01 Mayıs 2019 15:31
Son Güncellenme Tarihi: 02 Mayıs 2019 18:06

İzmir 1 Mayıs’ından izlenimler: Umuda evrilen baharın 1 Mayıs'ı

Gazeteci Özer Akdemir, KESK MYK Üyesi Elif Çuhadar ve işçiler İzmir 1 Mayıs'ına dair izlenimlerini yazdı.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Özer AKDEMİR
İzmir

Gündoğdu Meydanı’nda, İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel’in koltuğunun altında aylardır cezaevinde tutulan meslektaşı ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozaağaçlı’nın fotoğrafı vardı. Başkan, kürsüyü kitleden ayırmak için kurulan demir bariyerlerin üzerine çıkmış, Kozağaçlı’nın fotoğrafını da yanına almış, ona sanki meydanı dolduran on binlerce kişiyi gösteriyordu. Hemen yanında, bir dövizin ucunda Diyarbakır Baro Başkanı iken Dört Ayaklı Minare’nin dibinde öldürülen Tahir Elçi’nin fotoğrafı gülümsüyordu. Hukukçular kaybettikleri ya da sudan gerekçelerle hukuksuz bir şekilde ayrı düşürüldükleri meslektaşları için hukukun işletilmesi talepleriyle Gündoğdu Meydanı’na gelmişlerdi. Tüm hukuksuzluklara rağmen, hukuku talep etme cüretinden asla vazgeçilmeyeceğinin meydan okumasıydı bu...

10 Ekim 2015 Ankara Garı Katliamı’nda eşi Mesut Mak’ı kaybeden Evrim Mak da eşinin fotoğrafı ile yürüdü meydana. Barış talebini kana boğanlara ve bu katliamın hesabının sorulması için kıllarını kıpırdatmayanlara inat, “barış, emek, özgürlük” düşünün yok edilemeyeceğinin canlı kanıtlarından birisiydi bu fotoğraf. Keza, Ankara Garı’nda katledilenlerin fotoğraflarının olduğu büyük pankart da emek, demokrasi, barış ve özgürlük mücadelelerinde yitirilenlerin anıların yaşatma kararlılığını ortaya koyuyordu. Kürsüden yapılan konuşmalarda Ankara Gar, Soma ve Ermenek katliamları anıldı. Lösemi tedavisi gören binlerce çocuk adına Öykü Arin’in annesi Eylem Yazıcı’nın 1 Mayıs mesajı ve “Kahrolsun lösemi, kahrolsun kapitalizm, yaşasın Öykü Arin” sloganları da dikkat çekiciydi. Cezaevlerinde süren açlık grevlerine yönelik slogan ve dövizler de 1 Mayıs’ın öne çıkan mesajları arasındaydı. 

2019 1 Mayıs’ı ileride ülkedeki değişim rüzgarlarıyla birlikte umuda evrilen baharın 1 Mayıs’ı olarak anılacaktır. Bir ay önce yapılan yerel seçimlerde iktidar blokunun burnunu fena sürten muhalefet, kendileri söz konusu olduğunda kutsadıkları “milli irade”yi kabule yanaşmayan iktidara ve koltuk değneğine önemli bir uyarı daha veriyordu. İkinci bir 7 Haziran 1 Kasım 2015 süreci hayalleri kuran iktidara bu kez “Atı alanın Üsküdar’ı geçemeyeceği” mesajını verdi yüz binler.

İşçilerin öne çıkan sloganları arasında kıdem tazminatının gasbına, BES dayatmasına, mutfakları yangın yerine çeviren ekonomik krize, örgütsüzlüğe ve sefalet ücretine olduğu kadar İstanbul’un yerel seçiminin hâlâ sonuçlandırılmamasına öfke de vardı. Emeklilikte yaşa takılanlar döviz ve pankartları ile yine en dinamik gruplar arasındaydı.

CHP’nin, milletvekilleri, belediye başkanlarının yanı sıra örgütlü bir şekilde kadın kolları ve gençlik kollarıyla 1 Mayıs meydanında yerlerini almaları da değişime, demokrasiye, özgürlüğe yönelik umudun kıpırdanmasının bir sonucuydu sanki.

