19 Eylül 2022 04:00

Bu kitabı karanlık çökünce okuyun

Mehmet Berk Yaltırık, yeni romanı ‘Karanlığın Şahidesi’nde korku ile tarihi kurguyu birleştiriyor. Roman, III. Selim devri İstanbul’unu da iyi yansıtıyor.

'Karanlığın Şahidesi' kapağı, Arkaplan görseli: Pixabay

Paylaş

Özlem ERTAN

İstanbul’dayız… Devir, musikişinas Osmanlı sultanı III. Selim’in devri… Büyük değişikliklerin, sarsıntıların hem kenti hem de tekmil Osmanlı’yı çepeçevre kuşattığı zamanlar… Yeniçeriler ile etraflarındaki başıboş güruh, İstanbul’un başına bela üstüne bela açmakta... Gündüz günü sokaktan kadın kaçırmalar mı dersiniz? Önüne geleni haraca kesmeler mi? Adam öldürmeler mi? Etraf, bir hayli tekinsiz sizin anlayacağınız. Korku rüzgarları fırtınaya dönüşmüş, ahalinin tepesinde uğuldayıp duruyor.

Ancak karanlığın, tekinsizliğin tek kaynağı insanlar değil. ‘İyi saatte olsunlar’ da var işin içinde… İnsanı delirten, kendi aleminden alıp başka diyarlara sürükleyen cinler…

Tüm bunları neden anlattığımı merak ettiyseniz hemen izah edeyim: Tarihçi olmasının da getirdiği birikimle Osmanlı devrinin korkulu söylencelerinden, birbirinden kıymetli tarihi romanlar çıkaran Türk korku edebiyatının sevilen kalemi Mehmet Berk Yaltırık’ın, sosyal medyada bilinen ismiyle ‘Son Gulyabani’nin, yeni ve üçüncü romanı ‘Karanlığın Şahidesi’nden bahsediyorum.

Evet, bu yazının girizgahından da anlaşılabileceği gibi ‘Karanlığın Şahidesi’nde etraf bir hayli puslu, ama bir o kadar da sürprizli, merak ve heyecan dolu. Dünyasına girmeye hevesli okurları kendine çeken ve kolay kolay bırakmayan bir yanı var bu kitabın. Bir dediysem lafın gelişi, pek çok yanı var aslında. İzah edeyim:

HAMAMDA DOĞAN KÖLE

Mehmet Berk Yaltırık, diğer iki romanına ve çeşitli mecralarda yayımlanan öykülerine aşina olan okurların çok iyi bildiği gibi, gerek diyaloglarında farklı kesimlerden, milletlerden gelen karakterlerin konuşma biçimlerini ustalıkla vermesiyle, gerekse tarihi kurguyla korku unsurlarını başarıyla harmanlamasıyla ön plana çıkıyor. Hem tarihi iyi biliyor hem de Anadolu, Balkan ve Kafkas kültürlerindeki korku anlatılarını, efsanelerini… Tüm bunlar yazarlık kabiliyeti ve çalışmayla da birleşince son derece güzel eserler vücuda geliyor. İthaki Yayınları’ndan çıkan ‘Karanlığın Şahidesi’ de bunlardan biri.

İlk romanı ‘Yedikuleli Mansur’da İstanbul kabadayılarının başrolünde olduğu bir hikaye anlatan, ikinci eseri ‘Istrancalı Abdülharis Paşa’da ise yine Osmanlı devrinde geçmekle birlikte günümüze de uzanan hortlaklı, vampirli bir tarihi kurguya imza atan yazar, bu kez III. Selim devri İstanbul’unda köle olarak doğup ‘kız haramiye’ dönüşen Periveş’in, romanın kurgusu içinde karşınıza çıkacak diğer iki kadınla birleşen kaderlerine odaklanıyor.  

Periveş, bir konağın hamamında, Çerkes bir kölenin kızı olarak doğuyor. Malum, Osmanlı’da kölelik yaygın: Uzak diyarlardaki köylerinden kaçırılan kızlar, İstanbul’a getirilip satılıyor. Paylarına zengin konaklarından biri düşenler her ne kadar görece rahat olsalar da efendilerinin sözlerinden bir milim dışarı çıkamıyor, kısmetlerine ne düşerse onu yaşıyor. Periveş’in güzel annesi de konağın beyinden hamile kalıyor, ama bey evli ve çocuğun ondan olduğunun duyulmaması lazım. Gizlice eve getirilen bir ebe, konağın hamamında doğurtuyor cariyeyi. Sonradan Periveş adı verilecek olan kız bebek, dünyaya hamamda gözlerini açtığı için, zorba bir cin tarafından anında sahipleniliyor. Büyüdükçe, bu devasa cin, kıza görünmeye, onu kendi alemine alıp götürmeye başlıyor. Bir dizi vukuatın akabinde Periveş’in adı ‘cinliye’ çıkıyor.

İNSANDAN DA KÖTÜLÜK GELİYOR

Bilindiği gibi cinlerle ilgili söylenceler folklorun ve dolayısıyla kültürün önemli bir parçası. Mehmet Berk Yaltırık çok iyi bildiği bu konuyu aksamadan ilerleyen kurgusunun doğal bir unsuru haline getiriyor.

‘Karanlığın Şahidesi’nde kötülük sadece cin kısmından gelmiyor, insanoğlu kötülükte cinleri de aşıyor. Periveş çok zulüm görüyor insanlardan. Sokaklara düşüyor, erkek kılığına girip, sevgilisi olan serseri ile birlikte sefalet çekiyor. Sonunda hayat onu zorbaların canını alan bir ‘kız harami’ye dönüştürüyor. Tabii bir de onu nikahına alıp uykusunda kendi alemine kaçıran cin var. Periveş bir yandan insanlarla bir yandan da cinlerle uğraşıyor.

Bu arada İstanbul’da da hayat tekinsiz sularda akıyor. Yeniçeriler ve zorbalar, astığım astık kestiğim kestik diyerek ne yasa dinliyor ne de kural… Başta dedim ya, devir III. Selim devri… Bu bestekar ve yenilikçi padişah, Yeniçeri Ocağını lağvedip Nizam-ı Cedit ordusunu kuruyor. Hal böyle olunca isyan ve belanın sonu gelmiyor.  

Periveş arka fonunu böyle çalkantılı bir devrin belirlediği hayat macerasında daha neler neler yaşıyor…

‘Karanlığın Şahidesi’ni hem tarihi roman okurlarının hem de korku yazınıyla ilgilenenlerin çok seveceğini düşünüyorum. Tabii İstanbul aşıklarının da… Çünkü devrin İstanbul’u da tüm gizemi ve karanlığıyla arzıendam ediyor bu romanda. Mehmet Berk Yaltırık’ın çok iyi bildiği ve anlatmayı sevdiği, Osmanlı kabadayılarının dünyası da cabası…

ÜÇÜNCÜ ROMAN DAHA KARANLIK

Yazarın bir önceki romanı ‘Istrancalı Abdülharis Paşa’ çok hacimli ve bol karakterli bir romandı. Yörük çadırlarından Trakya’nın ormanlarına uzanan bir coğrafyada, Osmanlı’dan günümüze kadar gelen bir zaman diliminde geçiyordu. ‘Karanlığın Şahidesi’nde bu kadar çok karakter yok. O yüzden okuması ve içine girmesi daha kolay bir roman. ‘Karanlığın Şahidesi’nin yazarın ilk iki romanına nazaran daha karanlık bir dokusu olduğunu da söyleyebilirim.

Mehmet Berk Yaltırık’ın nevi şahsına münhasır bir tarzı ve üslubu var. Sanki eski zaman kahvehanelerinde korku hikayeleri anlatan bir meddahı dinliyormuş gibi okuyorsunuz onun yazdıklarını.

Eğer bu yazıda anlattıklarım ilginizi çektiyse ‘Karanlığın Şahidesi’ni edinmenizi öneririm. Bir diğer tavsiyem ise kitabın akşamları, karanlık çöktükten sonra okunması yönünde olacaktır.

ÖNCEKİ HABER

Kılıçdaroğlu "Aile Destek Sigortası"na dair konuştu, "Yoksulluğu kader olmaktan çıkaracağız" dedi

SONRAKİ HABER

Norveç’te öğretmenlerin grevi büyüyerek devam ediyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa