12 Aralık 2013 21:01

Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği’nde bir sohbet

Tabir-i caizse koskoca bir şehir ortasında, etrafı TOKi’ler ve sanayi ile çevirili, biraz da izole bir semt gibi Esenyalı. Daha semte gitmek için indiğiniz Esenyalı Sapağı durağından şöyle bir baktığınızda hissedebiliyorsunuz bunu. Ahmet Yesevi Mahallesi’ndeki Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği’ne vardığımda oldukça havadar, ışık alan bir dernek binası ile karşılaşıyorum. Hala bir şeyleri yerli yerine oturtma çabası ilk bakışta hissediliyor. Belli ki çok yol kat edilmiş. Bir o kadar daha da kat edilecek. Kadınlar, kap kacaktan perdelere, kitaplardan masa üstündeki kaleme kadar derneğin nesi varsa hepsinin bir dayanışma ürünü olduğunu söylüyorlar.

Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği’nde bir sohbet
Paylaş

Fulya ALİKOÇ

Tabir-i caizse koskoca bir şehir ortasında, etrafı TOKi’ler ve sanayi ile çevirili, biraz da izole bir semt gibi Esenyalı. Daha semte gitmek için indiğiniz Esenyalı Sapağı durağından şöyle bir baktığınızda hissedebiliyorsunuz bunu. Ahmet Yesevi Mahallesi’ndeki Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği’ne vardığımda oldukça havadar, ışık alan bir dernek binası ile karşılaşıyorum. Hala bir şeyleri yerli yerine oturtma çabası ilk bakışta hissediliyor. Belli ki çok yol kat edilmiş. Bir o kadar daha da kat edilecek. Kadınlar, kap kacaktan perdelere, kitaplardan masa üstündeki kaleme kadar derneğin nesi varsa hepsinin bir dayanışma ürünü olduğunu söylüyorlar.

BİZİM SUÇUMUZ İŞÇİ MAHALLESİ OLMAK
Dört dernek yöneticisi, Adile, Yüksel, Nazlı ve Sultan ve derneğin aktif üyeleri Cennet  ve Cennet’in annesi Fatoşla çaylarımızı koyuyoruz. Muhabbet memleket özlemiyle başlıyor. Herkes kendi köyünden İstanbul’a geliş serüvenini ve köylerinin şu anki durumunu anlatıyor. Bana dönüp “E sen de dernek yerine bizim köyleri yazarsın artık” diyorlar, gülüşüyoruz. Köy muhabbeti bitince “Tek kelimeyle Esenyalı’nın en büyük derdi nedir, sizce?​” diye soruyorum. Kreş, ulaşım, yoksulluk, uyuşturucu, cehalet, eğitim ve eğitimsizlik… Sorunlar havada uçuşuyor.
Yerel yönetimlerden tutun da işverenlere kadar semte bakış açısı ortak bir rahatsızlık. Aslında tüm sorunların kilit noktası da bu bakış açısında ifade buluyor. Hatta Esenyalı’ya eskiden halk arasında Çakalderesi ya da Kurt Kiremit derlermiş. Yerleşim bu kadar değilken hakikaten kurtlar, çakallar inermiş.23 yaşındaki biyoloji bölümü mezunu Cennet sürekli iş başvurularında bulunan işsiz bir genç. İş mülakatlarında onca okuduğu ettiğini, staj yaptığı yerlerdeki deneyimlerini aktarmaya çalışırken hep “Nerde oturuyorsun?​” sorusunda mülakatların kitlendiğini anlatıyor. Esenyalı dediğinde, “Nasıl gidip geleceksin?​” sorusu geliyormuş ardından. Anlatırken bile sinirleniyor ve ekliyor, “İşçi mahallesi olmak bizim suçumuz”.
Gerçekten de mahalledeki kadınların çoğu ya sanayide çalışıyor ya da temizliğe, çocuk bakmaya giderek ev işçiliği yapıyor. 50 yaşındaki Fatoş da bunlardan biri. İki kızını okutmak için yıllardır ev işçiliği yapıyor. Ev işçilerinin sigortalanması mevzusunu açıyor. Zenginlerin oturduğu Ataşehir’de bir iki eve yapılan baskından bahsediyor ve soruyor: “Yapılsa ne olacak? 50 yaşındayım, hep sigortasız çalıştım. Şimdi yasa çıktı ama ben hala sigortasız çalışıyorum. Bundan sonra benim emekliliğim ne olacak?​” Ev işçiliği ve sigorta meselesine dair dernekte bir avukat ya da uzmanla görüşme yapılması ihtiyacı ortaya çıkıyor.

