15 Temmuz 2022 03:43

Bahçeli’nin kamyonu AKP’nin garajına nasıl girdi?

Devlet Bahçeli’nin 25 yıllık parti başkanlığını en çok AKP’liler kutlamayı hak ediyor; nihayetinde MHP için bir başkan, AKP için “bir başka” oldu.

Bahçeli’nin kamyonu  AKP’nin garajına nasıl girdi?

Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli | Fotoğraf: Murat Çetinmühürdar/TCCB

Hakan GÜNGÖR

Banker Bilo filmini hatırlar mısınız? Şener Şen’in canlandırdığı Maho, İlyas Salman’ın oynadığı Bilo’yu ve birkaç kişiyi daha Almanya’ya götürme vaadiyle kamyon kasasına dolduruyordu.

Yolculuk bittiğinde kasadaki yolcular kendilerini Almanya’da zannederken aslında vardıkları yer İstanbul oluyordu.

Bu sahneyi ne zaman izlesem hem güler hem de MHP’yi düşünürüm.

Çünkü Turan devleti kurma yolunda bindikleri kamyon rotayı kırdı, vardıkları yer AKP’nin garajı oldu.

Ama nasıl ki Bilo’nun meseleye aymak için görmezden geldiği sayısız ipucu varsa bu yolculukta MHP’liler için de aynı şey geçerliydi.

Hadi filmin başına dönelim…

Güya yol “Turan”a varacaktı dedim ama rota aslında Bahçeli’den önce kırılmıştı. Türkçülerin Alparslan Türkeş’le beraber nasıl İslamcılığa eklemlendiği bu yazının konusu değil. Nazi özentisi Nihal Atsız’ın bu süreçte güç kaybederken hareket için “Allah, Tanrı’yı kovdu” sözü de bu yazının konusu değil.

Biz kamyonun son seferine ve son şoförüne bakacağız.

SAHİ, "EN BÜYÜK SİYASİ TERÖRİST" KİMDİ BAHÇELİ?

Devlet Bahçeli 25 yıl önce, 1997’de ve yine bir temmuz ayında Milliyetçi Hareket Partisinin genel başkanı oldu.

Ama tam anlamıyla “başkanlaşması” AKP’nin kuruluşundan sonradır. Çünkü siyasi parti başkanlığı seçilince değil, yörünge değiştirme gücünü sağlayınca başlar.

Aralarındaki ittifak netleşene dek, gelgitli görünen bu ilişkinin özü aynıydı: Durgun sularda kör döğüşünü sürdürmek, kritik virajlarda ise omuz vermek.

Yöntem gayet belirgindi: MHP önce şiddetle buna karşı çıkar, buradan güç devşirir, sonra devşirdiği o gücü AKP’nin bahçesine indirir. Aradaki küfür kıyamet ise unutulmaya bırakılır.

En önemli örneklerden biri mi? Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı sürecinde MHP’nin çok kritik desteğini hatırlarsınız. Seçime kısa süre kala Gül’ün adaylığına Bahçeli’nin ne dediğini hatırlatmak istiyorum.

2007’de Gül adı ortaya atıldığında buna en sert tepkiyi gösterenlerden biri, tahmin edeceğiniz üzere Devlet Bahçeli’ydi.

İfadeleri zehir zemberekti: “Her işi ayağa düşüren ve çirkinleştiren bu çarpık ve çapsız siyaset anlayışından, en sonunda yüce Cumhurbaşkanlığı makamı da nasibini almıştır” dedi. Durmadı. “Başbakanın bu süreçte sergilediği tavır tek kelimeyle bir ilkesizlik ve sorumsuzluk örneği olmuştur” dedi. Yok, yine durmadı. “Ucuz bir kapkaç siyaseti zihniyetinin temsilcisi olan başbakan, cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde de bu kapkaç anlayışını rehber edinmiştir.” Tamam, bitiriyorum: “Önümüzdeki dönemde Türkiye’yi bekleyen de gölge ve güdümlü cumhurbaşkanlığı tecrübesi olacaktır” dedi.

Bu sözler MHP’nin sitesinde duruyor, tarih 24 Nisan 2007.

