Ölümünün 50. yılında Halide Edip
Sennur SEZER
Cumhuriyet tarihimizin ve edebiyatımızın kadının bireyselleşmesiyle kadın hakları konusunun öncü tartışmacı yazarı Halide Edip Adıvar çoğunluğu kadın akademisyen ve yazarların katıldığı bir sempozyumda tartışıldı. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünün Can Yayınlarının katkılarıyla 23 Ocak günü Sedad Hakkı Eldem Oditoryumu’nda gerçekleştirdiği sempozyuma hasta olan Nüket Esen yanında Muharrem Kaya ve Selim İleri katılamadı. Toplantıya katılanlar arasında Halide Edip’in torunu Ömer Sayar da bulunuyordu.
Ömer Sayar büyük annesinin dedesi Salih Zeki’den dedesinin ikinci bir kadınla evlenme isteği yüzünden ayrıldığını anlattı. Sonra Halide Edib’in kişiliğinin dominant (baskın) kişiliği ve çalışma biçimi konusunda örnekler verdi: “ Büyükannem dolma kalem hiç kullanmadı. Hokkaya batırılan çelik uçlu kalem kullanır, bu yüzden de eski yazıyla yazar, sonra kendi okuyarak temize çektirirdi. (Gülüyor) Yazısını ancak kendi okuyabilirdi. Beni Galatasaray’a yazdırırken, çocuğa bir de dolmakalem gerekli, dediler. Ben hokka ve kalem kullanıyorum. O da öyle yazar dedi. Ona itiraz edilebilir mi? Herkeste dolma kalem, bende hokka kalem. Önümdeki çocuk sıramda hokkayı görünce, “Aaa hokka” dedi. Galatasaray’da adım hokka kaldı. “
Hülya Argunşah’ın Seviye Talip’ten Ateşten Gömlek’e Türk Kadınının Dönüşümünün İzdüşümleri; Zeynep Uysal’ın Bir Osmanlı/Cumhuriyet Entelektüeli Olarak Halide Edib’in Toplum Tahayyülü; Didem Ardalı Büyükarman’ın Halide Edib ve Tiyatro; Abdullah Uçman’ın Sinekli Bakkal’da Devrin Siyasi ve Sosyal Meseleleri; Handan İnci’ye Bir Ödülün Perde Arkası: Sinekli Bakkal Cumhuriyet’in En İyi Romanı mıdır? Tülin Ural’ın Sinekli Bakkal’da Yabancıyla Evlilik Teması; Ayşe Durakbaşa’nın Halide Edib’in Türk Devrimine Dışarıdan Bakışı: Inside India ve Diğer Yazıları; Hülya Adak’ın Inside India: Hint Swaraji ve Halide Edib; Nazan Aksoy’un Otobiyografileri Işığında Halide Edib’i Yeniden Okumak; İpek Çalışlar’ın Önder ile İlişkisi Açısından Halide Edib başlıklı sunumları yaptıkları sempozyumda oturumları Zeki Coşkun, Sırma Köksal ve Hülya Argunşah yönetti.
Bildirilerden en ilginci Halide Edib’in Kurtuluş Savaşı’nda istihbarat görevini üstlenişinin anlatılışı ve Mustafa Kemal ile tartışmalarını otobiyografilerine yansıtması ile ilgili olanlardı.
Sempozyumda soru-cevap bölümleri sırasında Ömer Sayar, Halide Edip ile Adnan Adıvar’ın yurt dışında bulunuşunun Amerikan manda yanlısı olmakla ilgisi konusunda şunları söyledi:
“Öğrenciliğimde bir öğretmenimin babaannemi suçlaması yüzünden konuyu Adnan Adıvar’a açtım. O da kendilerinin Yüzellilikler arasında olmadığını, gerçekte babaannemin sağlık sorunları nedeniyle yurt dışına kendi istekleriyle gittiklerini ancak İzmir suikastı olayından sonra da dönmekten çekindiklerini, yani durumlarının bir nevi gönüllü sürgün olduğunu söylemişti. Ayrıca birine mandacı etiketini yapıştırmadan önce o devirde mandadan neyin kastedildiğinin iyi anlaşılması gerektiğini, o devirde anlaşılan haliyle de mandaya kimsenin itiraz etmediğini belirtmişti. (...) Kanımca sürgüne gönderilmenin en belirleyici yanı, isteğin dışında, yaşanan yerden uzaklaştırılmak ve affedilinceye kadar bir daha geri dönememektir. Oysa Adıvar çifti izin alarak Türkiye’den kendi istekleriyle ayrılmıştır. Doğduğumda, babaannem beni görmek için Türkiye’ye gelmiş ve gelişi hemen bütün gazetelerin ilk sayfalarında yer almıştır. Bir süre sonra da kendi isteği ile eşinin yanına dönmüştür. Sürülmüş olsaydı 1935’te Türkiye’ye rahatça gelip canı istediği zaman dönebilir miydi?”
Halide Edip Adıvar sempozyumu Halide Edip’in kadının bireyliği konusunda hâlâ ne kadar çağdaş olduğunu kanıtladı.
Evrensel'i Takip Et