02 Haziran 2022 04:15

Çalışma yaşamı İş Kanunu’nun dışına çıkarılmak isteniyor

Toplum Yararına Çalışma Programının yönetmeliğinde, programa katılanların kursiyer olduğu ve İş Kanunu’ndan doğan hakları talep edemeyeceği belirtiliyor.

Fotoğraf: MA (Arşiv)

Paylaş

Aydın TAN*
Halil İMREK

Toplum Yararına Çalışma Programı (TYP) adı altında yüz binlerce işçi, giderleri işsizlik fonundan karşılanarak kamu işyerlerinde çalıştırılıyor. Bu işçiler sürekli işlerde, süreli olarak çalışıyor. Bu yolla çalışma yaşamı iş hukukunun dışına çıkarılırken, işçiler temel güvencelerden mahrum ediliyor. Yargıtay 9. Dairesinin 2022/2943 No’lu kararıyla bu durum bir hukuk normuna dönüştürülüp, işçilerin ihbar-kıdem tazminatları gasbedilmek isteniyor.

Önce konuyu özetleyelim. Mehmet Emin Kazut adlı işçi 2013 ila 2016 arasında her yıl çeşitli sürelerde üç kez TYP çerçevesinde bir okulda çalıştı. Çalışma süresi bittikten sonra Van 2. İş Mahkemesine başvurarak iş sözleşmesinin sona ermesinden dolayı kendine kıdem ve ihbar tazminatı ödenmesini talep etti. Zira Yargıtay 9. Dairesi 2017 yılında verdiği bir kararla TYP kapsamında kurulan sözleşmenin “iş sözleşmesi” olduğuna karar vermişti. Gerekçesinde Aktif İşgücü Hizmetleri Yönetmeliği’nin 72. maddesinde yer alan ‘Aynı kişinin aynı işyerinde birden fazla kez aynı programda çalışabileceği’ maddesine yer veriliyor. Bunun üzerine hemen ilgili madde “TYP sözleşmede belirlenen sürenin tamamlanmasıyla sona erer” şeklinde değiştirildi. Ancak Yargıtay 9. Daire bu değişiklikten sonra 2019 yılında bir kez daha bu program ile “İşçi işveren ilişkisinin kurulduğunu” teyit etti.

MAHKEME ‘KIDEM TAZMİNATI ÖDENİR’ DEDİ

Van 2. İş Mahkemesi Yargıtay 9. Dairenin kararlarına dayanarak bunun bir iş sözleşmesi olduğunu belirtti ve iş sözleşmesini İş Kanunu’na göre değerlendirerek talebi yerinde gördü. Söz konusu davacı işçiye ihbar ve kıdem tazminatı ödenmesine karar verdi. Mahkeme bu kararıyla devlet eliyle çalışma yaşamının İş Kanunu dışına çıkarılma girişimlerine de ‘Dur’ dedi.

İş mahkemelerin bu yönlü birden fazla kararlarından sonra devreye Adalet Bakanlığı girdi, temyiz yoluna başvurdu. Yargıtay 9. Dairesi eski kararını yenileyerek, “Dairemiz uygulamasına göre de, toplum yararına program katılımcısı ile katılımcıyı çalıştıran taraf arasında iş sözleşmesi ancak onu geçersizleştirecek biçimde bunun belirli süreli bir iş sözleşmesi olduğuna, bundan dolayı ihbar ve kıdem tazminatına yol açmayacağına karar vermiştir” dedi.

Bu karar daha önce sonuçlanmış olan davaları etkilemeyecek ancak sürmekte olan binlerce dava açısından işçiler hak ettikleri tazminatları beklerken 5 bin lira avukatlık ücreti, ek olarak mahkeme giderlerini ödemeye mahkum olacaklar.

Asıl önemli olan Yargıtay 9. Dairenin bu kararıyla yeni bir hukuk normunun oluşmasıdır. Devlet eliyle çalışma ilişkileri esnek, kuralsız, güvencesiz duruma getirilmek isteniyor.

