01 Ağustos 2021 07:58

Karaburun'un kabusu RES süreçleri raporlaştırıldı

Haklar ve Araştırmalar Derneği tarafından hazırlanan rapor, 2010-2020 yılları arasında Karaburun'da projelendirilen RES’leri, iklim değişikliği ile mücadelede uyumsuzluk örneği olarak inceliyor.

Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

Reklam

Özer AKDEMİR
İzmir

İzmir’in Karaburun Yarımadası'nda 2010’lardan itibaren inşa edilmeye başlanan rüzgar enerji santrallerinin (RES) bölgede yarattığı sorunlar, RES'lere karşı verilen mücadeleler ve hukuki süreç raporlaştırıldı. Haklar ve Araştırmalar Derneği tarafından hazırlanan rapor, 2010-2020 yılları arasında Karaburun Yarımadası’nda projelendirilen RES’leri, iklim değişikliği ile mücadelede uyumsuzluk örneği olarak inceliyor.  Raportörlüğünü Karaburun yurttaş davacılarının avukatı Cem Altıparmak'ın yaptığı rapor, RES'lerin yol açtığı hak ihlallerini görünür kılmayı hedefliyor.

RES'LERİN YOL AÇTIĞI İNSAN VE DOĞA HAKKI İHLALLERİ

Rapor kapsamında öncelikle iklim krizinin dünü, bugünü ve Türkiye’nin iklim krizine yönelik pozisyonu kısaca değerlendirilirken, RES projeleri nedeniyle iklim krizi ile mücadelede uyumsuzluk politikalarının mağduru olarak Karaburun Yarımadası’nın özellikleri, insan ve doğa hakları ihlaline yol açan idari kararlar ve dava süreçleri ayrı başlıklar halinde detaylandırılıyor. Raporu hazırlayan Altıparmak amaçlarının "yenilebilir enerji projelerinde uyumsuzluğa emsal teşkil eden uygulamaların Karaburun özelinde yarattığı sonuçların bütüncül bir şekilde ortaya konulması ve yenilenebilir enerjinin doğru uygulamaları için yol gösterici olması" olduğunu ifade ediyor.

KARABURUNLULAR VE KEÇİLER ZARARLI ÇIKTI

On bir yılı aşkın bir zamandır gündemde olan Karaburun RES projelerine karşı Karaburunlu yurttaşlar uzun zamandır hukuki ve fiili mücadele yürütüyorlar. Bugüne kadar RES'lere karşı toplam 15 dava açılırken 3 kez de Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapıldı. Geçen zaman içerisinde süre gelen hukuki mücadeleler ve bir takım  kazanımlara rağmen bu süreçten Karaburun’un yaşam alanları, yerel kalkınma imkânları, nadir ekosistemi ve Karaburun’un simgesi kıl keçileri zararlı çıktı.

İKLİM KRİZİ İLE MÜCADELE DEĞİL SERMAYEYE RANT AKTARIMI

Hukukçu Cem Altıparmak tarafından kaleme alınan rapor "İklim Değişikliği İle Mücadelede Bir Uyumsuzluk Deneyimi “Karaburun Yarımadası Rüzgar Enerji Santralleri”  başlığını taşıyor. Rapor, Türkiye’nin yenilenebilir enerji politikalarının iklim krizi ile mücadelede bütüncül bir perspektif üzerinden değil, sermaye için yeni teşvik, kredi ve istisnalarla güçlendirilmiş yeni bir “kalkınma” ve “ekonomik büyüme” imkanı olarak yürütüldüğünü Karaburun örneği üzerinden ortaya koyuyor. Rapor, iktidarın soruna yaklaşım perspektifinin Karaburun’da olduğu gibi ciddi insan ve doğa hakkı ihlallerine, iklim krizi ile mücadeleyi değil krizi derinleştirici etkilere yol açtığını ortaya seriyor.

RES'LERİN YOL AÇTIĞI BELLİ BAŞLI SORUNLAR

Rapor, toplam yüzölçümü 484 km2 olan Karaburun’un 430 km2 ‘lik alanının, yani yarımadanın yüzde 89’luk bölümü RES projelerine tahsis edilmesinin yol açtığı belli başlı sorunlara odaklanıyor. RES’lere yer açmak için acele kamulaştırma davaları ve idari kararlarla mülksüzleştirme ve yerinden etme politikaları, kıl keçisi yetiştiriciliğinde İzmir’de ilk sırada olan Karaburun’un mera ve çayırlıkları RES projelerine tahsis edilmesi, yaklaşma (setback) mesafesi için hâlâ yasal düzenleme yapılmayan RES türbinleri, Karaburun’daki yerleşim yerlerine sadece birkaç yüz metre uzaklıkta kurulması bu sorunlardan sadece birkaçı. yarımadanın özel çevre koruma bölgesi (ÖÇKB) ilan edilmesi dahi Karaburun’u bu yıkımdan koruyamazken, rapor bu ekolojik yıkıma karşı çıkan Karaburunluların yürüttüğü dava süreçlerini de ayrıntılandırıyor.

YARGI SİSTEMİNİN ÇOK CİDDİ YAPISAL SORUNLARI VAR

Raporun sonuç kısmında kamu idarelerinin yenilenebilir enerji projelerine bakışının iklim krizi ile mücadelede uyumlu bir politika eksenine taşınmaması durumunda, yakın gelecekte yeni dava süreçlerinin başlatılacağı öngörülüyor. Rapor ayrıca incelenen dava süreçlerinde, hem kamu idarelerinin hem de yargı sisteminin çok ciddi yapısal sorunlar içinde bulunduğunu ortaya koyarken, çevre mevzuatının sürekli olarak doğa koruma politikalarının aleyhinde değişmesinin yanında, mevcut mevzuatı dahi var olduğu şekliyle uygulamama yönündeki ısrara da vurgu yapıyor. Yetkililerin yasal zorunlulukları göz ardı etme, mevzuata aykırı karar ve uygulamaları, mahkeme kararlarına uymamaktaki ısrar, üzerinde durulması gereken ciddi sorunlardan bazıları olarak ön plana çıkarılıyor.

YURTTAŞIN YARGI İLE HAK ARAMA ÇABASI SONUÇSUZ

Rapor, "Kamu idarelerinin, davaların açılmasına sebep olan izin/karar süreçlerindeki planlama, denetim ve kontrol sorumluluğunu yerine getirmediği, adeta bu sorumluluğu yargıya havale ettiği görülmektedir. Ne var ki gerek yasal düzenleme eksikliği ve gerekse mahkemelerin iklim krizine, nedenlerine ve sonuçlarına dair bütünlüklü bir bakış açısından yoksun oluşu, yurttaşların yargısal yollarla hak elde etme çabalarını büyük ölçüde sonuçsuz bırakmaktadır. Raporda görüldüğü üzere, açılan davalar ve yaşanan yargı süreçleri, tek başına kamu politikalarının iklim krizi ile uyumlu politikalar haline dönüşmesine ve idarenin hukuka aykırı tutumuna son vermeye yetmemekte ve etkili bir çözüm sunmamaktadır" ifadeleri ile hukuktaki tıkanma ortaya seriliyor.

ÖNERİLER

76 sayfalık raporun "Sonuç ve Öneriler" kısmındaki bazı öneriler şunlar:

  • Yenilenebilir enerji uygulamaları, iklim değişikliği ile mücadele politikası ile uyumlu olmalıdır. Enerji üretim modelinin “yenilenebilir” olarak tanımlanması, tek başına iklim krizi ile mücadele için yeterli değildir.
  • Doğa merkezli (ekosantrik) çözümlerden, gıda ve su güvenliğinin sağlanmasına, sosyal ve ekonomik olarak kırılgan gruplar, kırsal topluluklar için yerel kalkınma, adalet, eşitlik, toplumsal cinsiyet ilişkileri gibi temel prensiplerin yeniden tanımlanmasına yönelik dönüşümsel uyum politikalarının üretilmesi gerekmektedir.
  • Yerelin ihtiyaçlarını, yerel kalkınma ekonomilerini ve doğasını yok sayan yenilenebilir enerji uygulamalarının, insan ve doğa hakları ihlallerine yol açtığının farkına varılmalıdır.
  • İklim değişikliğinin insan haklarına etkileri her aşamada analiz edilmeli ve buna uygun politikalar üretilmelidir.
  • İklim değişikliği ile mücadelede korunması gereken en önemli alanlardan olan karbon yutak alanları (orman alanları, çayır ve mera alanları, tarım alanları ve sulak alanlar) üzerinde, yenilenebilir dahi olsa enerji üretim santrallerine izin verilmemelidir.
  • Karaburun RES dava süreçlerinde davacılar, bu güne kadar sadece dava harçları, posta giderleri, keşif ve bilirkişi ücretleri karşılığında 38.000.-TL’ye yakın dava masrafı yapmak zorunda kalmışlardır. Çevre/iklim davaları olarak tanımlanacak dava tiplerinin dava harç ve masraflarından tamamen muaf olması yolunda düzenleme yapılmalıdır.

Karaburun'da RES'e karşı eylem

Reklam