07 Aralık 2014 04:22

Ödüller objektif değildir

Bir masal olsaydı bu yaşadıklarımız sanırım açgözlülüğü, kibri ve iktidar yardakçılığını anlatmak için yazılan en iyi oyunlardan biri olur, Antik Yunan klasikleriyle, Shakespeare’in başyapıtlarıyla boy ölçüşebilirdi.

Paylaş

“Geçmişi denetleyen” diyordu Parti sloganı, “geleceği de denetler; şu anı denetleyen geçmişi de denetler.”

Bin Dokuz Yüz Seksen Dört - George Orwell

Ebru Nihan CELKAN

Bir masal olsaydı bu yaşadıklarımız sanırım açgözlülüğü, kibri ve iktidar yardakçılığını anlatmak için yazılan en iyi oyunlardan biri olur, Antik Yunan klasikleriyle, Shakespeare’in başyapıtlarıyla boy ölçüşebilirdi. Keşke oyun olsaydı. Maalesef değil ve her günümüzü kendi yarattığı “şahsi” gündemle gasp eden bir yönetici tarafından  hırpalanıyoruz, aşağılanıyoruz, azarlanıyoruz, hizaya çekiliyoruz. Bu yetmiyor söz konusu yaklaşıma çanak tutanlar tarafından aptal yerine konuyoruz. Hafızamızla mı dalga geçiyor yoksa insanları cahil mi sanıyor bilinmez Alev Alatlı ödül alırken George Orwell’in ismini hiç çekince duymadan kullanarak Cumhurbaşkanı güzellemesi yapıyor. Boşuna denmiyor “şeyh uçmaz müritleri uçurur” diye, bu veciz sözün sınırsız çeşitlilikte örneklerini her gün gözlemliyoruz.

Totaliter ve son derece şahsi görüşleriyle insanları hizaya getiren, ulusal ve uluslararası kurumlara “ayar veren” Cumhurbaşkanımız’ı hiçbir şey durduramıyor.

“Nobel kararlarını objektif mi veriyor. Asla. Bunları bizzat gördük görüyoruz. BM Güvenlik Konseyi kararlarını objektif mi veriyor asla. Yine söylüyorum. Dünya beşten büyüktür. Bu beş ülke sadece Hıristiyanlardan oluşuyor. İçlerinde bir tane Müslüman ülke var mı?”

ÖDÜLLER OBJEKTİF DEĞİLDİR, SİZİN TAKDİM ETTİKLERİNİZ DAHİL

Ödüllere itibar etmeyebilirsiniz ve itibar etmediğinizi bu ödüle layık görüldüğünüzde almayarak gösterebilirsiniz. Bu anlaşılır bir tutum ve tavırdır. Tarihte bunun örnekleri de çoktur. Nobel veya herhangi başka ödülün işlevini sorgulayabilirsiniz. Seçim sistemlerini yerden yere vurabilirsiniz. Fakat bu ödüllerin sonuçları belirlenirken “Müslüman”ların ayrımcılığa uğradığını işaret ettiğinizde, eğer elinizde bu ödül için uygun adaylar da yoksa bu “şahsi” ve temelsiz bir yorum olur. Kimse ciddiye almaz ve hiçbir işlevi olmadığı için sadece laf kalabalığı olarak tarihte yerini alır. Nobel ödül dallarında adaylarımız vardır ve onlara haksızlık mı yapılmıştır? Bunları kendi makamınca verilen ödül töreninde söylüyor olması ayrıca ironik bir durum. Mesela ödül verdiği kişilerden Alev Alatlı mikrofona gelip;

“Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri, kararlarını objektif mi veriyor? Asla. Bunları bizzat gördük, görüyoruz ve yaşıyoruz.”deyiverseydi bu “şahsi” yorum karşısında Cumhurbaşkanımızın tepkisinin hızlıca kürsüye yürüyüp Alev Alatlı’yı bizzat oradan indirmek olması hiçbirimizi şaşırtmazdı. Gerçi böyle bir sivil itaatsizlik eylemine imza atması muhtemel isimlere ödül verilmeyeceğini biliyoruz zira;
“Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri, kararlarını objektif mi veriyor? Asla. Bunları bizzat gördük, görüyoruz ve yaşıyoruz.”

YAZAR VAR BİR DE ONURLU YAZAR VAR

1984 kitabında, Okyanusya’yı yöneten “Parti” ve partinin başındaki “Ağabey” bütün gücü elinde bulundurmaktadır. “Ağabey seni gözetliyor” posterleri her yerdedir, “düşünce polisleri” insanları takip eder. Partinin amacı insana dair duyguları yok etmektir. “Savaş barıştır. Özgürlük tutsaklık. Bilgisizlik güçtür”. Bu romanın yazarı George Orwell yaşasaydı Alev Alatlı’ya göre Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanını ayakta alkışlayacaktır. On iki yıldır her geçen gün nefesimizin daraldığı, hırsızlığın, iş cinayetlerinin meşru kılındığı, adaletin sadece adının bırakıldığı bu ülkede yaşananları bilen ve romanı da bildiğini düşündüğüm Alev Alatlı bilinçli olarak bu cümleyi söylediyse rafine kötülüktür, bilinçli olarak söylenmediyse cahilliktir.
Henüz yakın zamanda ABD Ulusal Kitap Ödülleri’nin 2014 “Amerikan Edebiyatı’na Seçkin Katkı Madalyası”nı “Amerikan edebiyatı üzerindeki dönüştürücü etkisi” nedeniyle alan Ursula K. Le Guin’in “Ama bizim güzel ödülümüzün adı kâr değil. Onun adı özgürlük” diyerek bitirdiği konuşmasının içeriği ile Alev Alatlı’nın konuşmasının içeriğine baktığımızda, sermayenin birikimleri hızla ve sınırsızca artırırken, kültür sermayemizin nasıl eridiğini, budandığını ve onun nasıl iktidar payandası haline getirildiğini açıkça görebiliriz.

Bu yaklaşımla dünyayı etkisi altına alan edebiyatçılar, matematikçiler, fizikçiler, ekonomistler çıkarmamız zaten mümkün değil. İktidar sahiplerinin ve iktidara yakın çevrelerin, gazetecilerin, sporcuların, yazarların, şarkıcıların, komedyenlerin, oyuncuların, hukukçuların...  eylemlerinin ahlaki değerinin kalmadığı bir ortamda ihtiyacımız olan vicdan revizyonudur, vicdan devrimidir.

ÖNCEKİ HABER

Genç bir mahkumun direnişi

SONRAKİ HABER

Arzu B.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...