23 Kasım 2014 06:10

Çünkü adım kadın**

Adı Bergen. Şarkıcı. Kocası tarafından yüzüne atılan kezzap sonucu iki gözünü birden kaybetti, daha sonra sol gözü görme yetisi kazandı ve sağ gözünün hasarı yüzünden saçlarının sağ gözünün üzerine atmasıyla tanındı. 1986’da yayınladığı Acıların Kadını albümü ve aynı adlı filmde oynamasıyla böyle anılmaya başlandı. 1989’da boşandığı eşi tarafından kurşunlanarak öldürüldü.

Paylaş

Mehtap MERAL*

Adı Bergen. Şarkıcı. Kocası tarafından yüzüne atılan kezzap sonucu iki gözünü birden kaybetti, daha sonra sol gözü görme yetisi kazandı ve sağ gözünün hasarı yüzünden saçlarının sağ gözünün üzerine atmasıyla tanındı. 1986’da yayınladığı Acıların Kadını albümü ve aynı adlı filmde oynamasıyla böyle anılmaya başlandı. 1989’da boşandığı eşi tarafından kurşunlanarak öldürüldü.

Adı Sevda. Boşanmak istediği için öldürüldü. Kocasına akli dengesi yerinde olmadığı için ceza verilmedi.
Adı Tuğçe. Eski sevgilisi tarafından onu reddettiği için boğularak öldürüldü. Katili iyi hal indiriminden yaralanmak için her yolu deniyor.

Adı Dilek. Babası onu kız olduğu için hiç istemedi. Bütün çocukluğu küçük erkek kardeşine ve babasına hizmet etmekle geçti. Kız çocuğu olduğu için okutulmadı. Sokaklarda hiç özgürce dolaşmadı. İstediği kıyafetleri giyemedi. On yedi yaşında evlendi. Babası ve erkek kardeşinden kurtulduğu  için mutluydu ama bu kez kocasından dayak yemeye başladı. Kocası olur olmaz şeyleri bahane ederek onu dövdü, korkuttu, kimseye bir şey söyleyemedi. Bir kez can havliyle karakola sığındı. Aile içinde olur böyle şeyler deyip eve gönderdiler. Babası “evlenen kadın bir daha baba evine dönmez” dedi. Gidecek yeri yoktu. Bir gün kocası yine öldüresiye dövdü. Şikayet edip mahkemeye verdi. Kocasının tehditleriyle tam üç ay yaşadı. Geçtiğimiz ay öldü. Onu ne ailesi, ne toplum ne de devlet koruyabildi.

Yukarıdaki ilk üç öykü gerçek. Dördüncü öyküyü ise ben yazdım. Şimdi bu öyküdeki ismi değiştirip yerine başka bir kadın ismi koyalım. O kadar gerçek ki.  Her gün onlarca kadın, sadece kadın olduğu için yaralanıp öldürülüyor.  Onlarca Bergen, Sevda, Tuğçe, Dilek var. Bu hafta yediği dayakla felç kalmış, genç bir kadın olan Kübra  Eken’le ilgili haberleri mutlaka okumuşsunuzdur. Mağdurun beş dil bilen bir spiker olması, güzel bir kadın olması daha çok dikkatini çekti basının. Tanınmasa, okuma yazma bilmese, güzel bir kadın olmasa daha mı az haber değeri olacaktı? Buna yanıt evet maalesef. Kübra’da tek değildi. Kayseri’de erkek arkadaşının başından vurarak yaraladığı on yedi yaşındaki Tuğba’da vardı, Çorum’da eşinin vücuduna dört kurşun sıktığı üç çocuk annesi Serra’da. İki kadın da öldü. Ama onlar basında en fazla bir üçüncü sayfa haberi olarak yer buldular kendilerine.

Namus, töre cinayetleri, dayak ve işkence, medyada magazinleştirilerek sunuldukça,  kadının ne yaptığı, ne söylediği, nasıl giyindiği sorgulandıkça, suçu hafifletecek gerekçeler de bulundu. Akıl ve ruh sağlığının bozuk olması, eğitim seviyesinin düşük olması, işsizlik, stres gibi faktörlerin etkili olduğu düşünüldü. Bütün bunların şiddet uygulamak için asla bir gerekçe olamayacağı vurgusu yapılmadı. Kadın suçlandı, kocasının kıskançlık kurbanı! olduğu yazıldı. Kübra Eken’de olduğu gibi, kadının güzelliği, kültür seviyesi vurgulandı.  Bu dil, ne kadar okursan oku, ne kadar güzel olursan ol sonuçta kadınsın ve dayak yiyebilirsini de çağrıştırmıyor mu sizce? Peki  şiddet mağdurunun tüm bilgilerini verip, şiddet uygulayanın baş harflerini vererek korumak neyin nesi ?

Basının da, devletin de kadına yönelik her türlü şiddet eylemini ama ile başlayan bir cümle olmadan kınaması gerekiyor artık. Medya, kadına yönelik şiddeti bir malzeme olarak kullanmaktan vazgeçmeli. Öyle ya, tv dizileri tecavüzler ve dayak yiyen kadınlarla dolu oldukça bunun korkunçluğunu anlatmak zorlaşıyor çünkü aşkın göstergesi! olan şiddet normalleştirilmiş oluyor.

Şiddete uğrayan kadınlar için mutlaka kadın sığınma evlerinin arttırılması, ücretsiz psikolojik destek ve danışmanlık hizmetleri ve tıbbi desteğin sağlanması gerekiyor. Kübra Eken olayında olduğu gibi bilgi kirliliğine asla izin vermemek ve açıklığa kavuşturmak gerekiyor, çünkü bir açıklamayla şiddetin olmadığına kimse inanmıyor artık ve inanmamalı da.

Zaten fatura hep kadına çıkartılıyor. O güzel şarkıda söylendiği gibi
    “bana herkes sahip
    benim hiç hakkım yoktur
    ben akıldan yoksun
    ama vazifem çoktur
    adem’in yediği elma
    hep benden mi sorulur
    çünkü adım kadın
    kadınım hükmüm yoktur”

25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma Günü. Dünya Üzerinde yaşayan bütün kadınlar her geçen gün biraz daha fazla cinsiyete dayalı şiddete maruz kalırken herkesin üzerine düşeni yapması ve bu gidişe bir dur demesi gerekiyor artık. ve biz kadınların daha çok bir arada olup, seslerini daha gür çıkarması. Bunu yapabiliriz. Çünkü adımız kadın!

*Müzisyen/Şair
**Söz ve Müziği Bora Ayanoğlu’na
ait olan şarkı

ÖNCEKİ HABER

O taytı alırım!

SONRAKİ HABER

Sen affetsen ben affetmem

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...