19 Ocak 2014 06:00

‘Bir bebekten katil yaratan karanlık’la mücadelenin neresindeyiz?

Zaten kırıla kırıla sayıları oldukça azalmış olan Ermenilerin, Türkiye açısından hâlâ “tehdit lobisi” olarak değerlendirebildiği bu günlerde, tehdit altındaki Hrant Dink’in Kürtlere dair bu tutumunu anımsamak anlamlı olabilir.

‘Bir bebekten katil yaratan karanlık’la mücadelenin neresindeyiz?
Paylaş

Fatih POLAT

Katledilmesinden kısa bir süre önce Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink ile Türkiye’nin insan hakları sorunlarına dair bir konferansta konuşmacıydık. Sanıyorum İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi tarafından düzenlenen bir konferanstı.
Hrant Dink konuşmasında bir dizi başka gündem ile birlikte Kürt sorununa ağırlık verdi. Bir Ermeni olarak Kürtlerin özgürleşmesinin, kendi kaderlerini tayin edebilmelerinin kendisini mutlu edeceğini söyledi.
1915’te Ermeni Soykırımı’nda Kürtlerin de kullanılmış olmasına rağmen, yıllar sonra Türkiye’de doğru ve soğukkanlı bir tarih okuması yapan bir Ermeni aydından da bu beklenirdi. Hrant Dink’in Kürtlerin özgürlük mücadelesine sıcak yaklaştığı zaten biliniyordu ama ölüm tehditleri aldığı, hakkında davaların yürüdüğü, hakim medyanın kendisini çok sık hedef gösterdiği bir dönemde bunu böyle ifade etmesi ayrıca anlamlıydı.
Zaten kırıla kırıla sayıları oldukça azalmış olan Ermenilerin, Türkiye açısından hâlâ “tehdit lobisi” olarak değerlendirebildiği bu günlerde, tehdit altındaki Hrant Dink’in Kürtlere dair bu tutumunu anımsamak anlamlı olabilir.
Hrant Dink’e dair ve nasıl bir siyasal atmosferde katledildiğine ilişkin çok şey yazıldı, söylendi. Onun katledildiği 19 Ocak 2007’ten bu yana yapılanlar, yaşananlar ise ciddi bir tartışmayı hak ediyor.

ROBOSKÎ’DE OLDUĞU GİBİ

Hrant Dink katledildikten sonra yüz binlerce kişi yürüdü. Bunu sağlayan, hem bir yanıyla, Gabriel García Márquez’in Kırmızı Pazartesi’sindeki gibi herkesin bildiği, göz göre göre gelen bir cinayete engel olamamış olmanın vicdani sorumluluğuydu, hem de ‘bir bebekten katil yaratan karanlığa’ yenik düşmüş olmanın yarattığı ağır yüktü. O cenazeye gelen herkesin kendince gerekçeleri vardı kuşkusuz ama, hayatında kalabalıklar içinde daha önce hiç yürümemiş olan onca kişiyi yüreği buruk olarak oraya getiren etkenler içinde muhtemelen bu duygular da rol oynamıştı.
Aradan geçen yıllarda Hrant Dink cinayetinin arkasındaki güçlerin açığa çıkarılmasına karşı devlet içinde ciddi bir direnç gösterilmesi, bu cinayete yol açan devlet düsturu ile uyumludur. Ancak üç dönemdir süren iktidarı boyunca ‘egemen devlet’ anlayışı ile hesaplaştığını savunarak pek çok liberal aydının da desteğini kazanmış olan Başbakan Erdoğan ve partisinin bu konudaki tavrı, üzerinde ayrıca durmayı gerektiriyor. Başbakan Erdoğan, Dink ailesine cinayetin aydınlatılacağına yönelik söz verdi, ancak AKP Hükümetinin en azından askerler kadar bu cinayetin arkasındaki bağlantıların açığa çıkarılmasının önüne taş koyduğunu gördük, yaşadık. Tıpkı Roboskî’de olduğu gibi.
Ve şunu da biliyoruz ki Hrant Dink’in katledilmesinin emrini verenler cezalandırılmış olsaydı bunun iki önemli sonucu olacaktı: Bu ülkede farklı milliyetlere, farklı kimliklere sahip olanlar ötekileştirilemez; onları hedef alanlar korunup, ödüllendirilemez. Devletin içinde yurttaşlara karşı tezgah kuranlar tolere edilemez ve yurttaşlara karşı devlet şiddeti kullanılması meşrulaştırılamaz.
Hrant Dink olayı Türkiye’de belli şeyleri kuşkusuz etkiledi. Ancak bunun, daha çok demokrasi için mücadele eden kesimlerin Ermeni gerçeği karşısında, bugüne kadar resmi ideolojinin kendi üzerlerindeki etkisi ile yüzleşmeyi ve halk kesimleri açısından bu konuda belletilmiş ön yargıları sorgulamayı bir ölçüde sağlamakla sınırlı kaldığı bir gerçektir. Hakim Türk siyasal kültürünün Ermeni algısında ciddi bir değişim, hatta en azından çatlama olduğunu gösteren bir işaret ise yoktur.
Taksim’de 26 Şubat 2012 günü, Hocalı katliamıyla ilgili eylemin Ermeni karşıtı gösteriye dönüşmesi ve “Hepiniz Ermenisiniz hepiniz pi..iniz” yazılı pankartlar taşınması, dönemin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in de bu eylemde konuşma yapması bunun sadece bir örneğiydi.

