Suruç: 8 yıldır gelmeyen adalet, bitmeyen yas | "Bize acıları katmerli yaşattılar"
IŞİD’in Suruç’ta düzenlediği ve 33 kişinin hayatını kaybettiği saldırının üzerinden sekiz yıl geçti. Yakınlarını kaybedenler 8 yıldır adalet arıyor: “80 yıl da geçse adalet arayışımız bitmeyecek.”

Fotoğraf: Metin Taşkıran/Evrensel
Meltem AKYOL
İstanbul
“Annemin kanlı eşyalarını 6 yıl sonra mahkeme kararı ile alabildim. Hiçbir şeye saygı duyulmadan, alalede bir poşet içinde, PTT kargosuyla geldi evime eşyalar… Kimin kemiği olduğunu bilmiyorum, elime kemik battı o eşyalardan. Bize acıları katmerli yaşattılar”
Suruç Katliamı’nda annesini Nazegül Bahar Boyraz’ı yitiren Yasemin Boyraz bu örnekle anlatıyor karşı karşıya bırakıldıkları adaletsizliği…
Suruç Katliamı’nın üzerinden 8 yıl geçti. Hayatın Sesi Televizyonu kapatılmamıştı henüz, saat başı haberleri için yayına hazırlanıyorduk. Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) öncülüğünde yüzlerce kişi Amara Kültür Merkezi önünde Kobanê’ye oyuncak götürmek üzere toplanmıştı, açıklama yapıyordu. “Beraber savunduk, beraber inşa ediyoruz” pankartı açılmış, arkasına dizilmişti gençler. Saat başında haberlerde anlatacaktık. Sonra sloganlara bomba sesi karıştı. Devam eden saatlerde netleşti tablo… 33 kişi hayatını kaybetti o saldırıda, 150’den fazla kişi yaralandı.
8 YILDIR SORUYORUZ: NEDEN ÖLDÜLER?
Katliamda hayatını kaybedenlerden biri, Dilek Şeker’in babası İsmet Şeker’di. İstanbul’dan yola çıkmıştı İsmet Şeker. Kızı Dilek Şeker anlatıyor: “53’ündeydi babam, evimizde bir heyecan vardı, 2-3 gün öncesinden başladı hazırlıklar. ‘Dedeciğim bu hırkamı, bu ayakkabımı, bu oyuncağımı da götür’ diye babama vermişti oğlum. Biraz tedirgindik ama en fazla gözaltına alınabilirler ya da gitmeleri engellenir diye düşünüyorduk. Türkiye’de iki karakolun ortasında bomba patlayacağı aklımıza gelmemişti.”
İsmet Şeker ve kızları Dilek ile Yağmur | Kaynak: Dilek Şeker
Babası ile birlikte çekildikleri son fotoğrafı gönderiyor Dilek. Kardeşi Yağmur da var fotoğrafta, gülüyorlar. 20 Temmuz’dan sonra hayatlarının ortasında kocaman bir boşluk oluştu. 8 yılda yaşadıkları süreci bir çırpıda özetiyor Dilek: “2 yıla yakın gizlilik kararı kalksın diye Urfa’da adliye kapılarında bekledik. Üç yıla yakın ölüm belgesi almayı bekledik, eşyalarını bile kaç yıl sonra alabildik. 8 yıldır acı çekiyoruz. ‘Adalet’ demek bile çok zor. O günden bugüne onlarca defa gittik Urfa’ya, saatlerce-günlerce mahkeme kapılarında bekledik. Gözaltına alındık, avukatlarımız tutuklandı, baskıya uğradık, anmalarımız engellendi. 8 yıldır soruyoruz; ‘Babamı, çocuklarımızı neden öldürdüler, nerede adalet?’ diye. Mahkeme kapı duvar, dinliyorlar, sonra bütün talepleri reddediyorlar. Adalet için çıktığımız her yolculuk kocaman bir adaletsizlik olarak düştü kucağımıza.
“Bak şimdi biz bugün mezarlığa gideceğiz, orada beni didik didik arayacaklar. Ama o zaman aramadılar, orayı koruyabilirlerdi, korumadılar. İsteselerdi önleyebilirlerdi, bugün bakınca bunu daha net görüyoruz” diyor Dilek Şeker, ama vazgeçmeyeceklerinin de altını çizerek: “80 yıl da geçse adalet arayışımız bitmeyecek, gerçek katiller, sorumlular yargılanana kadar, biz adalet geldi diyene kadar…”
ANNEMİN KANLI EŞYALARINI 6 YIL SONRA KARGO İLE YOLLADILAR
Suruç’ta annesi Nazegül Bahar Boyraz’ı kaybetti Yasemin Boyraz. Bir fotoğrafını gönderiyor annesinin, erişte yaparken. Yüzünde güzel bir tebessüm var. “Annem müthiş yapardı erişteyi” diyor Yasemin. Uzun uzun bakıyorum fotoğrafa. Sonra başka bir fotoğraf, Yasemin’e ait. Elinde annesinin fotoğrafı. Adalet arıyor. Annesi gibi mi gülüyor bilmiyorum, o fotoğrafta gülmüyor Yasemin.
Nazegül Boyraz ve kızı Yasemin | Kaynak: Yasemin Boyraz
IŞİD’in elinden kurtulduktan sonra çıkardığı çarşafın altından rengarenk fistanı çıkan kadının fotoğrafını hatırlatıyor Yasemin. Annesinin o fotoğraftan çok etkilenerek yola çıktığını söylüyor. Sonrası acı, adaletsizlik… “Uzun uzun anlatmayayım. Hani düşünsenize ben annemin eşyalarını 6 yıl sonra mahkeme kararı ile alabildim. Hiçbir şeye saygı duyulmadan, alalede bir poşet içinde, PTT kargosuyla… 6 yıl sonra evin ortasında annemin kanlı elbiseleri… Kimin kemiği olduğunu bilmiyorum, elime kemik battı o eşyalardan. Bize acıları katmerli yaşattılar” diyor Yasemin Boyraz.
“8 yıldır acının içinde adaletsizliği seyrettirdiler” diye ekleyip devam ediyor: “Çünkü gördüğümüz mahkemelerde aslında -mış gibi yapıldı. Yargılama yapılmış gibi, soru sorulmuş gibi… Üstelik sadece bizim mahkemelerimiz değil. Ankara Katliamı davası, Şenyaşar ailesi katliamı davası, Çorlu tren kazası, Diyarbakır patlaması davası, çocuğunu trafik kazasında kaybeden ailenin davası, kadın cinayeti davaları… 8 yıldır sadece Suruç’u değil, bütün bu davaları da takip ediyoruz. Bize gelmeyen adalet onlara da gelmiyor. O yüzden biz sadece kendimiz için aramıyoruz adaleti.”
DAVA SÜRECİ: BİR İRADE SORUŞTURMANIN İLERLEMESİNE ENGEL OLUYOR
Urfa’da saldırıya dair başlatılan soruşturma 18 ay boyunca gizlilik altında yürütüldü. Soruşturma devam ederken Ankara’da bombalar patladı bu kez, 104 kişi hayatını kaybetti.
Açıkça ifade edelim 5 Haziran 2015’te Diyarbakır’da HDP mitingine yapılan saldırıdan sonra soruşturma süreci hakkıyla yürütülseydi Suruç yaşanmayabilirdi. Diyarbakır ve Suruç için hakkıyla soruşturma yürütülseydi Ankara yaşanmayacaktı. Bu sadece bir tespit değil, aynı zamanda dosyalara giren resmi evraklarda yer alan bilgiler de bu yönde.
Birkaç not ile özetleyelim:
- IŞİD’in Antep Emiri Yunus Durmaz Diyarbakır, Suruç, Ankara ve Taksim’deki bombalı saldırılar nedeniyle aranan bir kişi. Yargılamalar sırasında Durmaz’ın bu katliamlardan sonra-firari olduğu dönemde bile, hakkında yakalama kararı varken- telefonları dinlendiği, konumu tespit edilebildiği halde yakalanmadığı ortaya çıktı.
- Suruç’ta bombalı saldırıyı yapan Abdurrahman Alagöz ile Ankara’da bombalı saldırıyı gerçekleştiren Yunus Emre Alagöz kardeş. Abdurrahman Alagöz’ün isminin Suruç Katliamı’ndan önce emniyetin bilgi sisteminde iki kez sorgulandığı ortaya çıktı. Sorgulamaların biri katliamdan 1 saat önce diğeri ise 4 saat sonra yapılmıştı.
- Suruç saldırısı sanıklarından Yakup Şahin, aynı zamanda Ankara Tren Garı’ndaki saldırının sanıklarından da biriydi. Şahin, ilk duruşması 5 Mayıs 2017’de Urfa 5. Ağır Ceza Mahkemesinde başlayan Suruç davasında firari Deniz Büyükçelebi ve İlhami Balı ile birlikte sanıktı. 2021 yılında karar verilen davada 34 kez ağırlaştırışmış müebbet alan Yakup Şahin karar duruşmasında ‘Bana geldiler, iş birliği teklif ettiler kabul ettim ama bir daha kimse gelmedi. Bütün sorumluluk bana yüklendi’ diyecekti. Yargılama Büyükçelebi ve Balı yönünden sürüyor. Firari sanıklar açısından süren davanın 5’inci duruşması, 5 Aralık tarihinde Urfa 5’inci Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek.
- Ankara Katliamı’nı planlayanların bomba malzemelerini Nizip’ten 30 Eylül 2015’te aldığı ortaya çıkmıştı, yani katliamdan 10 gün önce. Nizip Emniyetinin o gün bunu tespit edip Antep Emniyetine bildirdiği, ancak Antep Emniyetinin hiçbir şey yapmadığı ortaya çıktı. O malzemeleri alan isim tanıdıktı, Yakup Şahin. Burada işlem yapmayan emniyet görevlileri hakkında yapılan suç duyurusunda herhangi bir gelişme yaşanmadı, öyle ki dosya numarası bile verilmedi henüz.
- Diyarbakır’da HDP mitingine yapılan saldırı dosyasında adı geçenlerden biri İlhamı Balı’nın sürekli görüştüğü Mustafa Demir. Balı ile sınır geçişlerini birlikte organize ettiği söylenen bu kişi doğru dürüst araştırılmadı. Bu bağlantılara bakılmadı, sınır geçişlerinin organizasyonu doğru düzgün araştırılmadı.
- İlhamı Balı, Suruç ve Ankara’nın ortak faillerinden. Balı, Suruç Katliamı davasında aranır durumdayken Konya Cihanbeyli’de bir devlet hastanesinde tedavi gördüğü ortaya çıkmıştı. Balı’nın 2013’ten beri dinlendiği de ortaya çıktı.
- Ankara Katliamı’nın faili Yunus Emre Alagöz hakkında da 1 Temmuz 2015 tarihinden itibaren Adıyaman merkezli çok sayıda istihbaratın emniyetin ilgili birimlerine ulaştığı ortaya çıktı mülkiye müfettişlerinin 10 Ekim Katliamı’na ilişkin hazırladığı raporda, Emniyet birimlerinin Yunus Emre Alagöz hakkında patlamadan 2 gün önce istihbarat aldığı belirlenmişti. Ancak söz konusu bu istihbarat, katliam yaşandıktan 3 saat 44 dakika sonra iletilmişti.
Örnekler çok… Ancak sözü uzatmayalım…
Avukat Erkan Sabri Ünüvar’ın yargılama sürecine dair notları ile bitirelim: “Biz sekiz yıldır bu katliamların arka planlarının, karanlıkta kalan noktalarının aydınlatılmasını ve bugüne kadar yakalanmak istenmeyen gerçek faillerin yakalanması için uğraş veriyoruz ama faillerin sadece bir kısmı ortaya çıkarıldı. Asıl gerçek failler ortaya çıkarılmadı, çıkarılmak istenmiyor çünkü bu katliamların arka planında devletin, istihbaratın izleri var. Bu katliamların failleri katliamların öncesinde devlet tarafından biliniyor. Bu katliamı gerçekleştiren IŞİD’lilerle kamu görevlilerinin somut ilişkilerini gösteren deliller var. Bunların hepsini savcılığa sunduk ama bir türlü ilerleme sağlanmadı. Hiçbir kamu görevlisi hakkında en basit bir soruşturma dahi açtıramadık. Bununla ilgili çok başvurularımız oldu. Suruç’ta doğru düzgün bir soruşturma olsa zaten 10 Ekim’e giden süreç yaşanmayacaktı, biz bunu hep söylüyoruz. Bugün, sekizinci yılda şunu söyleyebilirim ki gerçeklerin tam olarak ortaya çıkmasını istemeyen bir irade var. 8 yıldır biz hâlâ delil toplamaya çalışıyoruz, mahkemeler taleplerimizi reddediyor. Bir irade soruşturmaların ilerlemesine engel oluyor. Bizim bütün çabamız katliamda rolü olan tüm faillerin ve arkasındaki iradenin ortaya çıkarılması ve yargılanmasını sağlamak. Bakın Suruç’ta sanık ceza aldı, ama faillerin bağlantıları bile tam manasıyla ortaya çıkarılmadı. Bu nedenle çok zorlanıyoruz, iğne ile kuyu kazmak gibi yani. Bakın savcıların kendilerine gelen delilleri, evrakları gizledikleri ortaya çıktı. Biz bu evrakları 4-5 yıl sonra ortaya çıkarabildik. Bilgi kırıntılarını birbirine bağlayarak ilerlemeye çalışıyoruz. Bunu yapmaya devam edeceğiz.”
Bir de son not olsun: Hiçbir kamu görevlisi yargılanmadı dedik ama Suruç Katliamı’nın ardından İlçe Emniyet Müdürü Mehmet Yapalıal hakkında “görevi ihmal”den dava açıldı. 2017 yılında da karar çıktı. Kararı hatırlatmadan bitirmeyelim. Suruç Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davada Yapalıal önce 10 ay hapis aldı, sonra da bu ceza 8 ay 10 güne düşürüldü. O da yetmedi 7 bin 500 lira para cezasına çevrildi. 12 ay takside bölündü sonra da…
Evrensel'i Takip Et