01 Haziran 2014 09:17

Buse kırbaçlanır mı?

Kadın birey olarak birini öpmüyor bir kara parçası olarak birini öpüyorsunuz, o yüzden kimi öptüğünüze, nerede öptüğünüze, nasıl öptüğünüze dikkat etmeniz gerekir. Mesela kapalı kapılar ardında öpün. Sıkıntı yok. Kimse bilmediği sürece bir kara parçasının kimi öptüğünün kırbaçlanması gereken bir yanı yok.

Buse kırbaçlanır mı?
Paylaş

Ebru Nihan CELKAN *

“arsızlıkla damgalanan
boş kinayelere gülen bendim
kendi varlığımın sesi olayım
istedim yazık ki ‘kadın’dım”
Füruğ Ferruhzad

Leyla Hatemi 42 yaşında İranlı kadın oyuncu. Kariyeri daha eski olsa da 2011 yılında başrol olarak yer aldığı “Bir Ayrılık” filmi uluslararası alanda tanınmasını sağladı. Bu yıl Cannes Film festivalinin 5 kadın juri üyesinden biriydi. Jüri başkanının yanağına kondurduğu nezaket busesinden sonra İran’da bulunan Hizbullah Öğrencileri adlı grup mahkemeye başvurarak oyuncunun bu hareketi nedeniyle halkın önünde 50 kırbaç ve hapis cezasıyla yargılanmasını istedi. İran Kültür Bakanı Hüseyin Nuşabadi  “İranlı kadın imajının dünyada zedelenmemesi için uluslararası toplantılara bir İranlı kadın olarak katılanlar, İranlıların onur ve iffetini dikkate almalı”şeklinde bir açıklama yaptı. Bütün bunların arkasından festival bittiğinde yaşadığı ülkeye İran’a dönmek zorunda olan Leyla Hatemi “Bazı insanların duygularını incittiğim için özür dilerim” cümlesini içinde barındıran buse olayının nasıl vuku bulduğunu pişman bir şekilde açıklayan bir özür açıklaması yaptı.
Bu özürden sonra Leyla Hatemi’nin kırbaçlanıp kırbaçlanmayacağı meçhul, kesin olan bütün o karanlık çağları çok fazla ölüm, acı ve gözyaşıyla geçen insanlığın hala buse kırbaçlama noktasında olduğu gerçeği. İnsanlık aynı anda hem Tanrı’ya hem Şeytan’a hizmet etmeyi nasıl istikrarlı bir şekilde sürdürüyor? Yaşanan baştan sona tek tek ele alınması gereken bir olay, her bir ayrıntısı erkek egemen, kitle egemen yapıları anlamamızı sağlayacak nitelikte. Türkiye olarak hızla seyahatimizi sürdürdüğümüz rotanın ön gösterimi gibi... Şikayetçi olan “gençlik” örgütü, Kültür bakanlığının “kadının iffet ve itibarından” sorumlu olması, kadın bir oyuncunun kim bilir hangi motivasyonlarla “duyguları” incinen halktan özür dilemesi...Konuyu İran özelinde tartışmayı İran’ı, İslam Devrimini ve İran’ın geldiği noktayı bilen uzmanlara bırakmak en doğrusu. Ben konunun buse tarafından yol alacağım.

BUSE VS. KIRBAÇ

Buse (farsça): Sevgi, saygı, bağlılık, teşekkür belirtmek amacıya dudaklarını bir şeye veya birine değdirmek. (Öpmek)
Kırbaç: Tek parça deri veya uzun esnek bir değneğin ucuna sırım bağlanarak yapılmış vurma aracı.
Kadın kamunun mu?
Şiirini alıntıladığım İranlı Füruğ Ferruhzad bu satırları İslam devriminden önce kalame almış. Kendi varlığına ses olmaya çalışmış ve bedeli ödetilmiş bir “kadın” olmaktan dert yanmış.“İslam devrimi, yeniden totaliter bir rejim kurarak, beklenildiğinin aksine tüm halk üzerinde daha fazla baskı yaratmıştır ancak gerçek olan devrim öncesi de bir kadının birey olarak hislerini yaşama özgürlüğünün baskı altında olması.”** Üzerinde ısrarla durmamız gereken ve tekrar bakmamız gereken yer tam olarak bu nokta, kadın için değişen rejim yeni olanaklar sağlamadığı gibi her rejim kendi inanışlarını kadına dayatmayı asli görev biliyor. Her geçen gün biraz daha erkeklerin olan bir dünyada kadın olmak başlı başına ikinci bir varoluş mücadelesi. İnsan olmak zor, insan kalmak zor, kadın olmak daha da zor, kadın sanatçı olmak sanırım durumu daha da zorlaştırıyor. Birini nezaketen öptüğünüz için koskaca bir ülkenin duygularını incitme ihtimaliniz var mesela. Çünkü o öpücük size ait değil bir halka ait, hatta bir kara parçasına, hatta şanlı bir bayrağa, hatta bir ırka... Kadın birey olarak birini öpmüyor bir kara parçası olarak birini öpüyorsunuz, o yüzden kimi öptüğünüze, nerede öptüğünüze, nasıl öptüğünüze dikkat etmeniz gerekir. Mesela kapalı kapılar ardında öpün. Sıkıntı yok. Kimse bilmediği sürece bir kara parçasının kimi öptüğünün kırbaçlanması gereken bir yanı yok. Son derece kişisel son derece özel bir tercih olan kadının dudaklarını kime dokunduracağı tercihi kamunun konusu olabiliyor. Aynı kamu kapalı kapılar ardında başınıza gelenlerden haberdar olmak istemiyor. Kadın; hane içinde haneye ve hanenin diğer bileşenlerine hane dışındaysa kamuya ait gibi davranılıyor. 

GÖZÜN GÖRMEDİĞİNİ KABUL EDEN GÖNÜL

Kadınların yaşadıklarını ancak bir haber değeri olduğunda gündeme getiriyor olmak ayrıca koskoca ve üzerinde titizlikle durulması gereken bir sürecin gözden ırak kalmasına sebep oluyor. Leyla Hatemi ancak kırbaçlanmak gibi marjinal bir tehditle karşı karşıya kaldığında İran’da kadınların yaşadıklarını hayal etmeyi zaruri buluyoruz. Oyuncu bir kadın olarak yürüdüğü yolu ve yolun çetrefilliğine dair bilgi elimizde en azından şimdilik yok. Dolayısıyla bu noktaya gelene kadar herşey normalmiş ancak juri başkanını öptüğü andan itibaren hayatı kararmış gibi bir kanıya sahip oluyoruz. Kadınların hikayeleri acıklı sonlarını bildiğimiz yarım hikayeler. Aynı öldürülen kadınların isimleri ve yaşları bir fotoğraf olarak belirdiğinde şiddetin korkunçluğuna nail olmamız gibi... Bir gün istatistikler ortadan kaldırıldığındasanki artık her şey yolundaymış gibi düşünmeye başla ihtimalimiz yüksektir. Yüksek olmasının sebebi herşeyin ölüm gerçekliğine kitlenmesi ve ölümü getiren yola dair bilgisinin olmamasından kaynaklanır. Oysa ölüme giden yol bir yerde, u dönüşü yapıp nihayetinde cana sebep olmasa dahi ruha kast eder. Bedenleri bizimle beraber ancak ruhları sindirilmiş, tecavüze uğramış ve öldürülmüş kadınlar her yerdeler. Leyla Hatemi bedenen bizimle olsa dahi ruhu dayak yemiş kadınlardan biridir. Onu diğerlerinden ayıran yaşadığının kamu önünde meydana gelmesidir. Hikayenizin haber değeri siz de yoksunuz.
Kadının hikayesi de yok...

* Tiyatro Metin Yazarı
** Dr. Özge Ertem-Koç Üniversitesi

ÖNCEKİ HABER

\'Üç beş ağaç kervanı\' yola çıkıyor

SONRAKİ HABER

Okmeydanı üzerinden memleket yönetmek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...