12 Şubat 2020 00:48

Akademisyen Erhan Keleşoğlu: Türkiye'nin aşamalı olarak Suriye'den çekilmesi gerek

Akademisyen Erhan Keleşoğlu ve Dr. Berk Esen, İdlib’deki gerilimi Evrensel'e değerlendirdi.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Şerif KARATAŞ
İstanbul

Akademisyen Erhan Keleşoğlu, Erdoğan’ın ve hükümetinin İdlib politikasındaki ısrarının insan kaybına neden olduğunu belirterek, askerlerin hayatlarını kaybettiğini hatırlattı. MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin grup toplantısındaki “Türk milleti gerekirse Şam’a girmeyi, Esad rejimi devirmeyi göze almalıdır” söyleminin 2011’den beri devlet politikası olarak uygulandığı için bugünkü duruma gelindiğine dikkat çeken Keleşoğlu, “Bu söylemlerden vazgeçilmesi ve politik müzakere ile işlerin çözülmesi lazım. Türkiye’nin aşamalı olarak Suriye’den çekilmesi gerek” dedi.  

Ortadoğu’yu takip eden Akademisyen Erhan Keleşoğlu ile İdlib krizini konuştuk.

2019 yılının ağustos ayından bu yana rejimin ve müttefiklerinin İdlib’e yönelik saldırıları olduğunu, bunun da Rusya’nın hava desteğiyle gerçekleştiğini anlatan Keleşoğlu, “Rejim ve müttefikleri İdlib’de yaz sonundan beri önemli stratejik mevkileri muhaliflerden aldı. En son Serakib kasabası ele geçirildi. Böylece 2012’den beri ilk defa Şam ve Halep’i birbirine bağlayan M-5 otoyolunu kontrol etmeyi başardılar. Bu çerçevede ağustos ayından beri yaşanan gelişmelerle Astana görüşmeleri ve Soçi Mutabakatı çerçevesinde İdlib’de oluşturulmuş olan Türkiye’nin bazı gözlem noktaları da rejim güçleri tarafından kuşatılmış oldu. Tam sayıyı bilemiyoruz. Hem Soçi Mutabakatından hem de sonrasında oluşturulmuş TSK mevzilerinden 5-6’sı rejim güçleri tarafından kuşatılmış durumda. İçerisinde TSK personeli, mühimmatı ve araçları olmak üzere” ifadelerini kullandı.

"KAZANILMIŞ SÜRENİN SONUNA GELİNDİ"

Soçi Mutabakatının tarafların Suriye’deki farklı cephelerde operasyon yapması için zaman kazanma amacına yönelik kurgulandığına vurgu yapan Keleşoğlu devamla şunları söyledi: “Rejim ve müttefikleri kazanılan süre zarfında Suriye’nin doğusuna ve kuzeydoğusuna yönelik hamlelerini gerçekleştirdi. Türkiye de Afrin ve ‘Barış Pınarı’ operasyonlarını bu sayede hayata geçirebildi. Ancak gözüken o ki sürenin sonuna gelindi. Esad rejimi ve Rusya bir an önce savaşın İdlib safhasını sona erdirmek ve sahadaki konumunu kuvvetlendirmek istiyor. Kaçınılmaz olan gerçekleşiyor. Bu bağlamda Soçi mutabakatında oluşturulmuş gözlem noktalarının caydırıcılığının olmadığı da ortaya çıktı. Türkiye çekilmemekte inat ediyor. Ancak Rusya İdlib hava sahasını fiilen TSK unsurlarına kapatmış durumda. Söylediğim üzere bazı gözlem noktaları Suriye rejiminin ablukası altında. Erdoğan hükümeti hâlâ bu varlığın ve sahada olmanın masada karşılığı olduğunu düşünüyor. Erdoğan rejimin şubat sonuna kadar İdlib’de ele geçirdiği yerlerden çekilmesini istedi. Söz konusu talebin gerçekleşmeyeceği aşikar; bu da TSK’nin rejimle doğrudan savaşması anlamına gelir. Ancak askeri açıdan bakıldığında Türkiye çok dezavantajlı durumda. Çünkü kara birliklerine yakın hava desteği yok. Rusya hava sahasını kapatmış durumda ve bu Rusya ile çatışma riskini de oldukça artırıyor. Geçtiğimiz günlerde bu hava sahasının kapalı olmasının ne gibi sakıncaları olduğunu da yitirilen askerler üzerinden görmüş olduk.” Erdoğan’ın ve hükümetinin İdlib politikasındaki ısrarının insan kaybına neden olduğunu anlatan Keleşoğlu devamla şunları söyledi: “Politik bir müzakerenin önünün açılması gerekiyor. Devlet Bahçeli’nin grup toplantısındaki açıklamaları akla ziyandı. “Türk milleti gerekirse Şam’ a girmeyi, Esad rejimi devirmeyi göze almalıdır” diye bir ifadesi var. Zaten başa ne geldiyse bu söylemden ötürü geldi. 2011’den beri biz bunları dinliyoruz. Neticesinde milyonlarca insan mülteci oldu. 4 milyon Suriyeli mülteci Türkiye içinde yaşıyor. İdlib’de 2 milyona yakın insanın sıkışmışlığı söz konusu. Bu söylemlerden vazgeçilmesi ve politik müzakere ile işlerin çözülmesi lazım. Türkiye’nin aşamalı olarak Suriye’den çekilmesi gerek.”

"PUTİN İDLİB KONUSUNDA ERDOĞAN'I ARTIK DESTEKLEMİYOR"

İdlib’deki gerilimi değerlendiren Dr. Berk Esen, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in İdlib konusunda, “Erdoğan'ı desteklemediğini bir nevi Suriye ile Türkiye’yi karşı karşıya bıraktığını görüyoruz” dedi.

Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Berk Esen ile İdlib’de giderek gerilen ve can kayıplarına da neden olan iktidarın Suriye politikasını ve Rusya ile ilişkileri konuştuk. Rusya’nın uzun bir süredir Türkiye’yi ABD’den uzaklaştırararak NATO içerisinde kendisine nispeten daha yakın hareket etmesini isteyen bir politika izlediğini belirten Esen, devamında şunları söyledi: “ABD ile Türkiye arasını açtı. Erdoğan rejiminin iki tehdit kabul ettiği konuyu (mülteci ve Suriyeli Kürtler) gördü ve bu konularda kendisine alan açtı.  Fakat İdlib’de aynı noktada değiller. Putin, İdlib’i Suriye’de yönetime düşman ve radikal unsurların idare ettiğini düşünüyor. Ayrıca Lazkiye’de kendi üslerine yakın muhalif unsur istemiyor. Bu nedenle uzun suredir, Erdoğan yönetimine orayı radikal unsurlardan temizlemesi gerektiğini belirtiyor. Ayrıca artık Türkiye’nin kendisini aracı olarak kullanmayı bırakıp Suriye yönetimiyle görüşmeye gitmesini ve Suriye topraklarından çekilme takvimi hazırlamasını bekliyor. Türkiye ise şu an elinde tuttuğu toprakları pazarlık unsuru olarak elinde tutmak ve Esad yönetimini muhatap almadan Putin’le anlaşmak istiyor. İdlib ise Erdoğan için çok kritik kritik. Çünkü hem 2 milyona yakın nüfusa sahip olduğu için Türkiye’ye bir göç dalgası yaratma riski var. Hem de oradaki güçleri kendisine yakın görerek desteklemeye devam etmek istiyor. Dolayısıyla Türkiye Rusya’dan çok farklı düşünüyor. İdlib krizinin bu anlaşmaz üzerinden kaynaklandığını düşünüyorum. “

İdlib’deki son krizle birlikte Rusya’nın Türkiye’nin Suriye ile direkt olarak müzakere etmesini istediğini ifade eden Esen, bundan dolayı İdlib’deki gerilime müdahale etmediğini söyledi. Rusya’nın müdahale etmemesinden dolayı Türkiye’nin gözlem noktalarının Suriye’nin rejimine bağlı askerler tarafından etrafının çevrilmesine yol açtığını da hatırlatan Esen, Türkiye’nin askeri sevkiyatına işaret ederek, “Fakat anlaşılan bu durum da Putin’in kararını değiştirmedi. Dolayısıyla Rusya orada müdahale etmeme kararı aldı. Bu da Türkiye’yi giderek Suriye ile sıcak savaşın, sıcak çatışmanın eşiğine getirdi. O bölgedeki hava saldırısını Türkiye kontrol etmiyor. Böyle bir durumda topraklarınızın dışında kalan bir bölgeye hava savunması, hava kontrolü yapılmadan asker göndermek bir çeşit intihar.  Son saldırıda da biraz bunun yansımasını gördük” dedi. Asıl krizin uzun vadede İdlib’in statüsünün ne olacağı üzerinden yaşandığını vurgulayan Esen, İdlib’in stratejik önemine de işaret ederek, şu değerlendirmeyi yaptı: “Türk hükümetinin son üç senedir takip ettiği bir şekilde ABD ile Batı arasına mesafe koyarak Rusya’ya yanaşmak ve bunun üstünden Suriye’de giderek daha artan bir oranda etki sağlama politikası artık bir sınıra geldi. Çünkü Putin yönetimi her ne kadar Erdoğan’ın Suriye’deki Kürtleri dengelemek ve otonom bölgeyi engellemek için yürüttüğü üç askeri harekata izin verse ve müsamaha gösterse artık bunun ötesine geçmesine izin vermiyor. Dolayısıyla İdlib konusunda artık Putin’in Erdoğan’ı desteklemediğini bir nevi Suriye ile Türkiye’yi karşı karşıya bıraktığını görüyoruz. Türkiye’nin takip ettiği bu denge politikası, yani batıyı Rusya ile dengeleme politikasının artık sınırına geliyoruz. Eğer bu gelişmeler devam ederse Türk hükümeti açısından Rusya ile girişilen bu anlaşma ve birlikte en azından Suriye’de ortak adımlar atma politikasının da tekrar tartışmaya açılacağını görüyoruz. Nitekim, şu yaşanan kriz S-400 alımının ne kadar mantıklı olduğu sorusunu da gündeme getirdi. Rusya ile arası açılmış bir Türkiye aynı zamanda batı tarafında da dışlandığı bir noktada dünya siyasetinde tek başına kalacak. Bu da tabii Erdoğan ve yönetimi açısından çok ciddi bir kriz. Gelişmelerin devam etmesiyle, Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerini tekrardan sorgulayacağını düşünüyorum.  Rusya ile Türkiye ilişkisine baktığım zaman iki tarafı birbirine yakınlaştıracak ve birlikte adım attıracak fazla konunun olmadığını görüyoruz. Bilakis Türkiye ile Rusya çeşitli konularda neredeyse zıt zıta pozisyona sahipler… Sadece Suriye’de münferit bir durumdu, taraftalar birbirine yakınlaşmıştı. Fakat şu noktada onunda sonuna geldiğimizi görüyoruz.”

SICAK ÇATIŞMADAN KAÇINMAK GEREKİYOR

Türkiye’nin Suriye ile sıcak çatışmaya girmekten kaçınması ve bölgedeki askerlerinin güvenliğini arttıracak adımlar atmaya başlaması gerektiğini söyleyen Esen, “Sınır ötesinde, sonu belli olmayan ve riskli bir askeri operasyonun iki taraf açısından bedelinin yüksek olduğunu düşünüyorum” dedi.

Dr. Esen çözüm için de şunları söyledi: “Türkiye’nin en kısa sürede İdlib konusunda Rusya ile müzakere ederek bir anlaşmaya varması gerekiyor. İdlib’de özellikle mülteci akınını durduracak ve bölgede yoğun nüfusun olduğu yerlerde kontrolü Esad yönetimine bırakmayacak bir formül düşünülebilir. Fakat bunun için Türkiye’nin de bölgedeki radikal unsurlarla olan ilişkisini sorgulaması ve bunun kendi ulusal güvenliği acısından ne kadar elzem olduğunu tartışmaya açması gerekiyor. Ayrıca Rusya ile girilen bu asimetrik ilişkiyi dengelemek için tekrardan Batı ülkeleriyle bağların güçlendirilmesi gerekiyor.”

ÖNCEKİ HABER

Antalya'da okulları yıkılan veli ve öğrencilerden tepki

SONRAKİ HABER

Mektup | Bu savaş kimin savaşı, amacı ne?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...