13 Mayıs 2019 08:29

Barış, bir halk sağlığı sorunu değildir!

Ne verilen hapis cezaları ne de uygulanan baskılar hekimlerin "yaşam"ın yanında olmasını sağlayacak rotadan çıkmasına neden olabilir.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Asaf DEĞİRMENCİ

Mersin Üniversitesi

Afrin operasyonuna karşı "Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur" açıklaması yapan Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) 2016-2018 dönemi Merkez Konsey üyelerinin yargılandığı davada, insan yaşamını savundukları için 11 hekime “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçundan ikişer kez 10 ay hapis cezası verildi. Oysa"Hekimlik mesleğinin bir üyesi olarak; yaşamımı insanlığın hizmetine adayacağıma, hastamın sağlığına ve esenliğine her zaman öncelik vereceğime, hastamın özerkliğine ve onuruna saygı göstereceğime, insan yaşamına en üst düzeyde saygı göstereceğime..." cümleleriyle başlayan hekimlik andı aslında çok sade ve net bir şekilde hekimle savaş arasındaki çizgiyi de çekmiştir.

SAVAŞ VE HALK SAĞLIĞI

Savaş sevicilerin, savaşın halk sağlığı sorunu olduğunu anlamalarını sağlamak için birkaç örnek verelim: Suriye savaşından sonra artan özellikle kızamık ve enfeksiyon hastalıkları, ucuz iş gücü olarak çalıştırılmak üzere iş cinayetlerine kurban giden mülteci işçiler, savaşa ayrılan bütçe nedeniyle derinleşen ekonomik krizin şu an halkta yarattığı psikolojik ve artan gıda enflasyonuyla birlikte baş gösteren beslenme bozukluklarına bağlı hastalıklar, belki daha da önemlisi ekonomik krizi derinleştiren savaş yatırımları sebebiyle ülkede "Acil olmayan ameliyatları yapmayın." uyarılarına kadar varan sağlık hizmetinde gerileme ve tıbbi malzeme kullanımında yapılan tasarruflar, cinsel yolla bulaşan hastalıklarda yaşanan artış, fuhuşa sürüklenen mülteci kadınlar... Tüm bu saydıklarımız ve de artırabileceğimiz örnekler aslında davanın TTB üyeleri lehine sonuçlanmasına yetecek kadar güncel tespitler içeriyor.

YAŞAMI SAVUNUYORUZ

Bugün iktidar, savaşın sonuçlarını, halkların sağlığı açısından yüzyıllar öncesinden gözlemlemiş ve yaşamını insan sağlığına ve yaşamına adamış bir mesleğin üyelerine, sırf kendi iktidarlarının güçlenmesini sağlamak için "Savaşı savunacaksınız" diyor. Bilimin, teknolojinin, biyolojinin ve tıbbın kuşatma altına alınıp topyekûn toplumsal hayatın gericileştirilmeye çalışılması, iktidardaki sermaye güçlerine karşı gelinmemesini ve itaat edilmesini sağlama, insanlığın ilerleyen, gelişen yönlerini köreltme gibi emellerine ulaşamayacaklarını TTB üyeleri kararlılıkla göstermek istemişlerdir. Bu anlamıyla karşısında en küçük bir örgütlenme istemeyen iktidar güçlerine karşı da temeli sağlam bir örgütlülük göstererek sonucu ne olursa olsun duruşlarından, insanlık değerlerini savunmaktan vazgeçmemişlerdir. Ve bu noktada biz genç hekimlere de insan yaşamını, halk sağlığını savunmak için çelişkilerden arındırılmış, mantıklı bir rota çizmişlerdir.

Ne verilen hapis cezaları ne de uygulanan baskılar hekimlerin "yaşam"ın yanında olmasını sağlayacak rotadan çıkmasına neden olabilir. Hekimlik; savaşı savunup, savaşta bacağı kopanları ameliyat etmek değildir. Hekimlik; savaşı savunup savaştan dolayı göç edenlerin denizlerde boğulmasını istememek değildir veya savaşı savunup, savaşla artan enfeksiyon hastalıklarını tedavi etmeye çalışmak değildir. Türkiye elbette bu karanlık günlerden kurtulacaktır. Ancak tarih Türkiye'yi bu karanlığa sürükleyenleri hafızasına kaydetmiştir ve yine o tarih sayfaları TTB üyelerinin savaş karşıtı duruşlarını da tüm berraklığıyla gösterecektir.

ÖNCEKİ HABER

Reyhanlı sanıklarından Yusuf Nazik'e 53 kez ağırlaştırılmış müebbet

SONRAKİ HABER

Hayvan hakları yasası bu yasama yılında görüşülmeyecek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa