11 Aralık 2014 13:15

Yeni bir dünya umudunda yaşamak

Erdal’ı özel kılan bir nokta vardır: dünyanın her yerinde uluslararası sömürüyü ve katliamları örgütleyenlerin karşısında bu sistemi toptan ortadan kaldıracak olan işçi sınıfının mücadelesiyle kendi mücadelesini birleştirmesi ve işçi sınıfının partisinde örgütlenmiş olmasıdır.

Paylaş

Deniz ORTAKÇI
ODTÜ

13 Aralık 1980 günü faşist cunta, 17 yaşındaki  Erdal Eren’i “asmayalım da besleyelim mi?” nidalarıyla yaşını da büyüterek idam etti. Erdal işlemediği bir cinayetle suçlanmış ve jet hızıyla geçen mahkeme sürecinin sonunda idama mahkum edilmişti. Yargılayanlar da biliyordu ki Erdal iddia edildiği gibi er Zekeriya Önge’yi öldürmemişti. Ancak mevzu bundan çok daha derindi. 1980 darbesiyle birlikte işçi sınıfının örgütleri dağıtılmış, emekçilere dair türlü hak gaspının önü açılmış, kazanılmış hakların bir çoğu yeniden kaybedilmişti. Yüzlerce binlerce genç cezaevlerinde işkence görmüş, öldürülmüştü. Erdal Eren, devrimci mücadelenin en ileri saflarında olan bir liseli gençti. Sınıfsız sömürüsüz bir dünya için kendi kurtuluşunu işçi sınıfının kurtuluşunda görüyordu. 

DENİZ, ERDAL, ALEXİS, BOUAZİZİ, UĞUR KAYMAZ, BERKİN,MİCHAEL BROWN...

Yukarıda saydıklarımızın yanına elbette çok daha fazla isim ekleyebiliriz. Üniversite mezunu işsiz bir genç olan Muhammed Bouazizi Tunus’ta  çaresizlikten intihar ederek bir halkın, hatta yıllardır içinde biriktirdiği öfkeyi kusan Arap halklarının isyan ateşini yakmıştı. Yunanistan’da Alexis, Türkiye’de Berkin, Kürdistan’da Uğur Kaymaz, Ceylan Önkol, Amerika’da Michael Brown yoksul ailelerin çocuklarıydı... Bir suç işledikleri için değil bu sistemin dışına itilenlerden oldukları için polis tarafından öldürüldüler. Ethem, Ali İsmail, Abdocan, Mehmet, Ahmet... Zulme karşı direndikleri için... Hepsinin ortak özellikleri çok fazla.

En belirgin ortak özellikleri ise dünyanın her yerinde öldürülen farklı renklerden, uluslardan, dillerden olan bu insanların katillerinin ortak oluşudur.  Aynı katil, dünyanın dört bir tarafında halklara zulmetmekte, sömürü çarkının dişlileri arasında işçi katliamları gerçekleştirmektedir. Bütün bu ortaklıkların içinde Erdal’ı özel kılan bir nokta vardır: dünyanın her yerinde uluslararası sömürüyü ve katliamları örgütleyenlerin karşısında bu sistemi toptan ortadan kaldıracak olan işçi sınıfının mücadelesiyle kendi mücadelesini birleştirmesi ve işçi sınıfının partisinde örgütlenmiş olmasıdır.

ERDAL EREN VE ENTERNASYONALİZM

 Mahkeme Erdal’a idam cezası verdiği günden itibaren hem ülke hem de dünya genelinde cezanın iptal edilmesi için kampanyalar düzenlendi. Almanya, Danimarka, Fransa gibi pek çok ülkede ilerici güçler imza kampanyaları düzenleyip eylemler gerçekleştirerek idamı engellemeye çalıştı. Erdal’ın idamı engellenemedi ama enternasyonal dayanışmanın en güzel örnekleri verildi o günlerde. Erdal’ın ölümünden sonra Dominik Cumhuriyeti’nde yeni doğan bir çocuğa Erdal Eren ismi verildi. Dominikli Erdal bugün hala yaşıyor. 

 Marx ve Engels, Komünist Parti Manifestosu’nda  “Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir “ dediler. Dünyanın dört bir yanında gerek yerin yedi kat dibinde madenlerde gerek 77 katlı rezidansların tepelerinden düşerek işçiler ölüyor. Kimi meslek hastalığından bir ömür çekiyor kimi iş kazalarında sakat kalıyor. 

Burjuvazinin çok övündüğü ‘ilerleyen bilim ve teknoloji’ nerededir? Teknoloji ve bilim bu kadar ilerlediyse bu yaşananlar nasıl açıklanacaktır? Bir çelişki değil midir? Şüphesiz öyledir. Öyleyse bilimin de teknolojinin de kullanımı sınıfsaldır! 

Öte yandan emperyalist devletler tarih boyunca olduğu gibi dünyayı yeniden paylaşmak adına hamleler yapmaya devam ediyor. Ukrayna’da ve yanı başımızdaki Ortadoğu’da yaşanan savaşlar bunun en sıcak örnekleri. Ancak emperyalistler her ne kadar kendi tarihlerini yazmaya çalışsa da onların kirli planları karşısında direnenler de kendi tarihlerini yazıyorlar! Geçmişte Vietnam’da yaşanan bugün Kobanê’de yaşanıyor. 

Erdal Eren de direnenlerin tarihinin en önemli parçası olarak yerini aldı ve bugün direnenlerin mücadelesinde yaşamaya devam ediyor. Gezi’ de, Kobanê’de, Kennedy’de, Tunus’ta, bütün dünya halklarının direnişlerinde yaşıyor. 

Dünyanın dört bir yanında uluslararası işçi sınıfının savaşsız, sömürüsüz bir dünya umudunda yaşıyor.

“Erdal’ım
Darağaçlarında Denizleri yaşatan
Körpecik fidanım benim
Andın andımız
Sevdan sevdamız”

ÖNCEKİ HABER

Şuursuz Şura

SONRAKİ HABER

HDP: Hakim ve savcılara 'toplumsal cinsiyet dersi' verilmeli

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa