08 Ocak 2020 21:47

Beyazıt’ta cop değil yemek yemek istiyoruz!

İÜ öğrencileri olarak meydanlarda söylediğimiz gibi üç öğün makul ücretli beslenme hakkının devam etmesini, makam aracından ve mevki sahiplerinin itibarından tasarruf yapılmasını istiyoruz.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Nutuğ Eray ŞENTÜRK

İstanbul Üniversitesi

“İhtarname

Çeken: Türk Halkı!

Çekilen: Siz, siz, siz!

Konu: Bal Gibi Bilirsiniz!”

İşte Cem Karaca’nın bu güzel şarkısını hatırlamakla birlikte İstanbul Üniversitesi öğrencileri de 2020’ye “İhtarname” çekerek girdi. İstanbul Üniversitesi Sağlık ve Kültür Daire Başkanlığına bağlı olan yemekhanelerimizde yapılan sabah kahvaltısının kaldırılması ve olağanüstü zam artık sadece İstanbul Üniversitesi ile sınırlı olmayan, ülkemizin dört bir yanında bu sorunları yaşayanları da içine dahil eden bir duyarlılık hareketine dönüştü. İhtar çeken üniversiteli gençler, çekilen karara imza atanlar, konu da artık tüm Türkiye’nin malumu zam. 31 Aralık’ta ilk protesto gerçekleşti. Beyazıt’ta toplanan öğrencilerin tek isteği alınan karardan vazgeçilmesiydi. Daha sonra bu karara dilekçe vererek itiraz etmek istedik ve hukuki zeminde mücadeleyi başlatmış olduk.

DİLEKÇE HAKKIMIZ ENGELLENEMEZ

Peki, en doğal hakkımız olan dilekçe verme hakkına ne oldu? 2 Ocak’ta yeniden toplandık ve dilekçeler ellerde, belirlenen yere doğru harekete geçtik. İÜ’nün tarihi kapısının önünde büyük bir kalabalık, kapının arkasında içeride ise yine büyük bir kalabalık vardı. Hepimiz dilekçelerimizi Rektörlüğe teslim edip hakkımızı arayacaktık. Ancak dışarıdaki arkadaşlarımız içeri alınmadı. Dilekçe verme hakkı zor kullanılarak engellendi. Polis copuna, havanın soğukluğuna, yağmura, dışarıda bekleyen çevik kuvvet ve özel güvenlik güçlerine rağmen kimse yerinden ayrılmadı. Bu baskı ve zor karşısında içerideki öğrenciler dilekçelerini vermek üzere harekete geçti. Bir düzen içerisinde elimizdeki dilekçeleri Rektörlük binasına götürdük ve teslim ettik. Hakkımızı bir kez daha hukuki zeminde aramak için çabamızı ortaya koyduk. 2020’ye böyle girmek herkese nasip olmaz diye düşünürken. 3 Ocak’ta Beyazıt’ta yeniden toplanma karar aldık. İstanbul’un birçok üniversitesinden arkadaşlarımız öğrenci dayanışması sergileyerek İstanbul Üniversitesinin önündeydi. Hep birlikte bir kez daha basın açıklaması yaptık ve açık kürsüye geçtik.

HEPİMİZ BİRİDİK VE BİRLİKTE KAZANACAĞIZ

Hangi görüşten, hangi inançtan olduğunun hiçbir önemi olmayan bu yemekhane protestosunda omuz omuza bu haksızlığa itiraz ettik. Birkaç cümle de söylemekten büyük mutluluk duyduğum açık kürsüde bu kararı alanlara karşı “Alnın ak değil yüzün pak değil, inşallah bu karardan vazgeçersiniz” cümlesi benim için çok önemliydi. Konuşan herkesin isteği hakkımızı almak, sesimizi duyurmak, dikkate alınmak ve mağdur edilmemekti. Ülkemizin yaşam standartları kişiden kişiye farklılık göstermekte bu yüzden az önce bu bir duyarlılık hareketine dönüşüyor dedim. Beslenme ihtiyacını sadece yemekhane ile karşılayan öğrenci arkadaşlarımız var ve işte bu duyarlılık ile hareket edildiği için günlerdir yüzlerce genç ayaktayız. Tamamen barışçıl ve çözüm odaklı ilerleyen protestoların en güzel yani ise her şeyin gönüllülük üzerine kurulması. Bu durumda iki sonuç çıkıyor: Bizlerin daha duyarlı, katılımcı olması ve provokatörlere fırsat verilmemesi. Buradaki provokatörlerin en tehlikelisi sessiz eylem yapmaya çalışanlar olduğunu söyleyebilirim çünkü onlar rektörle çay, kahve içerek öğrencilerin problemlerini çözeceğine inanmış kişiler. İstanbul Üniversitesi öğrencileri olarak o meydanlarda söylediğimiz gibi üç öğün makul ücretli beslenme hakkının devam etmesini, makam aracından, aracın benzininden ve mevki sahiplerinin itibarından tasarruf yapılmasını istiyoruz. Yazıma son verirken küçük bir paragraf bırakmak istiyorum: “yolun kenarına kocaman oraya çorba yazmış, hayvan gibi toteme çorba yazmış içeri giriyorum ne çorbası var diyorum, mercimek…” Bizi günde bir tane mercimek çorbasına hapsetmek isteyen zihniyete, “bize ayak lazım, paça lazım, işkembe lazım” demiyoruz, biz hakkımız olan yemeğimizi istiyoruz. Ülkemizin eğitimli ve bilgili geleceği üniversiteli gençlere üç liralık bir yemeğin çok görülmemesi dileğiyle…

ÖNCEKİ HABER

“Biz Neyiz?”

SONRAKİ HABER

Yerli ve milli otomobil üretelim, ama nasıl?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...