13 Ekim 2021 00:39

"Erdoğan sahayı kızıştırarak ABD ve Rusya ile pazarlık peşinde"

Suriye ile ilgili gelişmeleri sahayı takip eden gazeteciler Fehim Taştekin ve Musa Özuğurlu ile konuştuk: "Erdoğan ABD ve Rusya’ya mesaj vermek ve pazarlık kapısını aralamak istiyor."

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Şerif KARATAŞ
İstanbul

Suriye’de "Fırat Kalkanı harekat bölgesi" Azez’de 2 özel harekatçı polisin saldırıda yaşamını yitirmesi gözleri bir kez daha Suriye'ye çevirdi. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, “En kısa sürede gereken adımları atacağız. Artık tahammülümüz kalmadı” dedi. Erdoğan’ın bu sözlerinin, Rusya Devlet Başkanı Putin ile yaptığı Soçi buluşması ve ABD Başkanı Biden’ın "Suriye’de bulunan Türkiye'yi tehlikeli gördüklerine" dair yaptıkları açıklamadan sonra gelmesi dikkat çekti.

Erdoğan'ın açıklamasını Gazeteci Fehim Taştekin, "Erdoğan sahayı kızıştırarak Rusya hem ABD nezdinde pazarlık kapısı aralamayı istiyor" diye yorumlarken Gazeteci Musa Özuğurlu da milliyetçilik üzerinden iç kamuoyuna yönelik bir açıklama olduğunu söyledi. Özuğurlu ayrıca Erdoğan'ın Suriye üzerinden ABD ve Rusya’ya da mesaj vermek istediğini ifade etti.

"ARTIK RUSYA DA ABD DE BU MANEVRALARA ALAN AÇMAK İSTEMİYOR"

Erdoğan’ın sözlerinin iç ve dış siyasetteki yansıması ve "askeri operasyon" tartışmalarına dair sorumuza Fehim Taştekin şu yanıtı verdi:

"Erdoğan’ın iç siyasette durumu toparlama şansı giderek azalıyor,  bu sıkışmışlık Saray üzerindeki psikolojik baskıyı artırıyor. Şimdiye kadar iç siyaseti çevirmek için Suriye, Libya ve Kafkasya’daki askeri maceralar epey iş gördü. Erdoğan tehditkar açıklamasında Tel Rıfat’ı işaret edince kuşkusuz geçmiş tecrübelerden hareketle iç siyasete yakıt aradığı sonucunu çıkarıyoruz. Erdoğan, Suriye’de Türk askerlerinin hedef olduğu saldırıları ısrarla Suriye Demokratik Güçleri (SGD), Halk Koruma Birlikleri (YPG), Suriye Demokratik Birlik Partisi (PYD) yani Kürtlerle ilişkilendirmeyi tercih ediyor. Mesela İdlib’de cihatçılardan gelen saldırılar karşısında Kürtlerin bulunduğu bölgeleri bombalayarak durumu maniple ediyor. PYD, YPG ve SDG’yi parmakla gösterdiğinde bundan iç kamuoyunu aldatmak için de bir hikaye çıkarmak kolaylaşıyor. Tel Rıfat'ta öteden beri Ruslarla pazarlık konusu. Özellikle Afrin’den sonra Kürt güçler Halep’in kuzeybatı taraflarındaki Kürt köylerine çekildikleri için Erdoğan operasyonu buralara da genişletmekte ısrar etmişti. Bundan vazgeçmedi. Ruslar ne zaman İdlib’de Erdoğan’a Soçi ve Moskova mutabakatlarından kaynaklı taahhütlerini hatırlatsa Erdoğan da İdlib’e karşı Tel Rıfat’ı istiyor. Fakat burada durum 2020’den itibaren epeyce değişti. Artık bölgede Suriye ordu güçleri var. Rusya, Suriye ordusuna 'Sen çekil Türk ordusu gelsin' diyemez. Tel Rıfat, Erdoğan için İdlib’de cihatçı örgütlere himaye sunan anormal statükoyu korumak için bir kaçış noktası. Erdoğan, Suriye sahnesindeki savunulması imkansız konumunu sürdürmek için terörle mücadele kartını bütün platformlarda kullanıyor. Fakat artık Rusya da ABD de bu manevralara alan açmak istemiyor. Bu oyunun son bulması yönünde artan oranda uluslararası çağrı var. Elbette sahada oldubitti yapabilirler ama bunun yansımaları farklı olacaktır. Önceki bütün operasyonlar ya Rusya’nın ya da ABD’nin yol vermesi sayesinde oldu. Bu yeşil ışığa rağmen geliştirilen hamleler ters tepti."

"ABD’YE KARŞI RUSYA TAKTİĞİ ARTIK İŞE YARAMIYOR"

ABD Başkanı Biden’ın, Türkiye’nin ABD ve müttefiklerini tehdit ettiği suçlaması sonrasında Erdoğan’ın Suriye’ye yönelik askeri hareket yapılacağını ima eden açıklamalarına dair sorumuza Taştekin’in yanıtı şöyle oldu:

“Bunun bir baskı stratejisi olduğunu sanıyorum. Rusya'ya karşı Amerikan müttefikliği, ABD’ye karşı Rusya ile ortaklık taktikleri artık işe yaramıyor. Erdoğan sahada gerilimi artırarak hem Rus hem Amerikan tarafında sesinin duyulmasını hedefliyor. Erdoğan, Biden iş başına geldiğinden beri S-400’ler, F-35 programı ve Halkbank dosyalarıyla ilgili çatlakları gidermek için uygun bir zemin yakalamaya çalıştı. Başarılı olamadı. New York’ta Biden’dan randevu alamaması büyük bir hezimetti ve öfkesini Putin’in kapısına giderken Rus iş birliğine övgüler dizerek ortaya koydu. Şimdi belli belirsiz şekilde Roma’da Biden’la ikili görüşme ihtimaline bel bağlıyor. Fakat Biden’ın Kongreye Suriye’de Türkiye’nin Amerikan ve müttefik güçlerin güvenliğini ve çıkarlarını tehdit ettiğini bildirmesi, Erdoğan'ın hesaplarını altüst eden bir duruşu tanımlıyor. Erdoğan, Kürtlerin kazanımlarını yok etmeye endeksli bir Suriye siyasetiyle ‘tehdit’ olarak çerçevelenmenin ötesinde bir sonuç alamayacak. Bu çok açık. Rusya cephesinde de Kürtlere sıfır toplamlı sonuç arayan bir siyaset Rusya nezdinde de tam karşılık bulmayacak. Ama dediğim gibi Erdoğan sahayı kızıştırarak hem Rusya hem ABD nezdinde pazarlık kapısı aralamayı deniyor.”

"ERDOĞAN'IN İDLİB'DE TUTUNABİLDİĞİ TEK DAL GÖÇ BASKISI"

Ağırlıklı olarak AKP hükümetinin desteklediği cihatçı grupların kontrolündeki İdlib’le ilgili Soçi’de yapılan görüşme sonrasında ne tür gelişmeler yaşanabileceğine dair sorumuza ise Taştekin şu yanıtı verdi:

