02 Ocak 2014 16:37

Roboskî'yle vicdan muhasebesi

Sanıyorsunuz ki Uludere sizin çok uzağınızda. İnanın yanılıyorsunuz, gün gelir çocuklarınızı sizin vergilerinizle aldıkları bombalarla öldürürler ve sizden özür bile dilemezler.

Roboskî'yle vicdan muhasebesi
Paylaş

Dilan ALMA
İstanbul Üniversitesi

Sahi Roboskî kaç gün oldu, kaç gün öldü? Ben söyleyeyim 700 küsür gün oldu. Tarihin karanlıklarına gömülmek istenen bir katliam daha. Ne çok öldük değil mi? Kiminin yirminci yılı, kiminin ellinci… Bir tanesi ise çok taze, kan kokusu var Roboskî’de... Böylesine bir katliamı yapabilme yetkisini, -hele ki 21. yüzyılda- birilerinin kendinde bulabilmiş olması akıl alır gibi değil, öyle değil mi?

Birilerinin keyfi ve beş para etmez çıkarları için her an her şeyi yapabildiği bir dünyada yaşıyoruz. Gelin birlikte baştan yaşayalım her şeyi, bir Roboskîlinin penceresinden görün olayları:

Vatandaşı olduğunuz devletin savaş uçaklarının köylülerinizi bir gece vakti bombaladığını düşünün. Katliamı sabaha karşı çok uzak bir şehirde duymanın, tanıdığınız, sevdiğiniz aynı okul sıralarını, sofraları paylaştığınız insanların isimlerini ölenler listesinde görmenin dehşetini düşünün. Cenazelerin katırlarla taşındığı kareleri getirin gözlerinizin önüne, ne silebilir bunun acısını içinizden? Böylesine bir olayda televizyonu açtığınızdaki ölümcül sessizliği düşünün. Siz kan ağlarken herkesin üç maymunu oynadığını, gazetecilik meslek ahlakının yalan olduğunu görmenin utancını düşünün. Yaşadığınız ülkede görevi sizin güvenle yaşamanızı sağlamak olan ordunun sitesinde yayımlanan ilk haberde; bırakın iddia edildiği üzere ‘terörist’ olmayı, geçim sıkıntısından politik bile olamayan insanlarınızın öldürüldüğü olayın herhangi bir çatışmaymış gibi duyurulması ne hissettirirdi size? Peki ya savcının, öldürülen 19’u çocuk 34 sivil için "Ölü ele geçirilen 34 kişi" demesi veya adalet beklediğiniz mahkemenin bir buçuk yıl sonra verebildiği tek kararın davayı askeri yargıya devretmek olması. Ya da çocuklarını anmak için olay yerine karanfil bırakmak isteyen annelerin sanık sandalyesine oturtulması...

Sahi ne hissettirir bütün bunlar; devletin "eşit ve özgür bir vatandaşı" olduğunuzu mu? Hayır. Ben söyleyeyim; sonrasında yaşadıklarımız da bir katliam etkisi yarattı bizde. "Her kürtaj bir Uludere’dir" diyenler, "kazaydı" diyenler özür bile dilemedi. Emri uygulayanlar madalya aldı üstelik. Kendilerine İnsan Hakları Komisyonu diyen Meclis Komisyonu "kaza" dedi onca delile, görüntüye rağmen. Çocuklarını kaybeden ailelerin acılarının tazminat verilerek giderilebileceğini düşündü kıymetli devlet büyüklerimiz!

Suçlu sadece emri veren mi zannediyorsunuz? Değil elbette, asıl suçlu birkaç kişiye istediği yeri yakıp yıkma yetkisi veren, kendisini yönetenlerin hiçbir hareketini sorgulamadan sıcak evinde oturarak birilerinin canının yandığını izlemekle yetinen tepkisiz kitlelerdir.

Sanıyorsunuz ki Uludere sizin çok uzağınızda. İnanın yanılıyorsunuz, gün gelir çocuklarınızı sizin vergilerinizle aldıkları bombalarla öldürürler ve sizden özür bile dilemezler. Böyle bir olay karşısında ideoloji, mevki, ırk gibi olguların penceresinden Roboskî Katliamı'na bakıp sessiz kalmayı seçmek, ister din deyin, isterseniz ahlak deyin, bütün insani değerlere en hafif tabirle ihanettir.

Tarih anlatıldığı gibi zaferler değil utançlar tarihidir. Yalnızca aralık ayına sığdırılan sayısız katliam var. Aralık ayına sığdırdıkları "Hayata Dönüş Operasyonu", Maraş gibi katliamlara gereken tepki verilebilseydi, halk acıları ortaklaştırabilseydi, bugün Roboskî Katliamı olmayacaktı.

Biz içine doğduğumuz bu kahrolası düzenin daha fazla kurbanı olmak istemiyoruz. Bir an önce tarihteki bütün karanlık olaylarla yüzleşilmeli. Yoksa barış da mümkün değil, çözüm de.

Hukuk fakültesi öğrencisiyim. Yaşam hakkının en temel insan hakkı olduğu, temel hakların ulusal ve uluslararası kaç metinle güvence altına alındığı, insan hayatının, adaletin ne kadar önemli olduğu öğretiliyor bize. "Vicdan" deniliyor, "Adalet duygusuyla hareket edilmeli" deniyor.

Peki neden geçerli değil bütün bunlar, nasıl oluyor da en temel hak olan yaşam hakkımı elimden alabiliyor birileri. Hiçbir suçum olmamasına rağmen sırf uçağı, bombası var diye nasıl oluyor da 19’u çocuk 34 sivil, yoksul insanın hayatını elinden alanların yaptığı meşru görülebiliyor. Sahi devlet yaparsa cinayet olmuyordu değil mi? Nasıl bir vicdan muhasebesi bu?

ÖNCEKİ HABER

Kızlı-erkekli ölüm

SONRAKİ HABER

Bakan Ala: TIR\'da Türkmenlere götürülen yardım var

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...