Bu 1 Mayıs’ta işçilerin, emekçilerin katılımı geçen yıla oranla daha yoğun, coşku daha fazlaydı. Ekonomik krizin tam ortasına denk gelen 1 Mayıs’ta her yaştan işçi-emekçiler çocuklarıyla birlikte meydanı doldurmuşlardı. EGEÇEP, Yaşam Der, Ekoloji Birliği gibi ekoloji örgütleri de ekolojik krize dikkat çeken döviz ve sloganları ile alanda yerlerini almışlardı.

Yürüyüş güzergahları başlangıcından Gündoğdu Meydanı’na kadar üç ayrı yerde kurulan arama noktalarındaki polislerin bu seneki tavırlarında da belirgin bir yumuşama olduğu söylenebilir. Polisin en çok tepki çeken uygulaması ise meydanın üzerine bezler gerilmiş bariyerlerle çevrelenmesi oldu.

İzmir’de 2019 1 Mayıs’ı değişime olan özlemin, umudun kıpırdanmasının coşkusuyla geçti. Ağır ekonomik krize, “tek adam-tek parti” rejimi hevesindeki siyasi iktidarın demokrasiye, hukuka yönelik tüm baskılarına, ülke cezaevlerinde yaşamla ölüm arasında gidip gelen eylemlere rağmen küçük bir umut kıvılcımının bile kitleleri nasıl iyimser bir havaya sokabildiğini ortaya koydu. Umudun karamsarlıktan çok daha baskın bir duygu olduğu da görüldü bir kez daha...


BİRLEŞE BİRLEŞE, ÇÖZEREK İLERLEYECEĞİZ

Elif ÇUHADAR*

Sabah saatlerinde yerel kutlamaların olduğunu duymuştuk, örneğin Emek Demokrasi Güçleri, Bornova’da 1 Mayıs kutlaması yaparak Gündoğdu Meydan’ına gelmişti. Katılanlar oradaki kutlamanın daha coşkulu olduğunu söyledi. Toplanma yerine gelirken yol boyu, sendikaların, derneklerin ve partilerin önünde bir araya gelişlere tanık olduk.

Kortejlerin toplanma yerleri giderek kalabalıklaşırken; yüzlerdeki gülümseme, tanıdıklarla selamlaşma ve kucaklaşmalar birbirine yer açan, suyunu, gevreğini paylaşan emekçilerin biz varız gururu göze çarpıyordu. 

Pankartlar açılmaya, döviz ve bayraklar paylaşılmaya, şapkalar dağıtılmaya başladığında kortejlerin o emekçi disiplini, kendiliğinden hızla gerçekleşiyordu. Yolun diğer yanında kamu emekçileri "Yaşasın sınıf dayanışması" sloganı ile yerlerini alıyordu.

İşçi sendikalarının hemen hemen her temsilciliğinde ve şubesinde "Kıdem tazminatımızı gasbettirmeyeceğiz" pankartları ve dövizleri göze çarparken, bu sloganlara da yansıyordu.

Kamu emekçileri ise iş güvencesi, vergide adalet, piyasalaşan kamu hizmetlerine dikkat çekti. ‘İhraç tecrittir, tecridi kıracağız’ diyen kamu emekçileri "Siz saraya biz kuyruğa" ve "Beyimizin emriyle sendikalı olmadık" diyen işçiler de gündeme ilişkin pankartlarıyla kortejde yerlerini almışlardı.

İşçi sendikalarının kortejlerinde genç işçiler ve coşku dikkat çekiyordu. Sendikalar, partiler dernekler, platformlar, inanç örgütleri, kadın örgütleri, çocuklar ile son yılların en kitlesel 1 Mayıs’ı kutlandı İzmir alanlarında. 

Kamu emekçilerinin taşıdığı “Emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin, barışın, laikliğin egemen olduğu bir dünya ve ülke istiyoruz” yazılı pankarttaki talep gerçekleşene kadar; önümüze çıkan her sorunu, haklarımıza dönük saldırıları, birleşe birleşe çözerek ilerleyeceğiz.

* KESK MYK üyesi


İZMİR TEK YUMRUK: KIDEME DOKUNMA!

