29 Haziran 2014 06:00

Grev yasağına karşı ne yapılmalı?

Kadir YALÇINKAYA

Şişecam sermayesi tescilli işçi düşmanı olarak bilinir ki böyledir. Bu işçi düşmanı tutuma ilk ve önemli yanıt 1966 yılında 100 gün süren cam işçilerinin grevin ile yanıt buldu. Cam patronunun, Kristal-İş Sendikasının yetkisine itiraz edip 16 ay boyunca işçilerin mahkeme kapılarında sözleşmenin yapılabilmesi bekledikleri günler hafızalardadır. İşçilerin her TİS sonrasında haklarını elde etmek için grev silahına başvurmaları sonrası hükümetlerden grevin yasaklanmasını isteyip, bakanlar kurulundan bir gecede grevi yasaklayan onlardır. 2008 krizinden sonra işveren, sendika ve hükümet kol kola al ver ekonomiye can ver kampanyasını fabrikalarında başlatarak işçiye verdikleri üç kuruş zammı geri almak için kampanyalara ön ayak olan Şişecam Holdingdir.
Türkiye çalışma yaşamına ilk esnek çalışmayı getiren ve uygulayan cam holdingdir. Kamu ve özel teşebbüsün işçiler üzerindeki katmerli sömürünün en belirgin yanı Şişecam’dır. Sermaye kendi sınıfsal karakteri gereği işçileri daha fazla sömürmek üzere hareket etmektedir. 2014 yılı başında başlayan TİS süreci, patronun çok üretim yaparak depolarını doldurduğu ve olası greve karşı hazırlık yaptığı tüm işçiler tarafından bilinmektedir. TİS anlaşmazlığı sonucunda grev olsa bile uzun süre stoklarını eriterek işçilerin direncini kırmayı hedefleyen cam holding işçilerin kararlı tutumu karşısında stok halindeki ürünlerini fabrikalardan çıkaramadı. Ve sonuçta grevin 8. gününde bakanlar kurulundan aldığı kararla grevi fiilen ortadan kaldırtarak şimdilik üretimi güvence altına almış oldu.
Greve çıkan 5 bin 800 işçinin yüzde 70’i asgari ücretin biraz üzerinde ücretle çalışıyor. Soma’da olduğu gibi kitlesel olarak ölümle karşı karşıya gelmeseler bile, yüzlerce derece sıcak altında çalışmak, yapılan işlerin ağırlığı düşünüldüğünde çoğu bel, boyun fıtığı olmak üzere çeşitli hastalıklarla karşı karşıyalar. Patron bu TİS sürecinde toplu işten çıkarmaları sözleşmeye koymak (Bölüm ve fabrika kapatmaları dahil), sağlık sorunu sonucunda istirahat alan işçilerin ikramiyelerden kesinti yapmak, düşük ücretle çalıştırmak, esnek çalışmanın daniskasını dayatmak vb. taleplerde ısrar etti. Sendika ve işçiler ise, iş güvencesi, düşük ücretlerin yükseltilmesi, işe ilk girişlerde  emsal ücret uygulaması, fabrika ve bölüm kapatmalarında işçilerin aynı haklarla başka fabrikalarda çalışmasını güvence altına alan ve benzeri taleplerde ısrar etti.
TİS sürecinde Şişecam dünya üçüncülüğü, Avrupa birinciliği yetmediği gibi, en az işçiyle en çok üretimi yapma ısrarı işçileri grev aşamasına getirmiştir. Grevin kısa sürede etkili olması, önümüzdeki dönem metal, tekstil gibi iş kollarında başlayacak TİS süreçlerinin ortaya çıkacak kazanımları alıp ileriye taşıyacak özellikleri beraberinde taşıdığını söylemek abartı olmaz. İşte bunu için grevin yasaklanması beklenen bir saldırı olarak her zaman varlığını korudu. Ancak başta Kristal-İş olmak üzere diğer sendikalar ve emek örgütleri grev yasaklama karşısında nasıl bir tutum alacakları konusunda bir anlayış birliğine ve ortak tutuma sahip değiller, ortaya çıkan durum bunu tüm çıplaklığıyla ortaya koydu. Onun içindir ki grevin yasaklanmasıyla birlikte herkesin açıklama yaptığı, yüksek perdeden hükümeti eleştirdiği, ama yasaklama karşısında ne yapmak gerekir konusuna girmekten kaçındığı bir süreç işliyor.
Sermayenin ve hükümetin attığı tokat karşısında hamle yapmak yerine, diğer yanak uzatılıyor. Cam grevinin yasaklanması her şeyin sonu değil elbet, ama bir çok şeyin sonuçları açısından önemli. Kristal-İş sermayenin ve hükümetin bu saldırgan tutumu karşısında boyun eğmek yerine, işçilerle tartışarak, grev yasağı saldırısını geleceğini bilerek hazırlık yapsa, tüm sendikaları ve emek dostlarını cam greviyle birlikte dayanışma grevleri örgütleme çağırsa durum başka olur. Bu durum metal, tekstil ve benzeri durumlar için de geçerli. Sermaye ve onların hükümeti hiç bir kurala, kaideye, yasaya uymazken, bizlerin yasal sınırlar içinde kalarak bu saldırıları püskürtmemiz ve sınıfın birliğini sağlamamız ne kadar mümkün olabilir.
Kristal-İş ve cam işçileri için bu fırsat kaçmış mıdır? Tabii ki hayır. Yapılacak iş tüm temsilciler ve emek dostlarıyla benim iç meselem demeden ortak toplantılar yaparak, ortak kararlar alarak fiili bir grevin, dayanışma grevinin örgütlenmesidir.
Hükümetin ÇAYKUR, THY gibi iş yerlerinde grevi etkisiz hale getirerek yaptıkları ortadadır. 301 madencinin öldürülmesinden sonraki tutum bellidir. Bunlar birer deney ve tecrübedir. Cam fabrikalarında zayıf olan işçiler değil, sermaye ve hükümet olmuştur. Grev silahı işçinin elindedir. Onu ne zaman kullanacağını yasalarla sınırlarsa, yasaların sınırına hapsederse yenilgi kaçınılmaz olacaktır. Oysaki yakın geçmişte, Diyarbakır Tuğla, Bolu Mengen Deri, Adana Saya, İstanbul Nakış, Antep Tekstil, Hakkari Fırın işçileri günlerce fiili ve meşru grevler örgütleyerek patronlara boyun eğmemiş, kimi grevler kazanımla bitmiştir. Cam işçilerinin kendi tarihlerinde bu vardır. Önemli olan bugün ortaya çıkan birikim ve sınıf deneyimi üzerinden hareket ederek sermayeden ve onların hükümetinden bağımsız bir sınıf çizgisi izlemektir.

Evrensel'i Takip Et