31 Ağustos 2013 19:28

Börklüce’nin Karaburun’u

Aydın Çubukçu

KALPLERİN TASVİRİ!

Çoğu heveslinin yazıp söylediğinin aksine, Börklüce’nin basit bir Türkmen köylüsü değil, hem askeri hem de kültürel bakımdan iyi yetişmiş bir düşünür olduğuna dair sağlam kanıtlar var. Burhan oğlu Mustafa adıyla imzalı “Tasvir-ül Kulûp” adlı tasavvuf kitabının, Şeyh Bedrettin’in “Varidat”ında toplanan düşüncelerini yer yer tekrarlamasına da bakarak ona ait olduğu genel kabul görüyor. Bir nüshası da Vatikan kütüphanesinde bulunan bu kitap Börklüce Mustafa’nın aydın kişiliğini açıkça sergiliyor. Derinleşen araştırmalar, yalnızca Börklüce Mustafa’nın kişiliğini aydınlatmaya değil, isyanın temellerini ve amaçlarını da daha berrak görmemize yardım ediyor: Karaburun’un müthiş coğrafyasına anlam veren ruhun vücut bulmasına! Adları bile 600 yıl öncesinin dehşetini anlatmaya yeterli topraklarda, bugün belki en belirgin isyan izi, Karaburun Bilim Kongresi’dir dersek abartı olmaz. Cehennem Deresi’ni, Azap Gediği’ni, Maşat Alanı’nı, Kanlı Burun’u esrarengiz Kara Reis’i, köylülerin “eren mezarı” deyip kenarından saygıyla geçtiği ıssız dağ başlarına dağılmış meçhul ve kadim sır çukurlarını, aynı gerçeğin birbirinden kopuk halkaları halinde birleştirebilmek için ilginin yoğunlaşmasını sağlayan önemli ölçüde odur çünkü. Kongrelerde ne tartışılırsa tartışılsın, dinlenirken, kafa çekerken ya da çay içerken, söz dönüp dolaşıp kazınmış kafasıyla, bir kefen gibi sarındığı bembeyaz örtüsü ve çıplak ayaklarıyla Sarpıncık Kayası’nın üzerinden denize bakan isyancıya gelecektir.

DEVLET: BİR ELİNDE KILIÇ, BİR ELİNDE PEYGAMBER SANCAĞI!

Şimdi dağlarını, yaylalarını parsel parsel satın alıp etrafını çitlerle çevirenlerin niyeti ne olursa olsun, Karaburun coğrafyası dik başlı çizgilerini yitirmeyecek. Zevksiz ve özensiz, geçmişten bihaber ve habersiz kalmaya yeminli yazlık siteleri, beş keçinin peşinde ekmek parası için koşturan köylülerin üzerine kâbus gibi çöken rüzgar enerjisi pervaneleri, yarımadayı bir ucundan ötekine yaran “duble yol”, Karaburun’un Börklüce’ye benzeyen siluetini bozamayacaktır ama, belki bir gün ondan kalan çoğu ulaşılamamış son izleri, demek ki toprağın ruhunu silecektir. “Neden çıkmış bu isyan?​” diye sorduğunuzda, bir köylüden “vergi almaya gelmiş Osmanlı, bir elinde kılıç, bir elinde peygamber sancağı, ona başkaldırmışlar!” cevabını aldığınızda, Karaburun’un devletle ilk kez bu iki simge aracılığıyla tanıştığını düşünürsünüz. Zor ve ideoloji, kurumsal iktidar aracı olarak böyle cisimlenmiş o zaman. Bugün o kadar açıktan göstermiyorlar. Birini gösterirse ötekini saklıyor zaten. Ama şimdi Karaburun’u kuşatmaya alan, sermayenin talan projeleri... Zor ve ideolojiden daha etkili olan ise rant vaadi... İsyandan sonra, 100 yıla yakın bir süre (Kanuni Sultan Süleyman zamanına kadar) iskâna kapatılmış Karaburun. Toprağa ceza kesilmiş yani. İnsansız kalsın, akıllansın biraz... Sonra Karaman’dan üç güvenilir aşiret getirilmiş. Rivayet o ki, Mihrimah Sultan bir de cami yaptırmış, Eğlenhoca köyüne...  Sonra karşı adalardan Rumlar da gelmiş, güzel köyler kurmuşlar. Zeytinin yanında güzel bal ve süt yapmışlar... Çok kaynaşmışlar Karaman’dan gelen Türkmenlerle... Sonra mübadele olmuş, onlar gitmiş ama yerlerine kimse gelmemiş. Derler ki, Çelebi Mehmet nam Padişah, isyan zamanı, dört kelimelik bir ferman çıkarmış Karaburun hakkında uygulasın Bayezid Paşa deyu: “Eşiktekini eşikte, beşiktekini beşikte!” Eşikte bekleyenler kadınlar oluyor, beşiktekiler de malum... Tavukları bile kılıçtan geçirmiş paşa... O yüzden çok uzun zaman, yasak kalktıktan sonra bile, kimsenin gidesi olmamış. Hatta hâlâ dağ köylerinden Karareis civarına inenler, dönüşte ayakkabılarını bırakıp gelirlermiş; lanetli toprağa bastım diyerekten...   600 sene çok uzun zaman... Savaş arkeolojisi diye bir şey var mı bilmiyorum, ama böyle bir araştırma için artık zaman bitiyor. Börklüce’nin peşine düşmüş bencileyin biri için, güvenilecek tek tanık artık dağlar, geçitler, mezarlar, belli belirsiz üretim ve yerleşim izleri... Dağların dili var. Torağın var... Börklüce kalplerin tasvirine eğilmişti, biz de neredeyse bir ülke kadar büyük Börklüce Karaburun’unun derinden atan kalbinin sesine kulak vereceğiz.

Evrensel'i Takip Et