Temmuz ayında da “Devletin tüm imkanları, AKP’nin emrine sokulmuştur. Emniyet güçleri üzerinde görülmemiş bir baskı kurulmuştur. Devlet memurları AKP’nin siyasi kampanyasına alet edilmiştir” dedi ve o sözü söyledi:

“Siyasi tarihimizin en büyük siyasi teröristi ve kundakçısı bizatihi kendisidir.”

Ağustosta seçime gelindiğinde ise işler değişecekti…

Fotoğraf: Kayhan Özer/AA

BAHÇELİ’NİN POLİTİK POZİSYONUNUN ÖZETİ

Birden “Öğreniyorduk” ki Gül esasında “ülkücü”ymüş. Sonra taban için nabız yoklaması da başladı tabii. Gül’ün, yine bir dönem Milli Türk Talebe Birliğinin de aktif üyesi olduğu pazarlandı. Bahçeli AKP’yi değil ama Gül’ü kendine yakın hissediyormuş’lar başladı.

Hangi ara yakın hissetti sorusu artık beyhudeydi: Bahçeli esmiş gürlemiş sonunda esip gürlediğine yakın hissetmişti; politik pozisyonunun ve tarihinin özetidir.

Derken seçim geldi. Cumhurbaşkanı seçilebilmek için, ilk iki turda 367 oy, sonraki iki turda ise 276 oy gerekiyordu, hadi uzatmayayım, 276 oyun yeteceği tura geçmek için dahi AKP’nin sayısı yetmiyordu. Eğer o gün şartlar değişmese başka bir cumhurbaşkanı için AKP uzlaşma yoluna gitmek zorundaydı. O gün Meclise gitmese AKP cumhurbaşkanı “Atayamayacaktı” ve Bahçeli Meclise gitme kararı aldı.

Açıklandığında “çarpık ve çapsız siyaset”, “kapkaç”, “gölge ve güdümlü” derken sonrasında aynı adaya desteğe koştu.

Bu en önemli göstergeydi, kamyon rotası gereği bazen uzaklaşıyor görünse de her kritik kavşakta yönünü AKP’ye dönüyordu.

"PARTİ KAPATIN, AKP HARİÇ" SİYASETİ

Arada tartışmalar, “sert” eleştiriler oldu ama cumhurbaşkanlığı seçiminden bir süre sonra, 2008’de bu kez AKP’ye kapatma davası açıldığında tekrar aynı pozisyon doğdu. AKP’ye en büyük destek MHP’den geldi.

Bahçeli, “İktidar partisinin bu şekilde mahkum edilerek sürekli anayasal yargı gözetimi ve denetimi altına alınması ve sürekli kapatılma tehlikesine maruz bırakılmasının siyasi istikrar ve devlet yönetimi açısından çok ciddi sonuçları olacağı da ortadadır” dedi.

Niyeti elbette bir demokrasi savunuculuğu değildi. Konuyu AKP’nin dışına çıkarsak ve birazcık gücü olsa yorgunluktan bitkin düşene dek parti kapatacağına emin olduğumuz Bahçeli, “AKP’ye dokundurtmam çünkü demokrasi” diyebiliyordu.

BAHÇELİ’DEN ERDOĞAN HAKARETLERİ SEÇKİSİ

2009’da araları nasıldı dersiniz?

Bahçeli yine başladı; bakın ben demiyorum, Devlet Bahçeli diyor, aktarıyorum:

“Namusu zelil olmuş kişi” dedi, “sicili lekelenmiş kişi” dedi, “iş birlikçi” dedi, “iki yüzlü” dedi, “küresel senaryonun baş aktörü” dedi.

Erdoğan dava açtı, sonra geri çekti, e “desin’di”, önemli olan icraatı değil miydi?

Türkiye’de ifade özgürlüğü böyle bir şeydi; siz cumhurbaşkanına eleştiri getirseniz hakkınızda hakaret davası açılabilir; Devlet Bahçeli hakaret ederse dava açılsa bile geri çekilir. Çünkü iktidar için işlevseldi, AKP’nin kıymetlisiydi.