FARELER VE ÇOCUKLAR
Derneğin kuruluş sürecinde nasıl bir çalışma yürüttünüz, diye soruyorum. Gözler Adile’ye dönüyor. Çünkü “kapı kapı dolaşmak” Adile’den soruluyor. Diğerleri için bu yeni bir deneyim. E tabi kapısını çaldıkları her kapıda olumlu cevap almamışlar. “Para mı isteyeceksiniz?​” gibi sorularla karşılaşmışlar. Kimisi kapı çalmaktan vazgeçmiş, kimisi de bir iki denedikten sonra alıştığını ve mutlaka derneğe olumlu bakan kadınlarla karşılaştıklarını söylüyor.Esnaflık yapan Nazlı kadınların kalbine giden yolun çocuklarından geçtiğini vurguluyor. Yeterli sayıda okulun olmayışı, var olanlarda da 40-50 kişilik sınıflarda sıkış tepiş ders işlenmesi büyük sıkıntı. Okulların bütün yükü velilerin, dolayısıyla annelerin sırtında. 60 ila 70 TL arası aidat ödeniyormuş ortalama. Buna rağmen bir okulun tuvaletinde koskocaman lağım fareleri çıkmış.
“Herkesin kendi siyasi, sosyal veya dini bir kimliği var tabi. Buna göre yaklaşmak lazım.”, diyor Nazlı, “Dernek deyince herkesin aklına siyasi bir şey geliyor. Oysa biz burada her siyasetten, her dinden kadına açık bir derneğiz.” Derneğe karşı çekingen yaklaşan kadınların konu çocukları olunca dilleri çözülüveriyormuş. Yüksel de her yerde, karşılaştığı kadınlara derneği tanıtmaya çok önem veriyor, “Ben kendi derneğimden utanırsam başka kadınları nasıl çağıracağım!” diyor ve ekliyor, “Bu derneğin sürekli açık olması gerek, insanlar geldiğinde burayı açık bulmalı.” Zaman zaman gençliğin verdiği sabırsızlık yüzünden karamsarlığa düşen Cennet de umutlanıyor: “Biz büyüdükçe herkes gelecek görecek. Bize destek olacak!”

KREŞ ŞART!

Dört büyük mahalleden oluşan, 40 bin nüfuslu Esenyalı semtinde şifa niyetine bir tane bile devlet kreşi yok. Ama anladığım kadarıyla aylık 400 TL’den 800 TL’ye kadar birçok özel kreş var. Muhasebecilik yapan Yüksel’in 4,5 yaşındaki çocuğu da bunlardan birine gidiyor. Ama ara ara kreş değiştirmek zorunda kalmış. Çünkü hemen her kreşte İslami eğitim zorunlu tutulmuş. Kendi ihtiyaçlarına ve kendi kültürlerine uygun kreş olmamasından yakınıyor. Onun dernekten beklentilerinin arasında derneğin bir kreşinin olması önde geliyor. Adile bana dönüp “Aslında bu mahallede üniversite mezunu bir sürü işsiz genç kadın var.” diyor ve Cennet de ekliyor, “Mesela çocuk gelişimi ya da okul öncesi öğretmenlik okumuş ama işsiz gezen bir sürü genç kadın var”.