O KARANLIKLA AKRABA OLANLAR

Bu tablo içinde değinmeden geçilemeyecek olan bir gerçek ise, Hrant Dink davası süresince bazı kesimlerde AKP’ye karşı gösterilen hayırhah tutumdur. Bir dönem Agos’un genel yayın yönetmenliğini de yapmış olan Etyen Mahçupyan, tipik bir örnekti. Bu konuda yazdıkları tartışıldı ve eleştirildi.
Ve kendisine soruldu: “Hrant üzerine yazdığınız iki yazı çok tartışıldı. Neden?​”
O da şu yanıtı verdi: “Dink olayında esas hata şu: AK Partinin devlet olduğu sanıldı. Ki Uludere böyle olmadığını gösterdi. Hâlâ içerisinde direnç var. Bir taraftan da devlet karşısında zayıf olan ama kendisini devletin sahibi gibi göstermeye çalışan kırılgan bir AK Parti var. Dink davasında bu gerçek görülmedi.
Nasıl yani?
Bu davada iki yol izlenebilirdi. İlkinde ‘katil devlet’ demekle baştan AK Partiye mesafe alan bir tavır sergilemiş oluyorsunuz. O zaman AK Partinin Hrant davasına mesafe almasına neden olursunuz. Eğer ‘katil devlet’ yerine ‘Hrant’ın öldürülmesinin asıl gerekçesi AK Partiyi bitirmek’ deseydiniz; davada AK Partiyi yanınıza çekerdiniz.”
Bu röportaj Yeni Şafak’ta 20 Şubat 2012 günü ‘AK Parti Türkiye’nin geleceğine sahip çıktı’ başlığı ile yayımlandı. Ve tarihin ne garip ironisidir ki, Etyen Mahçupyan ile bu röportajı yapan gazeteci Murat Aksoy da, katıldığı bir televizyon programında, 17 Aralık operasyonu ardından oluşan tabloya ilişkin “AKP bu süreci iyi yönetemedi” dedikten sonra Yeni Şafak’tan atıldı.
Çıplak gerçekler bile bazılarının duruşunu biraz olsun düzeltmeye yol açmayabiliyor. Kuşkusuz Etyen Mahçupyan bu açıdan bir tipolojidir.
Kendi siyasi duruşunu AKP’ye eklemleyerek var eden, ona dayanmadığı sürece boş bir çuval gibi yıkılacağını bilen az bir kesim yok.
Böyle düşünenler de aslında ‘bir bebekten katil yaratan karanlık’ ile akrabadır.
Bugün Hrant’ı bir kez daha anarken herkes, hepimiz o karanlığın aşılması mücadelesinin neresinde olduğumuzu bir kez daha düşünmeliyiz.

ÖNCEKİ HABER

Peki Hrant sevdiğin adam olsaydı?

SONRAKİ HABER

Hrant ve devlet

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...