MHP’NİN AKP’YE DESTEKLERİNDEN SEÇ BEĞEN AL

Desteği çok, seçmekte zorlanıyorum… Eğitim sistemi mi değişecek (Daha da mı bozulacak), MHP AKP’nin yanında… AKP milliyetçilerden oy devşirmek için tezkere mi çıkaracak, MHP AKP’nin yanında… Alkol satışı mı kısıtlanacak, MHP orada.

Alın işte 2015’teki Meclis Başkanlığı seçimleri. AKP’nin Adayı İsmet Yılmaz, MHP’nin desteğiyle (MHP, AKP lehine olacak şekilde geçersiz oy kullandı) Meclis Başkanı seçildi.

Dedim ya durmak da zor seçmek de; Wikileaks belgeleri ortaya çıktığında yanında oluşunu, Gezi direnişinde yanında oluşunu söyleyip durayım. Ajandaları ortaktı, “AKP gibiyiz” diyerek zaten iktidar olamayacaklardı, AKP yaptı, onlar imdada yetişti.

17-25 Aralık’ta da esti gürledi ya, estikçe gürledikçe, yağmuru fena olacak denmedi elbette, desteği fena olacak dendi, dedik. 

AKP mevzilerini ve ittifaklarını kaybediyordu; MHP’yi almak son derece işlevseldi, hem gürültünün bir bölümü kesilecekti hem “gel” deseler “gelecekti”. Geldi de.

“Biz 17-25 Aralık çerçevesinde; hırsızların mahkemeye çıkarılmasını, rüşvetçilerin yakasından tutulmasını istiyoruz; anladın mı?​” tweetini, “Biz saraydaki 17-25 rumuzlu şahsın Türkiye’yi yıkıma ve Türk milletini yok oluşa sürüklemesine itiraz ediyoruz, anladın mı?​” tweetini gelirken silmeyi unuttu.

17-15 Aralık ve sonraki süreç aslında MHP ve AKP’nin tam anlamıyla kavuşmasına neden oldu. İttifakla birlikte bu uzatmalı ve toksikliği koca bir halka yansıyan ilişki resmi nikahla taçlandı.

Banker Bilo filminin afişi

"YAPTIM, AMA SOR Bİ’NEDEN YAPTIM?"

Dahası zaten MHP tam da buydu, bu kamyonun varacağı yer zaten AKP garajıydı; arada kontrol noktaları “dirençleri” de filmin parçasıydı. Ama kendi tabanından şaşıranlar oluyor, bu şaşkınlığa da ben şaşıyorum.

Evet, muhalif görünmek zorunda olduğu dönemler vardı çünkü görünmese aslında iktidar olma talebi yokmuş gibi görünecekti. Ancak esasında iktidara eklemlenmek iktidarda hissetmek için yeterliydi. Bakın, bugün AKP’nin iktidar olduğu günden bu yana yaptıklarını kalem kalem sıralayalım, 3-5 madde dışında MHP çizgisinden zaten farklı olmadı. Bahçeli’nin en büyük derdinin “Neden iktidar olamadım” değil “Neden AKP biz değiliz” olduğuna eminim.

MHP kadrolarının devlet içinde “kimi eski ittifak boşluklarına” nasıl yerleştirildiğini gazetelerde aramamıza gerek yok, “MHP’li tanıdığıyla övünen” biri denk gelirse, sorun, anlatır zaten gururla kimlerin nerelere geldiğini.

Hal böyleyken sorular da sıralanıyor, biri şu:

“İktidara gelince yedi sülalenden hesap sormasam namerdim” de dedi Bahçeli. Bugün MHP iktidar ortağı dersek tam olarak hata yapmış olmayız, hesabı kime soralım?

Bu bizim hikayemiz değil. Ama biz bunun filmini izledik. 

Bahçeli’nin 25 yıllık parti başkanlığını en çok AKP’liler kutlamayı hak ediyor; nihayetinde MHP için bir başkan, AKP için “bir başka” oldu.

Dolayısıyla Banker Bilo’daki “Yaptım, ama sor bi’neden yaptım?​” repliği Bahçeli’ye çok yakışır.

Belki kamyon kasasındakilerin kimileri de artık “Sormirem ula sormirem” der bi’zahmet.

Evrensel'i Takip Et