24 Temmuz 2020 01:51

Mültecinin "statüsü" kimsesizler mezarlığı

Van’daki mülteci dramının arkasından mültecilere çok görülen iltica hakkı ve statüsüzlük gerçeği çıktı. Umuda yolculuk kimsesizler mezarlığında son bulurken halk, şebekelerle iş birliğine itiliyor.

Fotoğraf: Cengiz Anıl Bölükbaş/Evrensel

Paylaş

Cengiz Anıl BÖLÜKBAŞ
Van

Van adeta mülteci mezarlığına dönmüş durumda. Şehirde bulunan kimsesizler mezarlığına son 1.5 yılda 92 göçmenin defnedilmesi ve en büyük göçmen mezarlığı olması bunu gözler önüne seriyor. İnsanın iliğini kurutan soğuk ve karın nefessiz bıraktığı aşılmaz yollarda, ilkbaharın güneş ışıklarıyla beraber umudun donan cesetlerini görürsünüz. Hayatına “bir yol çizmek” için gelenlerin, tıkış tıkış bindirildiği aracın “yoldan çıkmasıyla” umutların bittiği yerdir Van. Yeni bir yaşam umudunun gölün derinliğinde ve karanlığında boğulduğu yerdir aynı zamanda. Van. Bir ihtimal eşiği geçenler peki? Onlar ise ne misafir ne de bizden biri.

Van Gölü’nde 27 Haziran’da batan balıkçı teknesiyle beraber cansız bedenler çıkarılmaya devam ediyor. Şimdiye kadar 60 cenaze çıkartılırken 21 cenaze defnedildi, kimliği tespit edilen 9 cenaze ise ailelerine teslim edildi. Daha öncesinde HDP Van Milletvekili Murat Sarısaç, Van-İran sınırında göçmenlerin yaşadıkları sorunlara dair Meclise araştırma önergesi vermişti. Son Van gölü dramını HDP Van Milletvekili Murat Sarısaç, Van Barosu Göç ve İltica Komisyonu Üyesi Avukat Mahmut Kaçan ve Vanlılarla konuştuk.

SON İKİ YILDA TOPLU ÖLÜMLER ARTTI

Konuyla ilgili görüştüğümüz Van Barosu Göç ve İltica Komisyonu Üyesi Avukat Mahmut Kaçan, Van ve Ağrı gibi sınır kentlerine 80’li yıllardan itibaren, özellikle İran’da İslam Devrimi olduktan sonra muhalif kişilerin mülteci olarak Türkiye’ye geldiğini belirtti. 90’lı yıllardan itibaren de önemli sayıda Afgan göçmenin bu rotayı kullanmaya başladığını ifade eden Kaçan, şu ifadeleri kullandı:

“Son 2 yıldır toplu ölümlerle karşılaşıyoruz. Son 8 aylık süreçte de Van Gölü’nün bu şekilde bir rota olarak kullanıldığını öğrendik. Sonra 26 Aralık 2019 tarihinde Adilcevaz yakınlarında bir teknenin batması sonucu 7 insan hayatını kaybetti. 27 Haziran tarihinde de 60 kişinin öldüğü bir kaza yaşandı. Özellikle Van’ın giriş ve çıkış noktalarından oluşturulan kontrol noktalarına yakalanmamak adına göçmen kaçakçıları tarafından küçük balıkçı tekneleri organize edilerek insanlar belirli noktalara bırakılıyor. En son meydana gelen kazada sağ kurtulan şüpheli şahsın beyanlarından göçmenlerin Tatvan’ın Reşadiye köyüne götürüleceği ifade edildi.”

TACİRLER SOSYAL MEDYADA REKLAMLAR VERİYOR

Ölümlerin birçok nedeni olduğunu belirten Kaçan, son yıllarda göçmen kaçakçılığının bir endüstriye dönüşmüş olduğunu dile getirdi. Küçük çaplı kaçakçılık yapan şahıslar açısından göçmen kaçakçılığının daha risksiz ve kısa vadede daha çok para kazandıran bir alan olarak görüldüğünü belirten Kaçan, “Özellikle göçmen kaçakçıları son yıllarda sosyal medyada reklam veriyorlar. Kendilerince müşteri toplamaya çalışıyorlar. Kamu hizmeti yapıyormuş gibi anlatıyorlar. Ceza dosyalarında takip edebildiğimiz kadarıyla sınır birliklerinde görev yapan bir kısım kamu görevlisinin kaçakçı gruplar iş birliği yaptığını ve bu geçişlerinde bu iş birliklerine dayalı olduğunu düşünüyoruz. Geçiş yolları belli ve sınırda görev yapanların bu yolları bilmemesi mümkün değil. İçişleri Bakanı 400 bin insanın ülkeye girdiğini söylüyor. Bu rakam uçuk bir rakam. Bu kadar rahatlıkla sınır bölgelerinden erişim sağlanması başka türlü açıklanamaz: bu bir devlet politikası.”

2014’te yürürlüğe giren Yabancıları Uluslararası Koruma Kanunu’na göre Avrupa dışından gelenlere “şartlı mültecilik” statüsünü tanındığını söyleyen Kaçan,“Bu statü kavramsal olarak 1951 sözleşmesinin tanımladığı mülteci ölçütleri ile uyumlu. Ancak bunu “şartlı mülteci” olarak görüyor. Coğrafi çekincesini de hala koruduğu için bu kişilerin ülkeyi belli bir süre sonra terk etmesi bekleniyor. Türkiye’nin mülteci hukukunda belli olmayan bir kavramı var. Statü ile ilgili sürecin belirsiz olması Türkiye’nin bir “transit ülke” olarak görülmesine sebep oluyor.  Sınırdan geçebilmeyi başarabilmiş ve kent merkezine ulaşabilmiş sığınmacılar Göç İdaresi Müdürlüğüne başvurup iltica talebinde bulunabilir. Ancak bunu yapmayıp batıya gitmeye çalışmaları statüsüzlük durumunun yarattığı kaygı ile açıklanabilir” ifadelerini kullandı.

VANLILAR, MÜLTECİLERİ ÖLÜME SÜRÜKLEYEN NEDENLERİ TARTIŞIYOR

Kentteki durumu ve mülteci dramını Vanlı yurttaşlarla konuştuk. Göç eden insanların devlet tarafından ihmal edildiğimi ve mülteci konusunda bir düzenleme getirebileceğini belirten Mehmet Orhan, “İnsan kaçakçılığı yapanlar mültecilerin hayatına sebep oluyor. Tedbir ve güvenlik almıyorlar. Bunun sebebi yöneticilerin bu konuda bir düzenleme ve denetleme yapmaması. Bununla ilgili düzenleme yapılsa insanlar kaçak yola girmeden, güven içinde gelirlerdi. Savaştan kaçmak doğal bir şey. Burada da savaş olsa insanlar kaçar ve güven içinde sığınabileceği bir ortam ister. Ancak başvurdukları yollarda insanlar onları umursamıyor. Sadece paraya bakıyorlar. Bizler mültecilerin içinde olduğu durumu anlamıyoruz. Türkiye mülteciler açısından güvenli bir alan değil. Şu an Türkiye’de siyasi çıkarlar dışında mülteciler için hiçbir düzenleme yok” dedi.

Türkiye’ye gelen insanlara uygun konumların yaratılması gerektiğini ifade eden Yeşim Bayraktar, “Türkiye’de böyle bir sistem yok diye biliyorum. İnsani koşullarda yaşamaları için gerekli koşulları oluşturmamız gerekiyor. Sonrasında da uluslararası kurallar neyse onlara uymamız gerekiyor. İstanbul’da Suriyeliler ile çalışıyoruz. İnsanların onlara kötü bir şekilde davrandığını görüyorum. Özellikle kadın ve çocuklar için durum daha da kötü. Bu insanları ölüme terk edenleri yargılayıp en ağır şekilde cezalandırmak gerekiyor” dedi.

Özcan isim bir Vanlı ise “Bizim onları kucaklamamız lazım. Kaçakçılar insanların bu durumunu kullandı. Burada işsizlik var. Bizler bir sürü sorun yaşıyoruz. Bu durum mülteciler açısından daha da zor. Türkiye olarak onlara güvenli bir ortam yaratmalıyız. Buraya gelen mülteciler için bir sürü tehlike mevcut. Tabi ülkemizde böyle bir güvenli ortam yaratılabilir mi emin değilim. Bizler için bile bu kadar sorun varken onlar açısından daha da sıkıntılı. Van halkının mültecilere sahip çıkması lazım. Ben mülteci olsam savaşın olduğu ülkeye gitmek istemem”dedi.

KİMSESİZLER MEZARLIĞI

İstikametimizi Van gölünden çıkarılan mülteci cenazelerinin gömüldüğü kimsesizler mezarlığa çeviriyoruz. Seyrantepe Mezarlığı adı verilen mezarlığın en arka, en ücra bölgesinde, kara tahtalara yazılmış sıra numaralarıyla yan yana duruyor mülteci mezarları. On bir haneli rakamlarla devletin “bizden olmayanlara” verdiği sıra numaraları yazılı tahtalarda. Bazılarında cenazenin çıkarıldığı yerlerin ismi yazarken bazılarında ise sadece “adli tıp” yazıyor. Daha iyi bir yaşam, iltica ve sığınma hakkı, mülteci statüsü alabilmek için çıktıkları umuda yolculuğun bedeli kimsesizler mezarlığı oluyor.

HDP VAN MİLLETVEKİLİ SARISAÇ: STATÜSÜZLÜK İNSANLARI RİSKLİ YOLLARA SÜRÜKLÜYOR

Sorunların daha çok hukuksuzluktan kaynaklandığını belirten HDP Van Milletvekili Murat Sarısaç, “Uluslararası hukuk işletilmiyor. Avrupa dışından gelen geçicilik üzerinden değerlendiriyorlar. Bu geçicilik insanların uluslararası suç şebekelerinin eline düşmesine sebep oluyor. Türkiye’de hiçbir güvenlikleri yok. İltica başvuruları beklenmeden sınır dışı ediliyorlar. Herhangi bir yasal işlem yapılmadan iade ediliyorlar. Geçen sene benzin protestolarından dolayı idam cezası istenen iki kişi İran’dan kaçmak zorunda kalıyor. Antalya’nın ardından Ağrı’ya gönderilip sınır dışı ediliyorlar. Öte yandan şebekeler devletin birimleri ile işbirliğine geçmek zorunda. Çünkü her yerde güvenlik önlemleri had safhada. Şebekelerin devletin haberi olmadan bu işleri yapması neredeyse imkansız. Somutlaşmamış bir iddia söz konusu: batan teknenin AKP İl Başkanı’nın olduğu iddiası basına yansımıştı” dedi.

"VAN’DAKİ EKONOMİK DURUM SUÇA İTİYOR"

Bölgede çok büyük bir ekonomik krizin yaşandığını vurgulayan Sarısaç, eskiden sınır ticareti ile insanların geçimini sağladığını ancak güvenlikçi anlayışla bunun da önünün kesildiğini söyledi. Özellikle pandemi süreciyle beraber günü birlik geçinen insanların da geçinemez hale geldiğini belirten Sarısaç, “Bu durum suçu itilen bir ortam yaratıyor. Van’da yoksul kesimler bu şebekelere aracılık yapıyor. Ancak bu devletin ekonomik yaptırımından kaynaklı bir sorun. Bölge illerinde Cumhuriyetin ilanından beri bir ekonomik yaptırım söz konusu. Son zamanlarda DEDAŞ bölge illerinde elektrik ve suyu kesti. İnsanlar tarım yapamaz duruma geldi. Bu insanları açlığa mahkûm edip kendine mecbur etmek ya da cezalandırmaktır. Van’da sanayi, tarım diye bir şey yok. Hayvancılık bitmiş durumda. Van’da özellikle suça itilen insanlar söz konusu. Asıl mesele birkaç insanın bu şebekelere aracılık etmesi değil devletin bunu uluslararası şebekelerle beraber yapmasıdır” diye konuştu.

ÖNCEKİ HABER

Birleşik Krallık’ın en zengin patronu Dyson, pandemi krizini fırsata çeviriyor

SONRAKİ HABER

Eskişehir'de 4.1 büyüklüğünde deprem

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...