İŞÇİ DEĞİL KURSİYER İDDİASI

Uyuşmazlığın iki konusu var: Birincisi TYP programında çalışanlar işçi midir, çalıştıkları yer ile aralarında bir iş sözleşmesi var mıdır? Bakanlık hademe olarak çalışan bu kişilerin işçi değil kursiyer olduklarını, bakanlık ile davacı arasında iş sözleşmesi olmadığını iddia etmiş. Ancak Yargıtay kendini bu kadar komik duruma düşürmemiş.

Uyuşmazlığın ikinci konusu iş sözleşmesinin niteliğine dair. Yerel mahkeme haklı olarak “4857 sayılı İş Kanunu’nun 11. maddesinde iş ilişkisinin bir süreye bağlı olarak yapılmadığı halde sözleşme belirsiz süreli sayılır. Belirli süreli işlerde veya belli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak işveren ile işçi arasında yazılı şekilde yapılan iş sözleşmesi belirli süreli iş sözleşmesidir. Belirli süreli iş sözleşmesi, esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme) yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul edilir” gerekçesiyle sözleşmenin belirsiz süreli olduğuna karar vermiştir. Belirsiz süreli sözleşmede işveren haksız fesihte bulunduğu için de bakanlığın ihbar ve kıdem tazminatı ödemesine hüküm kurmuştur. Yargıtay bu hükmü iptal etmiştir.

Yargıtay iptal için iki gerekçe göstermektedir. İlk gerekçe: “Katılımcının TYP’den ne kadar yararlanacağını baştan bilmesi” olarak belirtilmiştir. Bu yaklaşım İş Kanunu’nun ruhuna fatiha okumaktır. Çünkü kanunun temel dayanağı işçi ile işveren arasında eşit şartlarda özgür bir sözleşme imzalanamayacağıdır. Eğer bu kabul edilirse Borçlar Kanunu varken İş Kanunu’na gerek kalmazdı. Dolayısıyla işçinin bilgisi dahilinde ve rızası alınarak da olsa işçi aleyhine imzalanan sözleşme geçerli kabul edilemez.

İkinci gerekçe: “Belirtmek gerekir ki burada objektif nedenin varlığı değerlendirilirken ifa edilen işin temizlik işi olması değil, TYP’nin kendisi esas alınmalıdır. Somut olayda olduğu gibi temizlik işi sürekli bir iş olabilir. Ancak davacı yönetmelikte düzenlenen bir program dahilinde çalışmakta olup, programın kendisi sürelidir” diye belirtilmiş. Kısacası değerlendirme yapılırken İş Kanunu değil, TYP Yönetmeliği esas alınmış. Oysa aynı daire daha önce kanunun işçi lehine yorum ilkesine dayanarak “Delillerin hüküm vermeye yeterli olmadığı ya da kesinlik göstermediği durumlarda işçinin korunması ve işçi lehine yorum ilkelerinden hareket edilmelidir (9.HD. 13.04.2000, 1676/5561)” demektedir.

Sonuç olarak: Yargıtay bu program dahilinde çalışanlar işçidir, sendikaya üye olabilirler ancak İş Kanunu’na tabi değildirler, hiçbir haktan yararlanamazlar demektedir. Bu program aracılığıyla kamudaki sürekli işleri geçici hale getiriliyor ve programın amacının aksine işsizlik artırılıyor. Kamu denetim görevini yerine getirmeyerek ve sendikasızlık yoluyla İş Kanunu’nun etkinliği geriletilmektedir. Özel istihdam büroları, toplum yararına program, işbaşı eğitimi programı gibi uygulamalar ile çalışma hayatı İş Kanunu’nun dışına çıkarılmaktadır. Böylece sosyalizmin baskısı ve işçi sınıfının mücadelesi sonucu yüzyılda oluşmuş İş Kanunu kadük hale getiriliyor. Bu karar işçi sınıfının aleyhine patronların lehine verilmiş siyasi bir karardır. Bir başka sorun da siyaseti partiler arası münazara olayı gören muhalefetin başka siyasi kararlara gösterdiği ilgiyi bu karara göstermemesidir.

***

KAMU İŞİ YAPIYORLAR AMA HİÇBİR HAKLARI YOK

TYP kapsamında işçiler ağırlıklı olarak belediyeler, okullar gibi kamu kuruluşlarında çevre düzenlenmesi, ağaçlandırma, cami bakım ve temizliği, okullarda hademelik gibi çeşitli işlerde çalışıyorlar. TYP bünyesinde çalıştırılan işçiler, en fazla 9 ay çalışabildikleri için yıllık izin, kıdem tazminatı gibi haklardan faydalanamıyor. Oysa 9 ayın sonunda aynı işçi ara vererek aynı işyerinde çalıştırılabiliyor ya da yeni bir işçi hiç boşluk oluşmadan işe devam edebiliyor. İki yılda bir ara vermek şartıyla beş yıl boyunca bu şekilde çalışan işçiler var. Yani işte devamlılık sürerken işçi değiştirilerek hakların oluşması engelleniyor. Toplum yararına çalışmanın harcanan emek gücünün karşılığı sadece asgari ücret. Günde 7.5 ya da 9 saat çalışıyorlar. Kamuda, sürekliliği olan işlerde, “toplum yararı” adına geçici olarak yüz binlerce işçi çalıştırılıyor.

TÜM HAKLARI GASBEDİLİYOR

Kadrolu çalışmaları halinde birçok hakları olacak işçilerin, mahkeme yolunu tıkamak için de işe başlamadan önce “TYP, herhangi bir kamu kurumunda geçici veya daimi surette işçi statüsü kazandırmaz ve Türkiye İş Kurumu, TYP kapsamında işyeri ve işveren sayılmaz” yazılı bir taahhütname imzalatılıyor. İşçi sayılmadıkları için de İş Kanunu’ndan doğan hiçbir hakka sahip değiller. Yıllık izin, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, sendikaya üye olma hakkı, sosyal yardım gibi haklardan mahrumlar.

AMAÇ UCUZ VE GÜVENCESİZ İŞ GÜCÜ

Sadece 2017 yılında istihdam edilen 1 milyon işçi ağırlıklı olarak İŞKUR işbaşı eğitim programı ve toplum yararına çalışma programı adı altında istihdam edildi. “İşsizlikle ve yoksullukla mücadelede etkili bir araç olma” söylemiyle TYP ve İEYP yerleşik bir istihdam biçimi olarak hızla yaygınlaşıyor. Her iki çalışma biçiminden yararlandırılan işçilerin ücretleri ise işsizlik fonundan karşılanıyor. Toplum yararına çalışma ve İŞKUR işbaşı eğitim programı yaygınlaştıkça daha önce taşeron aracılığı ile yapılan işler artık bu program kapsamında çalışan işçilere yaptırılıyor. Bu programın finansmanı işsizlik sigortası olduğundan işveren olan kamu kuruluşuna hiçbir maliyet yüklenmiyor ve devletin kendisi işçilerin kıdem tazminatı gibi kazanılmış haklarını ortadan kaldırıyor. Amaç; iş gücü ihtiyacını ucuz, güvencesiz ve kölelik koşullarında karşılamak. “Toplum yararı” söylemiyle örtülmeye çalışılan ise ağır sömürü koşulları.

Programın asıl hedefi İş Kanunu’nun etrafından dolanmak. Programın yönetmeliğinde, programa katılanların kursiyer olduğu ve İş Kanunu’ndan doğan hakları talep edemeyeceği belirtiliyor. Mahkeme kararları karşısında önce programın ‘toplum yararına çalışma programı’ olan adı toplum yararına program olarak değiştirildi. Sonra 2017’de aynı işyerinde iki yıl üst üste çalışmaya imkan veren madde değiştirildi. Bütün çaba işçilerin yasal haklardan yararlanmasını engellemeye yönelikti.

* Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri

ÖNCEKİ HABER

3600 ek gösterge kapsamını Cumhurbaşkanı belirleyecek

SONRAKİ HABER

Stoltenberg, Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliği için 3'lü görüşme gerçekleştirecek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa