08 Temmuz 2020 00:00

Sınavlar ve işsizlikle “özgür eğitim miti”

Eğitimin bireylere kendilerini daha özgür hissettirecek ya da özgürlüğü vadedecek biçimde şekillendiği iddia edilse de durum hiç böyle olmamıştır.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Berfin Ezgi TATLI

YTÜ

“YKS ertelensin” taleplerine rağmen, sınavın yapılmasına karar verildi. Ee “hayatlarının sınavına” girdikleri koşullar bu denli endişe dolu ve stresli olunca bu da beraberinde büyük bir öfkeyi de getirdi. “Z kuşağı” olarak adlandırılan YKS öğrencilerini kapsayan yaş grubu, Erdoğan’ın sosyal medya üzerinden gençlerle konuşmak adına açtığı yayını protesto ederek direkt Erdoğan’a karşı “sana oy moy yok” dedi. 416 bin dislike alan yayın gündemimize oturdu. Peki bu dislikelar neyi temsil ediyordu? diye soracak olursak karşımıza sadece bir sınav günü değil toplam bir pandemi süreci ve bu süreçte uzaktan eğitimde sınıfta kalan MEB ve YÖK duruyor diyebiliriz. Hatta daha da ötesinde ilkokuldan bu yana sıra arkadaşımızla bile bizleri rekabete sokan eğitim sistemi de duruyor desek yanlış olmaz.

NASIL BİR SİSTEM?

Nasıl bir eğitim sistemiyle hazırlandık bu sınava? Bu soru toplamında bizlerin üniversiteye kadar geldiğimiz süreci anlamamıza ışık tutacaktır. Eğitim sisteminin tarihi ve oluşumuna baktığımızda, bir yanıyla egemen sınıfların kitleleri kendi ideolojine yedeklemek/kazanmak üzere kullandığı bir araçtır demek yanlış olmaz. Kapitalizm koşullarında ise bu eğitimin belki de önceki dönemlerden farklı olarak bireylere kendilerini daha özgür hissettirecek ya da özgürlüğü vadedecek biçimde şekillenmiştir. Fakat hiçbir zaman durum böyle olmamıştır. Çünkü kapitalist sistemin kar hırsına dayalı üretimi toplumun her alanında olduğu gibi eğitim sistemi içerisinde de kendisine yer bulmuştur. Bu yer buluş ise bizleri özgür bireyler olmaya itmekten öte sistemin kendini yeniden var etmesi üzerine konumlanışımızı belirlemiş ve bizleri de bu yönde şekillendirmiştir. Neoliberal politikalarla beraber piyasalaşan eğitim sistemi, bizlerin seçtiği mesleğe ve tercihlerimize kadar her alanda etkisini göstermiştir. Piyasanın devamlılığına ve sistemin çıkarlarına göre gelişen ve ilgi alanlarımızı, yeteneklerimizi geliştirmenin olanaklarının bulunmaması bizlerin en başında bu üniversite sınavına hazırlanırken ve mesleğimizi tercih ederken toplamında bu sürecin bizlerin bir tercihi olmadığı kanısını ortaya koyuyor.

EE SINAV BİTTİ PEKİ YA SONRA?

Genç işsizliğin tarihin en yüksek rakamlarına ulaştığı bu dönemde tercihlerimiz ise yukarıda bahsettiğimiz şekilde daha “garanti” olarak gördüğümüz belli meslek grupları çevresinde dönüyor. İlgi alanımız, yeteneğimiz bambaşka bir alana dair olsa bile toplamında bu süreçte bu yeteneği geliştirecek herhangi bir eğitim almamızla birlikte bu ilgi alanlarının garanti görülmeyen meslek grupları olarak karşımızda durması, bizleri işsiz kalma korkusuyla farklı alanlara yönelmeye itiyor.

Bununla beraber geçtiğimiz sene YÖK Atlas’ın yayınladığı en çok tercih edilen veya aratılan bölümlere bakalım. YÖK Atlas’ta en çok aranan meslek dalı olarak “Hukuk, Sağlık ve Bilgisayar Mühendisliği” karşımızda duruyor. Diğer bölümlere görece toplum tarafından iş bulma garantisi varmış gibi görünen bu dallara baktığımızda Hukuk mezunu öğrencilerin istihdam oranı %3 olarak karşımıza çıkıyor.*

Hukuk’un yanında en çok aranan/tercih edilen bölümlerden bir diğeri ise sağlık alanı. Geçirdiğimiz pandemi süreciyle beraber çöken sağlık sistemleri karşısında sağlık emekçilerinin her gün ne kadar çok çalıştıklarını ve emek sarf ettiklerini daha net görmüş olduk. Pandemi sürecinde yetersiz hastaneler, ekipmanlar, sağlık çalışanları için alınmayan önlemler bu sene açısından sağlık alanını tercih etmeyi düşünen öğrencilerin iki kere düşünmesini sağlayacak gibi görünüyor.

Yukarıda YÖK Atlas’ın açıkladığı verilerde gördüğümüz üzere toplum açısından daha çok karşılık bulan ve iş bulma anlamında geçtiğimiz senelerde daha “garanti” sayılabilecek mesleklerin tercih edilme eğilimlerinin yüksek olmasının yanında bu sene açısından daha çok ordu ve savunma sanayiine yönelen gençlerin olduğunu söylemek mümkün. Çok kesin bir sonuç vermese de Milli Savunma Üniversitesi sınavına giren öğrenci sayısı geçtiğimiz seneye oranla 2 katına çıkmış durumda. Bununla beraber üniversiteler açısından da gerek kulüplerin gerekse okulların savunma sanayiini öncelikli hale getirmeleri, buralara dair projelere destek sağlamaları gibi etkenler de bu alanın iş bulma açısından daha garanti olduğunun düşünülmesine sebep olmuş olabilir. Dönem dönem değişen koşullarla birlikte daha kolay iş bulunabileceği ve daha rahat para kazanabileceği mesleklere yönelme eğiliminin kendi ilgi alanı veya isteklerine göre bölüm tercih etme yanında önde durduğunu söyleyebiliriz.

TERCİHLER BİTİNCE HER ŞEY BİTECEK Mİ?

Tüm bu zorlu aşamaları atlatıp öyle ya da böyle bir bölüme yerleştik diyelim. Peki ya sorunlar burada bitecek mi? Uzaktan eğitim sürecine geçmemizle beraber böyle bir sisteme hazırlıklı olmayışımızın yanında neredeyse tüm üniversiteler uzaktan eğitimde sınıfta kaldı. Verimsiz işlenen ya da işlenemeyen dersler, yetersiz altyapı gibi sorunlar öğrencileri mağdur ederken, karantinada öğrencilerin çoğu sosyal medyayı seslerini duyurmanın bir aracı olarak kullandı. Her gün farklı bir üniversitesinin farklı sorunlar karşısında fakat benzer taleplerle öne çıkan taglerine Twitter üzerinden denk geldik. “Sesimizi duyun, taleplerimizi göz ardı etmeyin” diyordu üniversite öğrencileri. Kimi üniversitelerde bu birliktiler kazanımla sonuçlanmış olsa da Türkiye’nin en köklü üniversitelerinden biri olan İTÜ’de hala çözüm bulabilmiş değil. Hali hazırda örgün eğitim sürecinde de eğitim sisteminde de tartışmalı olan bilimsel eğitim konusu uzaktan eğitimde aldığımız eğitimin niteliksizliğini iyice gözler önüne sermiş oldu. YTÜ’de yapılan bir ankette** ise ankete katılan öğrencilerin %87.5’i derslerin verimsiz geçtiğini dile getirmişti.

Sonucuna bakacak olursak lise ve üniversite fark etmeksizin tüm öğrencilerin mevcut durumlarının, hangi bölüm tercih edilirse edilsin bizleri bir geleceksizliğe sürüklediği bir gerçek olarak önümüzde duruyor. Bizlerin payına düşen ise bulunduğumuz bu koşulları kabul etmemek ve bunun karşısında koyabileceğimiz bilimsel ve demokratik bir eğitimi savunmak olacaktır.

* https://bit.ly/2VUqG9k

** https://bit.ly/2O0Vq4c

ÖNCEKİ HABER

ABD'de tacize uğradığını söyleyen kadın asker vahşice öldürüldü

SONRAKİ HABER

Yaşamlarımız birkaç saate sıkıştırılamaz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...