"İdlib’deki statükonun sonsuza kadar sürdürülmesi mümkün değil. Rusya, Soçi ve Moskova mutabakatlarında belirlenen yol haritasına göre Türkiye’yi bir şeyler yapmaya zorluyor. M-4 yolunun açılması öncelikli hedef. Fakat Erdoğan, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni cihatçı örgütlere kalkan olacak şekilde M-4 güzergahında bariyere dönüştürdü. Bu şekilde Ruslar için sahayı çetin hale getirdi. Rus medyasının iddiasına göre Putin, son Soçi buluşmasında Erdoğan’dan Türk askerlerini bölgeden çekmesini istedi. Rusların adım adım gitmekten yana olduklarını sanıyorum. Birincil hedef M-4’ün temizlenmesi. Erdoğan, terör örgütlerinin elimine edilmesi konusunda da kaçamak formüllerle Putin’in nabzını yoklamış gözüküyor. O formül de Heyet Tahrir el Şam gibi terör örgütleri listesinde olan grupların Suriye Ulusal Ordusu çatısı altında birleşmelerini sağlayıp hepsine birden ılımlı muhalif mamelesi yapılması. Rusya bu oyuna gelmez. O yüzden Erdoğan’ın ciddi bir çıkmazda olduğunu düşünüyorum. Sanırım Putin, Erdoğan’ın Roma’da Biden’la yapacağı görüşmenin sonuçlarını da görmek isteyecektir. Malum Türk-Rus ilişkilerinin NATO’da çatlak yaratan etkisi Putin’in keyfini çıkardığı bir durum, bu da Erdoğan’a Suriye’de alan açmanın temel sebeplerinden biri. Ama nihayetinde İdlib cephesini kapatmak için Ruslar da baskıyı tırmandıracaktır. Rusya açısından koşullar son derece elverişli hale geldi. ABD’nin Afganistan’dan sonra Irak’tan muharip güçlerini çekiyor olması, Biden yönetiminin SDG’ye destek dışında Suriye konusunda çok iddialı bir tutum ortaya koymaması, İdlib’deki hakim varlığı terör örgütü olarak gören uluslararası ortamın giderek büyümesi Rusların işini kolaylaştırıyor. Erdoğan’ın İdlib’de tutunabildiği tek dal göç baskısı. Bununla Avrupa’yı susturuyor. Ama dahası yok.”

ÖZUĞURLU: ERDOĞAN ZAYIFLADIĞINI DÜŞÜNDÜĞÜ ANDA MİLLİYETÇİLİĞİ DEVREYE SOKUYOR

Erdoğan’ın açıklamasını hem iç hem de dış siyasetteki karşılığı ve olası askeri harekata dair sorumuza Musa Özuğurlu şu yanıtı verdi:

“Dejavu yaşıyoruz gibi. Erdoğan, geçmişte içeride ya da dışarıda zayıfladığını düşündüğü anda devreye sokmaya çalıştığı milliyetçilik gibi duyguları bugünlerde yeniden harekete geçirmeye çalışıyor. Saldırının kimler tarafından gerçekleştirildiği konusunda halk yeterince bilgilendirilmiyor. Bilgilendirilmesi durumunda Suriye’de geçmişte ya da günümüzde iş birliği yapılan bazı unsurların bir şekilde TSK’ye karşı eylemde oldukları anlaşılacak. Hükümet bunun sorgulanmasını istemiyor. Ama 'Suriye’de yine şehit var' diyerek kamuoyunu 'gerekenin yapılması konusunda kendisine destek olmaya' ikna etmeye çalışıyor. Operasyon ise belirli bir bölgeyi kapsayan geniş kapsamlı bir işlem. Ben yapılabileceğinden kuşkuluyum. Ancak bunun yerine sonunda 'Terör unsurlarından şu kadarı etkisiz hale getirildi' açıklaması yapılacak olan bombardımanlar olabilir. Erdoğan, mesajıyla ayrıca ABD, Rusya ve Suriye’ye de seslenmiş oluyor. Rusya'ya mesaj son Putin-Erdoğan görüşmesiyle alakalı. 'Rusya (ve çekilme çağrısı yapan Suriye) çıkmamızı istiyor ama gereğini yerine getiremiyor. O halde nasıl çıkalım' mesajı bu.”

"TÜRKİYE BEKLEMEDİĞİ BİR CEVAPLA KARŞILAŞABİLİR"

ABD Başkanı Biden’ın, Türkiye’nin ABD ve müttefikleri tehdit ettiği suçlaması sonrasında Erdoğan’ın Suriye’ye yönelik askeri hareket yapılacağını ima eden açıklamasına dair Özuğurlu’nun değerlendirmesi şöyle:

“Erdoğan ABD’ye zaten 'çekil' çağrısı yapmıştı. ABD, PYD’yi terör örgütü olarak görmüyor ve yeni mühimmat ile desteklemeye devam ediyor. Biden’ın mesajının sadece IŞİD ile ilgili olmadığı çok açık. Ancak bulunulan durumu meşrulaştırmak için hemen herkesin yaptığı gibi 'IŞİD maymuncuğunu' kullanıyor. Yoksa artık orada IŞİD’in hücreler halinde kaldığını, bir bölgeyi ele geçirebilecek ya da geçirse bile elinde tutabilecek durumda olmadığı ve bu nedenle otobüslere saldırma gibi eylemler yapmaya başladığı herkesin malumu. Erdoğan ile Biden arasında ilginç bir kelime oyunu var: Biden, PYD’yi korumak için IŞİD ile mücadele söylemini kullanıyor, doğrudan 'PYD için buradayız, ayrıca bu vesile ile Suriye’de bulunmuş oluyoruz' demiyor. Erdoğan da buna karşılık Türkiye’ye yönelik bir terör tehdidi olduğu söylemini kullanıyor. Halbuki PYD şu anda artık Türkiye’ye tehlike oluşturacak yerde değil. Geri çekilmiş durumda. Bu durumda asıl görülmesi gereken cihatçı unsurlar açıklamalarda yer almıyor. Oysa TSK’ye son saldırı cihatçı unsurlardan geldi. Böylece Biden, Erdoğan’a 'Suriye’de beni ve müttefikimi rahatsız etme' mesajı verirken Erdoğan da Biden’a 'Sizin döneminizde ABD ile ikili ilişkilerde istediğimizi bulamadık. Ayrıca Kürtlere bizim hilafımıza olacak şekilde hak kazandırıyorsunuz. Bu nedenle size bu bölgede elimden geldiğince karşı koyacağım' mesajı veriyor. Erdoğan gerçekten kararlı ise bu durumda askeri harekatın son saldırının yaşandığı Fırat’ın batısında olması gerekiyor. ABD bu kısımla ilgilenmiyor zaten. Eğer amaç ABD’yi rahatsız etmek ise bu durumda harekatın Fırat’ın doğusunda yapılması gerekir ki Türkiye beklemediği bir cevapla karşılaşabilir.”

Ağırlıklı olarak AKP hükümetinin desteklediği cihatçı grupların kontrolündeki İdlib’le ilgili Soçi’de yapılan görüşme sonrasında yaşanabilecek gelişmelere dair de Özuğurlu şu değerlendirmeyi yaptı:

"Her şey çok net bir biçimde konuşuldu. Türkiye’nin artık bir çekilme takvimi sunması ve bunu uygulaması beklentisi var. Ancak İdlib’den (ve diğer bölgelerden) çekilmek çok önemli bir iç (ve dış) politika malzemesinin Erdoğan’ın elinden kayıp gitmesi demektir. Her şey bir kenara içeride 'O halde bunca yıldır niye oradaydık' sorusu daha yüksek sesle sorulacaktır. Tabii hükümetin 'Sanki hiç çıkmayacakmış gibi' yaptığı yatırımları da unutmamak lazım. Erdoğan bu nedenlerle geri çekilme seçeneğini kullanmak istemiyor. Aksine el yükseltmeye çalışıyor. Ancak bunu hayata ne şekilde geçireceğine karar vermiş değil. Daha önce de 'Sabrımız taştı' açıklamaları olmuştu fakat somut bir gelişme yaşanmamıştı. Suriye bu bölgeleri geri almaya kararlı ve bunun için uygun zamanda harekete geçecektir. Şimdilerde taraflar 'karşıdakini(n ciddiyetini) tartma' evresinde. Birkaç ay içinde askeri somut gelişmeler yaşanacak gibi görünüyor."

 

ÖNCEKİ HABER

Tekirdağ'da Fehmi A. adlı erkek, gelinini bıçakla öldürüp parçalara ayırdı

SONRAKİ HABER

İngiltere'de Kolomb'un Amerika'ya ayak basmasının yıl dönümünde sömürgecilik protesto edildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa