28 Nisan 2020 16:01

Halk sağlığı için değil, kâr için bilim

Birbirleriyle rekabet eden tekeller için halk sağlığının; hastalıklara çare bulmanın bile tehlikeli olabileceği kaygısını taşıyan Neo-Malthusçular kadar önemi yoktur.

Halk sağlığı için değil, kâr için bilim

pixabay

Kaan BİÇİCİ

Avcılar Evrim Atölyesi

Günümüzdeki koronavirüs için yürütülen aşı tartışmalarını da daha iyi kavrayabilmek için konuya tarihsel ve bütünlüklü perspektiften bakmak gerekiyor. Modern bilimin ortaya çıkışını, kapitalizmde bilim, tekellerin elinde bilim ve bilimin toplumsal işlevini kavramak konuya bakış açımızın daha sağlıklı olmasını sağlayacaktır.

MODERN BİLİMİN DOĞUŞU

Bilimlerin ortaya çıkışı ve kronolojik olarak bakıldığında da sıralaması farklı dönemlerdeki egemen veya yükselen sınıfın çıkarlarıyla uyumlu olmasıyla bağlantılıdır. Kapitalizm öncesi çağlarda bilim büyük oranda, boş zamanı olan ve varlıklı insanların bir yan uğraşı ya da hobisi durumundaydı. Bu yüzden de bilimsel bilgi gibi bilim de üst ve orta sınıfların tekelindeydi. Bilimi salt “büyük insanların” dehasında arayan bu yüzden de bilimi toplumsal ve ekonomik etkenlerden büyük ölçüde bağımsız gören bir bilim anlayışı hakimdi. Modern bilim ancak burjuvazinin yükselişiyle ilerleme olanağı buldu. Kapitalizmle birlikte de bilim bu varlıklı kimselerin uğraşı olmaktan çıkarak devlet ve burjuvazi tarafından desteklenen bir sanayi ile çok daha bağlı bir hale geldi. Bilim de kişilerin birbirinden kopuk çabalarıyla ilerlediği bir halden, kolektif ve örgütlü bir yapı olarak kurumlaşmaya başladı. İtalya’da yeşermeye başlayan modern bilim, lonca tarzı toplulukların da kurulmasıyla ilerlemesini sürdürdü. Tabii bu topluluklarda yer alan kişiler ağırlıklı olarak bilim insanlarından değil patronlardan oluşuyordu. Bu tarz toplulukların niteliği de kurucularının saptadığı hedeflere ulaşılmasına bağlı olarak değil, toplumsal gücü giderek artan sınıfların çıkarına denk düşen amaçlara göre uyarlandı. 19. yy’de bilimin yalnızca “hakikat” ile ilgilendiğini söyleyen görüşlerle birlikte de bilim insanları “saf” bilimle ilgilendikleri için devletin ya da sanayinin yönetiminde yer almak istemediler. Bu sanayiciler için de tatmin ediciydi çünkü sanayiciler bilim insanlarına çalışmalarını yapması için gerekli desteği sağlıyor, onlara para ödüyor; onlar da çalışmalarının ilerlemeye ne gibi katkısı bulunduğundan ya da nasıl kullanıldığını düşünmeden çalışmalarına devam ediyorlardı. Bilim insanının sorumluluğu sadece çalışmasıyla sınırlanıyor, çalışmasının nasıl kullanılacağı da sisteme bırakılıyordu.

KAPİTALİZMDE BİLİM

Sanayide bilimden yararlanılmasıyla; üretimde otomasyonun artması, malzemeden daha fazla yararlanma, sermaye tasarrufu sağlandı. Zenginlik artıyordu ama bu zenginlik artışı üretim araçlarını elinde bulunduran kesim için geçerliydi; bununla beraber de toplumsal refah değil toplumsal yoksulluk büyüyordu. Bilimin gelişimi de çalışma yaşamını kolaylaştırmıyor ya da üretkenlik artmasına rağmen çalışma saatlerini kısaltmıyor beraberinde daha da ağırlaştırıyordu. Bilim aynı zamanda büyük bir sermayenin harcanmasını da gerektirdiğinden; bilimde de tekellerin rolü artmaya başladı. 20.yy’nin başlarında da sınai bilim çalışmalarının yaklaşık %80’i tekelci şirketlerin araştırma bölümlerinde gerçekleştiriliyordu. Tekelleri kendi çıkarları için hükümetlerle uzlaşıyor, yeni pazarlara duydukları ihtiyaç da artıyordu. 1. Dünya Savaşı’yla beraber hükümetlerin en büyük harcamaları savaş sanayisi olunca, tekellerin altında üretilen yeni silahların gelişiminin de yolu açıldı. Askeri araştırma harcamaları diğer araştırmalara yapılan harcamaları da büyük oranda gölgede bıraktı. Bu dönemle birlikte de şirketler için yapılan araştırmalar da şirketlerin durumu iyi giderken para ayırdığı kötüye gittiğinde de ödeneği kestiği bir duruma geldi. Bilimsel araştırmalara da kısıtlı yıllık bütçelerin ayrılması da bilimsel gelişmeyi kısıtlıyordu. Zaten günümüz için de fonların kontrolünü sağlayan devlet kurumları veya şirketlerin “Ar-Ge” bölümleri de kar güdüsüyle çalışmalara destek olmaktadır; bilimsel çalışmanın “değeri” de ne kadar kar sağlayacağı üzerinden olmaktadır. Bilimin yararı da başarısı da kapitalist sistem içerisinde üretim özel kar amacıyla yapıldığı için esas olarak kara yaptığı katkıyla ölçülmektedir. Bütünsel olarak düşündüğümüzde de göreceğimiz gibi de para getirdiği zaman bilime başvurulmaktadır.

AŞI ÇALIŞMALARINDA BİLİM

Bugün de tekellerin ağızlarından salyalar akıtarak aşı çalışmalarına bu kadar yatırım yapmalarının sebebi görüldüğü üzere toplum sağlığını önemsediklerinden değil; satışı garanti olan bir ürünün kesin kar getirecek nitelikte olmasından kaynaklı. Bugün çalışmaların büyük bir kısmı da üniversitelerin laboratuvarlarında, üniversitenin kadrolu personelinin ya da ücretleri tamamen şirketler tarafından ödenmiş araştırma işçilerinin yürüttükleri araştırmalardır. Burada çalışmadan kazanılacak gelirde de çalışan, emek veren bu kişiler açısından tabii ki adaletsizlik fazlasıyla olacaktır. Ancak sistemin adaletsizliği sınıfsal bir adaletsizliktir; bunun sonucu da bilimsel çalışmaların öteside yalnız bilim insanı (işçisi) tarafından değil tüm toplum tarafından hissedilmektedir. Birbirleriyle rekabet eden tekeller için halk sağlığının; hastalıklara çare bulmanın bile tehlikeli olabileceği kaygısını taşıyan Neo-Malthusçular kadar önemi yoktur.

Hastalıklar ve ölümler gösteriyor ki hastalıkların önemli bir bölümü önlenebilir ve nüfusun en zengin kısımlar bu hastalıklardan korunabiliyor. Sosyalist bir toplumda devlet, sorunları uzun erimli bir şekilde ele alacağından bilim insanının çalışmasının da bilimin de gerçekten toplumsal açıdan önemi olacaktır. Ne tekellerin ne de rekabetin olduğu Sovyetler Birliği örneği bunu fazlasıyla göstermiştir. Rasyonel bir sağlık sistemiyle, bilimi tam anlamıyla geliştirmek ve ondan eksiksiz yararlanmak yönündeki planlı ve bilinçli bir çabayla hastalıkların büyük çoğunluğunun yaşamımızda önemsiz bir hale geldiğini görmek tıpkı sosyalist bir toplum gibi; erişilmez bir ütopya veya ideal değil, bir gerçekliktir.

Kaynaklar

J.D. Bernal. Bilimin Toplumsal İşlevi, Evrensel Basım Yayın, 2011

J.D. Bernal. Tarihte Bilim 1, 2; Evrensel Basım Yayın, 2008

 

Evrensel'i Takip Et