23 Mart 2020 02:49

"Sanatımı Koru Ey Tarih" piyasa oyuncaklarını kırıyor

Hande Görkem, Hakan Güngör’ün üçüncü kitabı "Sanatımı Koru Ey Tarih"i yazdı.

Hakan Güngör | Fotoğraf: Ahmet Serhad Aslan

Paylaş

Hande GÖRKEM

Gerçek sanatın pek az salona, kârdan önce sorumlulukla hareket eden kitapçıya, hâlâ “tanıtım” dışında yazılar yayımlamaya gayret eden editörlere ve nitelik önceliğiyle yol alan dergiler ile dijital dünyaya emanet edildiği bir kültür sanat atmosferi var. Bu atmosferde yaşanan yozlaşmanın nedenleri ve çözümlerinin ısrarla tartışılması gerektiği aşikâr. Hakan Güngör, Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıkan “Sanatımı Koru Ey Tarih” adlı kitabıyla tam da buna odaklanıyor, süreci tahlil ediyor ve itirazlarını sıralıyor.

Güngör, “Vedat Günyol Genç Deneme Yazarı Ödülü” nü alan kitabında 2013’ten 2018’e kadar farklı mecralarda yazdığı deneme ve eleştirilerini bir araya getiriyor.

Kitabında mevcut sanat dünyasında nitelik beklentisinin yerle bir edilişini ve yozlaşmayı, “Sanat ne muktedirin dayattığıdır ne de kültür endüstrisinin ürettiği...” sözleriyle yorumluyor.

EDEBİYAT DÜNYASINA AĞIT

Yazarın bu kitapta da yer alan bazı yazılarda kullandığı Nilgül Erdan müstear adına veda ettiği “Sanatımı Koru Ey Tarih”, okuyucusuna “Edebiyat Dünyasına Ağıt”, “Ve Beyazperde”, “Gazete Zayii” ve “Kültür Fizik” başlıklı dört bölümde sunulmuş.

Yazar, “Edebiyat Dünyasına Ağıt” bölümünde yayıncılık sektörünün geldiği noktaya keskin eleştirilerini sanattan zerre kadar nasiplenememiş dimağların tahrifattan bihaber piyasa oyuncaklarını kırarak yapıyor.

Güngör, literatüre nitelikli eser kazandırmak yerine tüccarlık yapmayı tercih eden yayıncılık sektörüne, “Kitap tanıtım yazıları ve dahi kitapların kendisi yazılırken bunun ‘piyasa’ ekonomisinin bir ürünü olabileceğini gözden kaçırmamak elzem” ifadeleriyle yazıklanıyor.

Kimi eserlerin nasıl harcıâlem edildiğinden söz ederken Oğuz Atay’ın, Necip Fazıl’ın, Orhan Veli’nin mezarlarında, eserlerinin de kendi bütünlükleri içerisinde rahat bırakılmadığını, şiirlere kat çıkarak bütünselliğini bozan şarkıcıların etik sorununu da es geçmiyor.

Bu konuda “doğru direncin” örneğini de veriyor Güngör. Edebiyatta, her yeni akıma olduğu gibi, İkinci Yenicilere de yöneltilen “okur sayısını azaltma” eleştirilerine karşı direnişleri yer buluyor kitapta. Güngör, “Günümüzde direnen gençliğin sahiplendiği, yeni bir hayat ve düzen kurma mücadelesinin nüvelerini bulduğu dizelerin ‘apolitik’ olmakla itham edildiği günlerde kendilerini savunmuşlardı” ifadelerini kullanırken, edebiyatın mihenk taşlarının anekdotlarıyla okuyucusuna yeni pencereler açıyor.

SANAT İLE KADINLAR ARASINA ÖRÜLEN DUVAR

Kitabın dikkat çeken bölümlerinden biri de “Ve Beyazperde”. Yeşilçam’ın bilinmeyen yüzüne ayna tutan Güngör, çıplak gözle doğru bildiğimizi sandığımız göz boyamaları açığa çıkarırken bildiğimiz bir filmin, bir yönetmenin, bir oyuncunun hiç bilmediğimiz ilginç hikayelerini okurken düşündürüyor.

