06 Haziran 2020 00:41

ABD'de Saray'ı karıştıran öfke dinmiyor: Babacık dünyayı değiştirdi

ABD’de siyasal elitler şiddetle bastırmaya çalıştıkları halkı bir yandan da dinlemek zorunda kaldıkları bir süreç yaşıyorlar. Floyd’un 6 yaşındaki kızı ise böyle sesleniyor: Babacık dünyayı değiştirdi

Fotoğraf: Ben HendrenAA

Paylaş

Ekim KILIÇ
New York

ABD’li siyah George Floyd’un Minneapolis Polis Departmanı Memuru Derek Chauvin tarafından katledilmesi sonucu başlayan kitlesel protestolar on günü geride bıraktı.

Cinayete karışan polisler Derek Chauvin, J. Alexander Kueng, Thomas Lane ve Tou Thao çeşitli suçlamalarla karşı karşıya. Lane ve Kueng ile cinayet işlenirken yanında duran Thao başlangıçta suçlanmadı. Şimdi ikinci derece cinayete yardım ve yataklık, ikinci dereceden kasıtsız insan öldürmeye yardım ve yataklık ile suçlanıyorlar. Bu hafta başı otopsisi yapılan Floyd’un ölüm sebebi de “Boğulmadan kaynaklı cinayet” olarak resmileşti.

Ayağa kalkan ABD halklarının sokak eylemleri, kurumsallaşmış ırkçılığı, polis şiddetini ve hükümetin vatandaşına yaklaşımını açıkça dünyanın gözleri önüne serdi. Halk, iktidarın bütün tehditlerine ve güvenlik güçlerinin akıl almaz saldırılarına rağmen sokaklardan çekilmedi, daha fazla katılımla sokağa çıktı. Bu haberin yazıldığı sırada bile dışarıdan slogan, alkış, helikopter, ambulans ve polis sireni sesleri geliyordu. Eylemleri özetleyen söz ise George Floyd’un 6 yaşındaki kızı Gianna’dan geldi: “Babacık dünyayı değiştirdi”

GENÇ KADINLAR EN ÖNDE

Halk protestoları ABD tarihinin en büyük protestoları olan 1960’lardaki Sivil Haklar hareketinden ve genel olarak ‘68’ hareketlerinden bile daha yaygın bulundu. Ülkenin en ücra kasabalarında bile halk sesini duyurdu.

Peki kimler bu sokaklara çıkanlar? En önde ABD’li siyahların genel kamuoyu ve her kesimden gençler var. Özellikle genç siyah ve genç beyaz kadınlar... Hatırlayacak olursak Donald Trump’ın seçildiği zaman ilk güçlü tepki de kadınlardan gelmişti. Bir de cinsler arası ücret ve genel olarak fırsat eşitsizliğinin boyutlarını düşünürsek ön safları genç kadınların tutması daha anlaşılır oluyor. Son aylarda ise ezilenlerin hareketlerine yönelik hamilik rolü üstlenen Demokrat Partinin ABD 2020 Başkanlık Seçimleri adayı Joe Biden hakkındaki taciz iddiaları ve bu iddiaların #MeToo hareketini beyaz ve liberal feministler tarafından göz ardı edilmesi sebebiyle siyasal olarak zayıflatması, şimdilerde sokaklara çıkan halkta Demokrat veya Cumhuriyetçi vesayetten bıkan kadınların yer almasını sağlıyor.

YENİ BİR KARDEŞLEŞME ZEMİNİ

Eylemlerdeki beyazların çokluğu ise geçen hafta sonu cumartesi gittiğim ve bir siyah mahallesi olan Flatbush’taki eylemde siyah aktivistleri, devasa boyutlara ulaşan kitleye “Lütfen bizim inisiyatifimize uyun” demeye itti. İlk günlerin bu endişesi, özellikle New York kentinde Filistinli Müslümanların eylemlerde dayanışma amacıyla namaz kılması, Porto Rikolu halkın kendi bayraklarıyla katılması ve Yahudi, Asya Amerikalı, beyaz ve adını daha sayamacağım birçok halktan insanların destek dövizleri hazırlamalarıyla yerini kardeşleşmeye bıraktı. ABD sermaye partilerinin yıllardır doğrudan ve dolaylı olarak halklar arasındaki ektikleri düşmanlık tohumlarına karşı kardeşliğin temeli sokaklarda yeniden zemin buldu.

YEREL ÖRGÜTLENMELERİN ROLÜ

Protestolarda önü çeken siyasal güçler ise taban örgütlenme ağları; sosyalist, komünist ve anarşist örgütlenmeler olarak görülüyor. Örneğin Brooklyn’in Flatbush Mahallesi’ndeki eylemde, “Flatbush Kiracı Koalisyonu” üyeleri yer alıyordu. Kiracı dayanışma örgütleri, kiraların yüksek olması ve bunun ırksal ve sınıfsal çelişkilerle özdeşleşmesi sebepleriyle New York kentinin geleneksel ve toplumsal hareketi durumunda. Halkın sahip olduğu bu örgütlenmeler ve irili ufaklı örgütler arası koalisyonlar bir anda yükselen eylemlerin önünü çekme ihtiyacını görece karşılıyor. Sokağa çıkanları temsil eden ulusal çapta bir önderlik ise yok.

Öte yandan halihazırda gerici, ırkçı, elit vesayetin temsili görülen karakollara, lüks alışveriş mağazalarına ve bankalara yönelik büyük öfke, Milenyum ve Z kuşaklarından genç devrimcilerin ve ilericilerin kendilerini daha fazla öne çıkaracağı bir ortam hazırladı denilebilir.

Monmouth Üniversitesi, 28 Mayıs ve 1 Haziran arasında 807 yetişkin üzerinden yaptığı araştırmada çarpıcı bir tespit ortaya çıkardı: Amerikalıların yüzde 54’ü Minneapolis polis karakolunun yakılmasını, George Floyd’un katledilmesi bağlamında haklı buluyor.

TALEPLER: POLİSE HALK DENETİMİ

Öne çıkan talepler ise genellikle polis teşkilatının halkın uygun göreceği kişiler tarafından denetlenmesi, polis teşkilatlarının bütçesinin kesilmesi. Hatta polis teşkilatının lağvedilmesine kadar varan talepler var. Ancak eylemlerin bu kadar güçlü, yaygın, çeşitli ve ısrarcı olmasını sağlayan itkinin altında yatan sosyoekonomik sebepler hâlâ yeteri kadar dile getirilebilmiş değil. Bunu eylemlerin ABD iktidar güçleriyle girdiği münakaşa belirleyebilir. Çünkü örneğin son birkaç gündür uygulanan sokağa çıkma yasaklarına rağmen sokağa çıkan Brooklynli halkın eylem güzergahları buna göre belirleniyor.

Çarşamba akşamı yapılan eylemde polis, önce ekip aracıyla kalabalığın içine yaklaşarak taciz etti ve ardından çevik kuvvetler coplarla eylemcilere saldırdı. Buna rağmen kitle medyadaki karalama kampanyasının da farkında olarak “Eller havaya, ateş etmeyin”, “Barışçıl protestolar”, “Adalet yoksa, barış da yok” gibi çelişkili olabilecek sloganları attı. Bir başka örnek ise Minneapolis protestolarından hemen sonra başlayan polis karakollarına doğru yürüme ve ateşe verme eğiliminin şekil değiştirmiş olması.

KARAKOLLARDAN ADLİYE BİNALARI ÖNÜNE

Protestolar bir süredir iktidarın başka bir yüzü olan mahkeme binalarının önüne uğrayarak, burada “Diz çöküp sağ yumruğu kaldırma” şeklinde devam ediyor. Böylelikle NFL Sporcusu Colin Kaepernick’in ABD milli marşına yönelik protestosuna referans veriliyor.

