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...