Osmanlı’da işçi hareketleri
Mustafa Kahveci
Osmanlı’da demokratikleşme hareketleri tartışılırken sık sık işaret edilen noktalardan birisi Osmanlı’da sermaye birikiminin oluşmaması -daha doğrusu yeterli düzeye ulaşmaması- nedeniyle burjuvazinin gelişmediği ve yenilenme hareketlerinin içeriden gelen demokratikleşme baskısı ve burjuva devrimi yerine batı merkezli dışa bağımlı ve küçük burjuva aydınların önderliğinde gerçekleşmesidir. Ancak bu tespitin kendisi içeride -sınırlı da olsa- işçinin de burjuvanın da varlığını tamamen dışlayan ve erken dönem sınıf mücadelelerin varlığının da ihmal edilebileceği anlamına gelmez. Osmanlı topraklarındaki ilk işçi hareketleri tıpkı bürokrasi ve küçük burjuva aydın hareketi gibi Trakya’da ortaya çıkmıştır denilebilir. Bu ilk işçi hareketinde Osmanlı yönetiminden istenen grev haklarının düzenlenmesi, seçme ve seçilme hakkı ve işçinin emeğini koruyacak yasaların çıkartılması olmuştur.
1845’TEN BERİ İKTİDARLAR GREVE DÜŞMAN
Osmanlı’da işçilerin 1587’de yevmiyelerin arttırılması için yaptıkları greve diğer işçiler de katılmış, Osmanlı padişahı III. Murat, işçilerin taleplerini kabul etmek zorunda kalmıştı.
Osmanlı Devleti’nde, batıda görüldüğü gibi patron-işçi ilişkisi bulunmasa da, devlete ve diğer sektörlere bağlı işçilerin işverene karşı birlikte hareket ettikleri görülür. İşçi eylemlerine tatil-i mesalih, tatil-i eşgal gibi isimler verilmiştir. 1845’te padişah II. Mahmut’un fermanı ile çıkarılan Polis Nizamnamesine göre grev suç kabul edilmiş, toplu iş bırakanların polis tarafından cezalandırılması hükme bağlanmıştır.
1870’ten 1908’e uzanan süreç, ise “Osmanlı işçi kitlesinin, artık bir sınıf niteliği kazandığı ve ekonomik amaçlı sınıfsal davranışlara giriştiği dönem” olarak yorumlanır. Bu dönem “Osmanlı işçi hareketlerinin, gerçek bir grev niteliği kazandığı ve kamuoyunda yankı bulduğu” dönemdir. Gazete haberleri, gezi notları vb. değerlendiğinde, 1908 yılı başlarken yalnız İstanbul’da (tersaneler, fişekhaneler, savaş sanayii; demiryolu, karayolu, tramvay, gaz, su şirketleri; devlet fabrikaları, haberleşme, reji; özel iş yerleri vb.) 50 bini aşan, bütün İmparatorlukta 1 milyonu bulan bir işçi kitlesi saptanmaktadır. (Araştırmacı Stefan Velikov bu sayının 2 milyon olduğunu bildirir.)
YÜKSELEN GREV DALGASI
1872’de Abdulaziz döneminde Beyoğlu Telgrafhane işçileri maaşlarını az buldukları için greve gitmişlerdir. Gazhane, Şirket-i Hayriye, İskele hamalları da bu greve destek vermişlerdir. Yaygınlaşan grev hareketlerini şiddetle bastırma çabası sonuç vermeyince Abdülhamit döneminde işçilerin cemiyet kurmasına ve hak aramasına izin verildi. Kurulan cemiyetlerin ardından da işçi eylemlerinin yayılması devam edince 1908 yılında grev yasakları ve baskı yeniden gündeme geldi. 1908 yılında gerçekleşen grev dalgası, hem yerli hem de yabancı sermaye çevrelerinde ciddi bir şaşkınlık, huzursuzluk ve korku yaratmıştı, hele grevlere Müslüman kesimden sayılan işçilerin de gayrimüslim işçiler kadar kitlesel bir biçimde katılmış olması onlar için daha da korkutucuydu.
YENİDEN GREV YASAĞI
Burjuvazinin bütün kesimleri, hem İttihat ve Terakki partisinin ifade ettiği devlet sermayesi ve yeni yeni oluşan bodur Müslüman kesimden sermaye, hem gayrimüslim sermayesi, hem de yabancı sermaye, işçi sınıfına karşı önlemler alınması gerektiği konusunda birleşiyorlardı. Öncelikle bütün bu kesimler ortaklaşarak Tatil-i Eşgal Kanun-u Mavakkati adlı kanunu çıkartarak grev ve sendikaları yasakladılar. Ayrıca işçi sınıfı içerisinde yayılmaya başlamış olan sosyalizm düşüncesine karşı da ideolojik mücadele şiddetlendi. Daha sonra Türkiye’de sınıfların olmadığını iddia edecek olan Kemalist propagandanın ardılı olacak bir biçimde, burjuvazi Osmanlı’daki işçiler arasında sosyalizmin yayılamayacağını, yayılmaması gerektiğini söyleyerek, Avrupa’dan farklı koşulları olduğunu iddia etti.
OSMANLI'DA İLK 1 MAYIS
Bir mücadele günü olarak 1 Mayısın Türkiye'deki tarihçesi Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemine kadar uzanıyor. Osmanlı'da ilk 1 Mayıs İkinci Meşrutiyet'in ilanından bir yıl sonra, 1909'da Üsküp ve Selanik'te kutlandı. Selanik'te ise Rum, Türk, Yahudi, Bulgar işçiler kol kola yürüdüler. Dört dilde yayınlanan ortak 1 Mayıs bildirisinde, dile getirilen taleplerin bugüne ne kadarının karşılanmış olduğu sorusunun cevabı yüzyılda Türkiye'nin emekçi sınıflardan bakımından Türkiye'de demokratikleşmenin gittiği yolunu ispatı gibi. Çok dilli 1 Mayıs bildirisinde herkese seçme ve seçilme hakkı, emeği koruyacak yasaların çıkarılması ve grev mevzuatının düzeltilmesi istendi.
evrensel.net
Evrensel'i Takip Et