Yine çarşamba akşamı halk “Birleşen bir halkı hiçbir kuvvet yenemez” sloganları atarak aslında Trump hükümetinin tehditkar açıklamaları, polis saldırıları ve uygulanan sokağa çıkma yasaklarına karşı alanda olduğunu ifade etti. Hatta bir an geldi ki katılımcıların telefonuna aniden “sokağa çıkma alarmı” geldiğinde herkes yuhalamaya başladı, ve “Lanet olsun sizin sokağa çıkma yasağınıza” sloganları atıldı. Sloganların federal ve yerel hükümetin hamlelerine bu kadar senkronize olması sokağa çıkan farklı uluslardan halkta bir duygu birliğine işaret ediyor.

POLİS ŞİDDETİ SÜRÜYOR

Perşembe günü New York eyaletinin Buffalo ilçesinde polislere doğru yürüyen yaşlı bir adamı bir çevik kuvvetin var gücüyle itmesi ve yaşlı adamın yere düşmesi ve kafasından kan akmasına sebep oldu.

Yine New York kent merkezinde polis yasal destek için gelen avukatlardan birini gözaltına aldı. ABD’nin başka eyaletlerinde de aşırı güç kullanımının örnekleri her gün sosyal medya üzerinden yayılıyor. Plastik mermiyle ve gaz bombası kapsülüyle yaralanan gazeteciler, göstericiler; coplanan, ittirilip kaktırılan barışçıl eylemler her gün halktaki tepkinin artmasına ve hareketin daha da sahiplenilmesine yol açıyor. Örneğin başkent Washington DC’de bir sokağa şıkıştırılan 70 göstericiyi korumak için evine alan Rahul Dubey saatlerce polise kapısını açmayarak direndi. Texas eyaletinin Houston kentinde ise eylemcilerin bir kısmı gösterilere atlarla katıldı.

İŞÇİLER ‘DESTEK’ VERİYOR

Eylemlere işçilerden de destekler sürüyor. Geçtiğimiz hafta Minneapolis ve New York otobüs şoförleri polise otobüslerini gözaltı aracı olarak kullandırmayacaklarını açıklamıştı. Ohio’da bir taco zincirinde çalışan restoran emekçileri ise güvenlik güçlerinin verdiği toplu yemek siparişi üzerine iş bıraktı. Pensilvanya Pittsburgh otobüs terminalinde Taşımacılık İşçileri Sendikasında (ATU) örgütlü emekçiler ise polise otobüs sağlamayacaklarını, kendi başlarının çaresine bakmaları gerektiğini ifade etti. Sendikalardan gelen en ileri açıklamalardan birisi ise Minneapolis Polis Memurları Federasyonu Başkanı Bob Kroll’un ırkçı olduğu ve derhal istifa etmesi gerektiği talebini dile getiriyordu. Açıklama Minnesota AFL-CIO (Amerikan Emek Konfederasyonu ve Endüstriyel Örgürtler Kongresi) tarafından yapıldı. Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri (DSA) açıklamasında ise polisin bütçesinin kesilmesi ve eğitime ve sağlığa yatırılması gerektiği belirtildi. DSA, George Floyd’un katlini kınarken ırkçılığın kapitalizme içkin olduğunu vurguladı.

‘CAM KIRMA’ GÖRÜNTÜLERİNE DAİR..

Yıllardır evsizlik, işsizlik, yoksulluk, hayatın her alanında kurumsallaşmış ırkçılık, kitlesel hapsedilme, uyuşturucu ve aşırı bireycilik ve çeşitli hastalıklardan “Nefes alamayan” halk buna karşılık sokaklardan geri çekilmiyor. Ancak New York’taki eylemlerde bizzat kendimiz ve diğer eyaletlerden sosyal medyada yayılan görüntülerde izlediğimiz kadarıyla eylemcilerin etrafa saldırması olgusu ya bir sosyal koşulun tezahürü olarak ya da polisin tacizleri ve saldırıları sonrası ortaya çıkıyor.

