14 Mayıs 2019 11:50

ODTÜ boykotu ne talep ediyor? Önemi ne?

ODTÜ öğrencisi Sinancem Alikoç, ODTÜ boykotunu, süreci ve öğrencilerin taleplerini Evrensel'e yazdı.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Sinancem ALİKOÇ
ODTÜ öğrencisi

10 Nisan günü ODTÜ’de geçekleşen 9. Onur Yürüyüşü gerekçesiyle ODTÜ Yönetimi işbirliğiyle okula polis saldırmıştı. ODTÜ öğrencileri yaşanan gelişmeleri değerlendirip 14 Mayıs’a bir boykot çağrısı yaptı: “Polis Varsa, Şiddet Varsa, Nefret Varsa Ders Yok.” Boykotun karar alınış anından organize edilişine kadar değerlendirmek gerekir. Biz de boykotun örgütleyicisi ODTÜ öğrencileri olarak elimizden geldiğince bunu yapmaya çalışacağız.

ODTÜ ÖĞRENCİLERİ NE TALEP EDİYOR?

Polisin okula girişi ve saldırısı sonrasında boykot kararı alan ODTÜ öğrencilerinin taleplerini ODTÜ Rektörü M. Verşan Kök ve ODTÜ yönetiminin istifa etmesi, okula bir daha polisin giremez hale gelmesi, şenlik, Devrim Yürüyüşü ve Onur Yürüyüşü gibi gelenekselleşmiş etkinliklerin baskılanmaması ve ODTÜ Öğrenci Topluluklarının etkinliklerini rahatça yapılabilmesi şeklinde ifade edebiliriz. Yani rektör Kök’ün ifadesiyle “yaşanması arzu edilmeyen” olaylar sonucu gerçeklememiştir. ODTÜ öğrencilerinin bu boykottaki taleplerinin aslında birikmiş talepler olduğu, ODTÜ yönetiminin çözümden çok sorun yaratan bir noktada olduğu gerçektir. ODTÜ öğrencileri ne kazanmışlar ise mücadele ederek almıştır. Gerekirse her ay rektörlüğün önünde buluşmuştur. Boykotta formülüze edilen temel talepler dışında ODTÜ öğrencileri, maddi koşulları geliştirilmiş ucuz yemekhane, ucuz yurt, zamsız kantin fiyatları talep etmektedir. Keza bunlar fakültelerden gelen kitlelerin dövizlerine de yansımıştır. Eni sonu ODTÜ öğrencileri, eşit, özgür ve demokratik bir üniversite için boykota çıkmış, taleplerini haykırmıştır.

BOYKOT NASIL ÖRGÜTLENDİ?

Polis saldırısının ardından bir araya gelen ODTÜ öğrencileri forumda durumu tartıştı ve boykot noktasında anlaştı. Kararın alınması sırasında her ne kadar ODTÜ öğrencilerinin ana ağırlığı yoksa da fakültelerden ileri temsilciler kararı hızla yaydı, boykot ODTÜ öğrencilerinin ana ağırlığı tarafından kabul gördü. ODTÜ’nün tüm fakültelerinde (Mühendislik, Mimarlık, Hazırlık, Fen ve Edebiyat, Eğitim, İktisadi İdari Bilimler Fakülteleri) boykot komiteleri belirlendi. Bunların dışında öne çıkan bölümlerde ise (Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi, İktisat, Uluslararası İlişkililer, Makine Mühendisliği, Kimya...) bölüm komiteleri de kuruldu. Öğrenciler yerel özgün taleplerini pankartlarına dövizlerine yerleştirdi. Son 6 yıl içinde ODTÜ’de bu kadar organize olunmuş ilk boykot deneyimi diyebiliriz. Tabi diğer örneklerin reaksiyonel olması da bunda etkilidir. Akademisyenlerin ve ODTÜ Eğitim Sen İşyeri Temsilciğinin desteklerinin öğrencilerin motivasyon ve cesaretini yükselttiğini söyleyebiliriz. 14 Mayıs'ta derslere girmeme oranı %80’lere yaklaştı. Ancak derslere gitmeyen öğrencilerin yürüyüşe katılmalarında aynı rakamları söyleyemeyiz. Her halükarda dört başı mahmur bir boykot diyemesek de ODTÜ’deki eylem iki güne yayılmış kitlesel bir protesto oldu. İki koldan yapılan fakülte ve bölüm kortejlerinde öğrenciler taleplerini ve tepkisini dile getirdi. Oldukça renkli ve ODTÜ içindeki farklı kesimleri buluşturan bir eylem oldu. Ayrıca uzun zamandır kitlesel bağlamda bir araya gelemeyen ODTÜ bileşenlerinin bu eğilimini güçlendirmiş oldu. Tabi tüm bunları şenlik protestoları ve 1 Mayıs ODTÜ Öğrencileri korteji ile birlikte bir süreç olarak düşünmek gerekir.