ŞİDDETLE MÜCADELE… AMA NASIL?
Dernekte yüz yüze geldiğim kadınların hiçbiri başörtülü değil. “Diyelim ki ben başörtülü, dindar bir kadınım. Kapınızı çaldım ve eşimden dayak yediğimi söyleyip sizden yardım talep ettim. Ne yaparsınız?​” diye soruyorum. Hepsi sözleşmiş gibi bir ağızdan “Bir kere başörtülü ya da dindar olup olmaman bizim için hiç önemli değil. Burası kadın dayanışma derneği. Tüm kadınlara açık.” diyorlar.Ama mesele “Ne yaparsınız?​” kısmına gelince fikirler yine havada uçuşuyor. “Önce  yatıştırmaya çalışırız.” “Barınma/sığınma evlerine yönlendiririz.” “Bizim derneğimizin bir avukatı var, Cevriye Aydın. Ona danışırız.” “Derneğin bir doktoru olması lazım aslında. Bu gibi durumlarda rapor almak gerek.” Biri “Kendi evlerimizi açarız” diyor, öbürü “Kendi evimizi açmak çözüm olacak mı?​”diye soruyor.Ara ara tartışmaya katılsam da beni unutup kendi aralarında hummalı bir tartışmaya giriyorlar. Sonuç olarak bu konuda daha çok bilgilenmeye ihtiyaç var.Derneğin hangi durumda ne yapılacağına dair izlenecek yolun önceden belirlenmesi gerek. Bunun için de kadın örgütleri ve dernekleriyle iletişim ve dayanışma içinde olmak önemli.

***

Bir uğrayın, bakın neler değişiyor!

Merhaba Ekmek Gül okurları,
Ben Esenyalı Mahallesi’nde oturuyorum, tekstil işçisiyim. Mahallemizde bir dernek kuruldu Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği. Ben her gün önünden geçip işe gidiyordum. Bir defa bile kafamı kaldırıp tabelaya bakmak gelmedi aklıma. Belki bakmışımdır ama içinde ne var diye hiç merak etmedim. Sabah akşam bir şeylere yetişme telaşı yüzünden olsa gerek. Ta ki kapının önünden geçerken bir kadın arkadaşın bana laf atması sonucu sohbet edene kadar.
Bir başka gün de derneğe oturmaya gittim. Burada iki saat oturup sadece kadınları konuşmak, kadınların sorunlarından ve sorunların nasıl aşılacağını konuşmak bana inanılmaz iyi geldi.
Bizim mahallemizde kadınları düşünen kadınların kendileri için bir şeyler yapmasını sağlayacak bir yerimiz varmış. Ben de bir kadın olarak birçok sorun yaşamama rağmen bir defa şu derneğe bir gideyim diye aklıma gelmedi. Ama şimdi hem çalıştığım yerde  hem de oturduğum sokakta derneğimizi anlatıyorum. 
Bizim çok sorunumuz var, örneğin ben eşimden boşandım. Yıllardır iki çocuğuma bakıyorum. Tek başıma, hiç kimseden hiçbir yardım almadan çok zor şartlarda büyütüyorum onları. Babaları ne maddi ne de manevi hiç bir katkıda bulunmuyor. Üstelik mahalledeki dedikoduların odağında yine olan benim, çünkü ben dul bir kadınım, işyerinde de aynı sorunu yaşıyorum.
Ben akşam gezmeye gidemem, ben yalnız başına düğüne gidemem, işyerinde her hangi bir haksızlığa ses çıkaramam; çünkü “hem o kadın zaten iyi bir şey yapsaydı kocası boşamazdı” diyorlar. Hâlbuki bir tane akıllı çıkıp demiyor ki, “bu kadın bu kadar zor şartlarda asgari ücret karşılığı çalışıp iki çocuk büyütüyor, eşi çocuklarına bakmıyor nafakayı bile ödemiyor; kötü olan bu kadın değildir”.
Biz kadınlar hor görülüyoruz, eziliyoruz. Ben çok şükür biraz aştım dik durdum. Dedikodulara çok takılmadım. Ayaklarımın üzerine dikilmek zorundayım yoksa daha çok ezilirdim.
Bu nedenle herkese sesleniyorum; biz kadınlar çok güçlüyüz aslında, çok şeyler yaşıyoruz ama kolay kolay yıkılmayız. Daha çok güçlenmek için Esenyalı’da yaşayan bütün kadınları derneğe bir defa uğrayın, bakın ne değişiyor diyorum..
PENDİK ESENYALI’dan bir işçi kadın

Yazıları görünce bana cesaret geldi
Merhaba, bütün güzel yürekli kadın arkadaşlarım!
Ben Esenyalı Mahallesi’nde yaklaşık üç yıldır oturuyorum. İki çocuğum var, ev hanımıyım, adım Sema. Yakın zaman önce mahallemizde kurulan Kadın Dayanışma Derneği’nden çok sonra haberim oldu.
Açılış şöleni vardı derneğin, ben ve bir arkadaşım birlikte “hadi gidelim” dedik, kalktık gittik şölene. İnanılmaz eğlendik. Sennur Sezer’in konuşması ve şiirleri beni ve arkadaşımı çok etkiledi. Salonun duvarlarına asılan yazılar vardı kadına yönelik şiddet dair, kadın cinayetlerinin son bulması gibi talepler vardı.
Aslında bu her kadının talebi. Her kadın şiddete karşı çıkmak ister, çünkü hepimizin hayatında şiddet var ve kadınların şiddet görmesini istemiyorum. Bu yazıları görünce bana cesaret geldi. Çünkü bunları yazan, benim mahallemdeki kadınlar. Biri komşum, diğeri arkadaşım falan, yabancı değil demek ki... Şiddet her kadının gündeminde. Bu talepleri ortaklaştırmak gerekir, bu da dernek çatısı altında olur.
Mahallemizde bu birlikteliği büyütmeliyiz. Tıpkı şölende konuşan işçi kadın arkadaşın söylediği gibi. Aslında yazacak çok şey var ama yazamıyorum. Daha doğrusu kötü şeylerden bahsetmek istemiyorum çünkü iyi şeyler de oluyor. Çünkü bu kadar sorunu sadece ben tek yaşıyorum zannediyordum, etrafımı pek fark edecek durumda değildim. Ama şimdi farkındayım. Biz bütün kadınlar aynı şeyi yaşıyoruz ama bunu karşısında da bir mücadele veriliyor. Bende bundan böyle bu mücadelenin bir parçasıyım.
PENDİK ESENYALI’dan bir kadın


Fark ettim ki baş eğmek beni geri götürüyor

Merhabalar;
Ben Esenyalı sakinlerinden bir işçi kadınım. Bu mektupta çalıştığım yerde kadın olmanın zorluğunu anlatmak istiyorum.
İşyerinde biz kadınlara yönelik sözlü tacizlere, ürkütücü bakışlara ilk başta baş eğmeyi denedim. Yani o erkektir onlarla başa çıkamam düşüncesi oluşmaya başlamıştı bende. Çünkü kadınlara “bu tacizlere neden göz yumuyorsunuz” dediğimde ‘’Ne yapalım tepki  verdiğimizde daha çok sözlü tacizde bulunuyorlar, eziliyoruz” yanıtını alıyordum.
Ama daha sonra farkına vardım ki baş eğmek beni geri götürüyordu, bu durum özgüvenimi kırıyordu. Baş eğdikçe durumumu kabulleniyor görüntüsü veriyordum. Tepki vermedikçe daha çok başımı önüme eğdiğimi fark ettim. Buna bir son vermeliydim. Tepki vermem gerektiğini düşündüm.
Ben tepki verdikçe haksızlıklara boyun eğmemenin, bu çirkinliğe karşı gelmenin avantajlarını gördüm. Şimdi çok rahatım, erkeklerin bundan çekindiğini fark ettim. Artık başımı öne eğmiyordum. İsterdim ki bunu tek başıma değil de oradaki bütün kadın arkadaşlarımla yapayım. Hayatımızı etkileyen, biz kadınları  gericileştireni, güvenimizi kıran bu duruma beraber tepki verelim, ama olmadı.
Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği ile tanışmam da bu döneme denk geldi. Ben dernek üyesiyim. Oradaki arkadaşların düşünceleri cesaretlendirdi beni. Şu an anlıyorum ki bu dernek çok önemli. Sadece kadın olduğumuz için birçok sorunlarla karşılaşıyoruz.
Bu dernek bunlarla baş edebileceğim cesaretini ve duygusunu verdi bana. Ve beraber oldukça daha nelerle baş edebileceğimizi gösterdi. O yüzden biz kadınlar tek başımıza değil beraberce sorunlarla baş etmeliyiz.
PENDİK ESENYALI’dan bir işçi kadın
 

ÖNCEKİ HABER

Umut en son terk edendir

SONRAKİ HABER

Bir üretim mekanı olarak \'aile\'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...