Pazar günü akşamı Brooklyn merkez tren aktarma istasyonunun bulunduğu Barclays merkezinde akşam eylemi başladı. Manhattan köprüsünü geçerek aşağı Manhattan’a giren kitlenin arkasında birden beliren ve kitleyi dağıtarak ilerleyen polisler, eylemin devam ettiği sokağa geri döndüğümüzde çok kalabalık bir şekilde bekleyiş halindeydi. Ön taraflarda çevik kuvvetin geri ittirmesi ardından eylemciler geri çekilmedikçe polis amansız bir şiddet uygulamaya başladı.

O akşam Manhattan’ın büyük moda mağazalarına ev sahipliği yapan SoHo’daki dükkan camlarının kırılması bu şiddetin ardından geldi. Ama hakim medya kanalları, protestocuların bir kısmının camların kırılmasını engellemeye çalışmasını da görmek istemedi.

Gecenin ilerleyen saatlerinde Manhattan’da siyah gençlerden birisiyle sohbet ediyoruz. “Polis öyle agresifçe ittiriyor ki eğer geri çekilmezsen polise çarpıyorsun ve ‘Saldırdı’ oluyorsun” diyor. Başka bir genç kızgınlıkla ekliyor: “Brooklyn’den beri ittiriyorlar. Ama artık kentin içerisindeyiz (Manhattan’dan bahsediyor). Kimin umrunda? Zengin pisliği. Dağıtalım gitsin.”

Cam kırma saldırılarının özellikle bir başka boyutu ise bu dükkanların ve binaların neyi temsil ettiği ile alakalı. Örneğin yine Manhattan’da camları kırılan elit mağazalar, ancak ABD’li zenginlerin alışveriş yapabileceği yerler. Bankalar ise ödenemeyen mortgage kredilerini ya da ancak kira ve faturalara yeten maaşlar için beklenen kuyrukları hatırlatıyor.

BEYAZ SARAY KARIŞTI

ABD’de sular durulmazken siyasal elitler ise bir yandan durumu şiddetle bastırmaya çalışıyor ama bir yandan da halkın dediklerini dinlemek zorunda kalma süreci yaşanıyor. Örneğin 1 Haziran’da New York Times gazetesinde çıkan bir habere göre, Kongrede Demokrat Partili ve Cumhuriyetçi bazı vekiller, Savunma Bakanlığının (Pentagon) elindeki bazı silahların polise hibe edilmesi programının durdurulması tartışması açtı.  

Öte yandan Trump’ın “Başkanlar Kilisesi” olarak da anılan St. John Episcopal Kilisesi önünde, elinde İncil ile verdiği poza, dini liderler başta olmak üzere birçok kesimden tepki yağarken Cumhuriyetçiler genel olarak sahiplendiler. Trump, kiliseye doğru giderken yoluna çıkan barışçıl protestocuları güvenlik güçlerine zorla dağıttırmıştı. Ancak bir kısım Cumhuriyetçi, Trump’ın eylemlere yönelik sert tutumunu eleştiriyor. Cumhuriyetçi Nebraska Senatörü Ben Sasse, “Tanrı’nın sözünü politik bir amaç için kullanmak adına” barışçıl bir protestoya karşı tutumundan ötürü Trump’ı eleştirdi. Birçok Cumhuriyetçi de Trump’ın kararları konusundaki sorulara cevap vermekten kaçınıyor.

DİZ ÇÖKEN VE DİZ ÇÖKTÜREN ORDU

Trump'ın orduya çağrısı, 82’nci hava tümeninden 750 asker ve helikopterin Washington DC’ye yakın bir havaalanına konuşlandırılması ve yine başkentte 2 adet Blackhawk askeri helikopterinin eylemcilerin olduğu yere yaklaşarak insanları taciz etmesi ve helikopter pervanesinden gelen hava akımıyla bazı insanları yere yapıştırması kaygıları arttırdı.