NELERE DİKKAT EDİLMELİYDİ?

Sürecin, en başında 9. Onur Yürüyüşüne yönelik saldırıdan kaynaklı olduğunu söylemiştik. Bir hatırlatma: 9. Onur Yürüyüşünün tüm okulu ilgilendiren bir mesele olması sebebiyle karar mekanizmasına dahil olmak isteyen kurum ve toplulukları, ODTÜ LGBTİ+ Dayanışmasının temsilcileri reddetmişti. Tek karar merci kendisinin olması gerektiğini savunmuş, diğer kurumlara ise ancak yürüyüşe katılarak katkı yapabileceklerini belirtmişti. Öğrenciler içinde bu tutumun tartışmaları henüz devam ederken saldırı karşısında ve talepler etrafında birleşmenin ihtiyacı artmış, boykot kararı alınan forumda da bu birlikteliğin devam edilmesinin altı birçok topluluk ve kurum tarafından vurgulanmıştır. Onur Yürüyüşüne yönelik bir saldırı olduğu, okulda LGBTİ+ların var olduğu da düşünüldüğünde yürüyüş esnasında LGBTİ+ ların haklarını içeren sloganların atılmasından, pankartların açılmasından, dövizlerin taşınmasından daha doğal bir şey olamaz. Ancak eylem süreci boyunca dayanışmanın temsilcileri gösterileri sadece kendi cephesine çekmeye çalışmış, popüler olan bayrak, slogan ve pankartları alana taşımıştır. Ne yazık ki LGBTİ+ ların talebi her fırsatta LGBTİ+ hakları meselesinde tek karar merci olduklarını söyleyenler tarafından atılmamıştır. ODTÜ Öğrencilerin birliğini zedeleyici bu durum ve tavır bugünün ihtiyaçlarının çok dışında ve ayrıştırıcıdır. Tekrar vurgulamak gerekirse bu kritik, tüm ODTÜ LGBTİ+ dayanışmasına yönelik değil, dayanışma adına masaya oturanlara yöneliktir.

ODTÜ BOYKOTUNDAN GENÇLİĞE KALAN NE OLDU?

Bu kadar yeni bir ağ ile örülen boykotun sona ermesini mücadelenin söndürülmesi olarak yorumlayanlar elbette yanlışa düşeceklerdir. Çünkü artık ODTÜ öğrencilerin talepler etrafında birleşmedeki, meseleyi yerelleştirmedeki mobilizayon hızı artmış, ODTÜ bileşenlerinin kitlesel bağlamda bir araya gelme eğilimi artmıştır. Şenlik, 1 Mayıs ve Boykot süreci ODTÜ için yeni bir deneyim düzeyi yaratmıştır. Kendi dışındaki üniversitelere, liselere, mahallelere ve atölyelere örnek teşkil etmiştir. Bu noktada “ODTÜ kaledir, yıkılmaz”, “ODTÜ boyun eğmez” gibi beylik lafları bir kenara bırakıp değerlendirmekte fayda var. Evet, ODTÜ yıkılmamış ve boyun eğmemiştir ancak bunu kutsallaştırmak kimsenin işine yaramaz. ODTÜ’nün deneyimi her yerde incelenmeli, kendi özgünlükleriyle beraber başka deneyimler yaratacak üniversiteler, liseler ve atölyeler ortaya çıkartılmalıdır.

ÖNCEKİ HABER

Tüm Eczacı İşverenler Sendikası: “Binlerce eczacı borç batağında”

SONRAKİ HABER

Kadıköy Belediyesine grev kararı asıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...