Güngör, sanat ile kadınların arasına örülen duvarı, bugün dahi toplumsal “norm”larla kadınların sınırlandırıldığını, kadınların sanat hayatının dışına itildiğini, eserlerde de erkek egemen bakış açısıyla temsil edildiğini örnekleriyle gösteriyor.

Baskı ve yasaklara maruz kalan Eliza Hanım’ın, Şaziye Hanım’ın, Afife Jale’nin ve diğer kahramanların bu uğurda her şeyi göze alarak sahneye çıkmak için yaşadıkları zorlukları, açtıkları bu yoldan yürüyen “Amelya Hanım’ın Seküler Kızı” Adile Naşit’in sahneye çıkış hikayesini anlatıyor.

ZAYİ OLMUŞ GAZETELER, TAHRİBİN BEŞİĞİ ANADOLU

Yazar, kadın temsili konusunu sinemayla sınırlı tutmamış. Gazetelerdeki kadın temsiline de ayrıca yer ayırmış. “Gazete Zayii” bölümünde yer alan “Kadın Bedeni Sömürüsünün ‘Renkli’ Tarihi” başlıklı yazısında pespaye haberciliğin nasıl tiraj yaptığını anlatmakta geri durmuyor mesela. Buradan yola çıkarak sansasyonel gazetecilik örneklerini ve gazetelerin o dönemin siyasi baskılarıyla kapanışlarını yazıyor. Geçmişte olduğu gibi bugün de tutuklanan gazetecileri, gazetelerin “haylaz çocukları” diye tabir ettiği karikatüristleri unutmuyor.

Birbirine bağlanan konularla sürüp giden kitabın son bölümü olan “Kültür Fizik”te ise Anadolu’nun “tahribin” beşiği oluşuna karşı duyarlılığını anlatırken okuyucusunun yüzünde de acı bir ifade bırakacağını tahmin etmiş olmalı.

SANATIN HAKİKATİ BOZULURSA

Her konunun son paragrafını bir diğer konuya bağlayıp okuma temposunu hep yüksek tutan Güngör, bu bağlantılar sayesinde kitabın ayrı ayrı denemeler halinde kalması yerine bir bütünü sağlamaya çalışmış.

Belli bir iz üzerinde yürüdüğünü, konuların arasında sağladığı bağ gibi, bölümler arasında da bağ kuruşundan görmek mümkün. Ancak yine de kitabın zaman zaman “sanat”tan koparak toplumsal meseleleri de gündeme aldığını, bunun da kitabın bütünlüğünü zedelediğini belirtelim.

Önemli olanın pazarlama biçimi ve talebi yaratabilme koşullarının olduğu ve bu koşulları sağlayan herkesin de yazar olabildiği endüstriyel bir sektör halini alan yayıncılık, bu dönemde geleneksel olandan moderne, modern olandan post-moderne doğru sürekli evrimine devam ederken okur da kitaptaki saptamalar üzerine düşünmeye devam edecektir.

Sanat, gerektirdiği hakikatin bozulması ile muktedirin elinde ideolojik bir aygıta dönüşürken yeni olanı yaratma sürecinde eskinin unutulmaması gerektiğini düşünen Güngör, tarihselliğin durağan olana canlılık ve anlam katmakla mümkün olduğu bilinciyle sanatı tarihe emanet etmiş. Hakan Güngör’ün inancının ve motivasyonunun yaygınlaşması, sanatsal uğraşların niteliği bakımından kuşkusuz umut verici olacak…

GÜNGÖR’ÜN ÜÇÜNCÜ KİTABI

“Sanatımı Koru Ey Tarih”, Hakan Güngör’ün, Bülent Ulus ile birlikte yazdığı “Parola 555K” ve “Biz Güzel Bir Aileyiz”in ardından yayımlanan üçüncü kitabı.

Kitapta yer alan yazılar başta Evrensel olmak üzere, Hayat ve Sanat, Cumhuriyet, Artful Living, Yeni Sayfa gibi mecralarda yayımlandı.

ÖNCEKİ HABER

CHP’li Süleyman Girgin: Kısa çalışma ödeneği şartsız bütün sigortalılara uygulansın

SONRAKİ HABER

TRT-EBA TV'nin uydu frekans ve şifreli yayın platform bilgileri paylaşıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...