Ulusal Muhafızların valilerce birçok eyalette devreye sokulması, yer yer halka açıktan şiddet uygulamaları, hatta Kentucky eyaleti Lousville kentinde bir kişinin Ulusal Muhafızların açtığı ateş sonucu ölmesi ve bedeninin 12 saat boyunca sokakta kalması, yaşanan vahşetin boyutunu gözler önüne serdi.

Ancak sosyal medya farklı eyaletlerden Ulusal Muhafızların diz çökerek protestoculara destek verdiği görüntüler de geldi. Örneğin Tennessee Eyaletinin Nashville kentinde Ulusal Muhafızlar barışçıl gösterileri yere kalkan bırakarak izlemeye koyuldular. Ek olarak Amerikan ordusunun yaptığı açıklamada anayasaya bağlı olduklarını, ancak eylemcilere gösterilen şiddeti kabul etmediklerini ifade etti: “Her asker ve ordu sivil dairesi, Anayasa’yı desteklemek ve savunmak için yemin eder. Buna halkın barışçıl bir şekilde hükümeti şikayetlerin giderilmesi için bir araya gelme ve dilekçe verme hakkı da dahildir. Bu hakları desteklemeye ve savunmaya devam edeceğiz ve ABD’yi denizaşırı ülkelerdeki düşmanlardan, evde Kovid-19’dan veya dinlememiz için bize yalvarmakta olan sesleri boğmakla tehdit eden topluluklarımızdaki şiddetten korumaya devam edeceğiz” denildi.

BELEDİYE ÇALIŞANLARINDAN MEKTUP

New York’ta Belediye Başkanı Bill De Blasio’nun eski ve yeni yönetimindeki ve yardımcı ekiplerindeki 236 çalışan bir bildiriye imza atarak radikal değişim için De Blasio’ya çağrıda bulundular. Açıklamada NYPD’nin (New York Polis Departmanı) bütçesinden 1 trilyon kadar kesinti yapılması, aşırı güç kullanan memurların işten çıkartılması ve hakkında disiplin soruşturması yürütülen memurların isimlerinin ve numaralarının açıklaması ile soruşturmaları takip etmek için sivil haklar avukatları, gazeteciler ve aktivistlerden oluşan bir komisyon kurulmasını talep ettiler.

Bu arada Minnesota Valisi Tim Walz ise “Irkçılık kuşaklar boyunca çok derin” diyerek Minneapolis Polis Departmanına sivil haklar ihlalinden soruşturma dosyası açtı.

BAŞKANLIK SEÇİMLERİNE YATIRIM

Halk eylemliliklerini siyasal elitler de şekillendirmeye çalışıyor. Demokratların medya kanallarından protestoları sahiplenir gözükerek buradan yaklaşan Kasım 2020 başkanlık seçimleri için oy devşirme planları yapılırken Trump ise eylemleri “liberaller ve sosyalistler” tarafından yapılan bir komplo gibi göstererek kendi tabanını hareketlendirmeye, etrafında sağlamlaştırmaya çalışıyor.

Trump’ın en son sosyal medya adresinden duyurduğu Antifa’yı (antifaşist hareketler) terörist örgüt ilan edeceği buna bir işaret. ABD’de Antifa adlı bir örgüt yok. Ama Antifa, ABD’li ırkçılara mücadele edenlere verilen genel bir ad. Bu yönüyle Trump’ın yaptığı kendi taraflarının sempatisini kazanmak olarak yorumlanıyor. Başkanın sorumsuz açıklamaları yer yer destekçilerinin silahla eylemlere saldırmayı göze aldığı sahneler de yaşatıyor.

ÖNCEKİ HABER

Public letter from international press organisations: Lift embargo on newspapers, stop penalties

SONRAKİ HABER

EMEP Dersim İl Örgütü: Kaz Dağlarından Munzurlara ekolojik yaşam saldırı altında

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...