Metal İşçisi
İzmir

İzmir’de bu yıl 1 Mayıs kutlamalarının geçmiş yıllara göre daha kitlesel geçeceği tahmin ediliyordu ve öyle de oldu. Krizin yükünün işçilere emekçilere yıkılması için iktidarın sermaye ile topyekün saldırması, “yapısal reformlar” adı altında kıdem tazminatının fona bağlanması, BES’in zorunlu hale getirilmesi ve emekçilerin sırtına yeni vergilerin yüklenmesi, işsizliğin artması, temel tüketim ürünlerine yapılan zamlar ve enflasyon altında eriyen ücretlerle alım gücünün düşmesi gibi nedenler işçileri ve emekçileri meydanlara döktü.

Şüphesiz 2019 yılının TİS yılı olmasının ve emeklilikte yaşa takılanların da katılmasının kutlamaların kitlesel geçmesine katkısı oldu.

Son yıllardaki kutlamalardan diğer farkı ise işçilerin emekçilerin tek yumruk olması idi. Pankartlarda ve dövizlerde “Kıdeme dokunma”, “Kıdeme uzanan eller kırılsın”, “Kıdem tazminatımızdan vazgeçmeyeceğiz” yazıları göze çarparken, sloganlar ise gür bir şekilde “Ankara duysun” diye atılıyordu.

Uzun bekleyişlere rağmen coşku bir an bile yok olmadı. Genç işçiler yoğundu. En acil somut taleplerin dillendirildiği bir havada geçti kutlamalar.

Yerel seçimlerde “Tek adam ittifakına” yaşatılan yenilginin coşkusu ve öz güveni 1 Mayıs alanında hakimdi.

İktidarın ve sermayenin krizin faturasını işçilere emekçilere yıkmasına ve “yapısal reformlar” adı altında sınıfa en açık ve en kapsamlı saldırılara karşı 1 Mayıs’ta alanlarda olmak önemlidir ama tek başına yetmez. Yapılan tüm açıklamalar gösteriyor ki iktidarın ve sermayenin saldırısı artarak devam edecek.

İşçilerin emekçilerin haklarına yönelik tüm saldırılara karşı fabrikalarda, işyerlerinde, atölyelerde daha güçlü mücadele etmemiz gerek. 1 Mayıs coşkusunu fabrikalara, işyerlerine ve atölyelere taşımalıyız!


BİRLEŞE BİRLEŞE KAZANACAĞIZ

Rami Kemal KUYMULU
İzmir

Ben Bornova Belediyesinde çalışan DİSK/Genel-İş İzmir 7 No’lu Şube üyesi bir işçiyim. Düne kadar sadece tek bir işçiyken, bugün örgütlü bir güç olarak 1 Mayıs alanında olmak anlamlıydı.

Bu yıl 1 Mayıs’ı biraz daha öfkeli ve bir o kadar da kararlı karşıladık. Yıllar önce işçilerin bedel ödeyerek elde ettikleri kıdem tazminatımızın fona devri ve bizlere sormadan ellerini cebimize attıkları zorunlu BES dayatması ile karşı karşıyayız.

İktidarın baskıcı ve faşist her türlü yaptırımına karşı milyonların 1 Mayıs’ta Gündoğdu’da olması haklarımıza el koymak isteyenlere karşı cevaptı.

Son yılların en kalabalık, en coşkulu, en birliktelik içeren 1 Mayıs’ı olduğunu gözlemledim.

Biz işçiler; ey iktidar kıdem tazminatımızdan elini çek ve haklarımıza dokunma demek için alanlarda olmaya devam edeceğiz.


SESİMİZİ DAHA GÜÇLÜ ÇIKARMAMIZ GEREK

TÜPRAŞ İşçisi
İzmir

Bu yıl coşkuluyduk. İşçinin sesini duymayanlara işçiyi görmeyenlere daha da sert bir cevap vermek istedik. Biz dün Aliağa’daydık ve kendini sorumlu hisseden herkes Demokrasi Meydanı’nda gereken cevabı verdi. Gönül isterdi ki gece vardiyasından çıkan Aliağa’da olan olmayan işçiler memurlar, taşeronda çalışan işçiler, çiftçiler, bütün emekçiler meydanda olsun. Çünkü Aliağa sanayi anlamında çok üst düzey bir yer ve neredeyse İzmir’in geçim kaynağı olan bir bölge. Bu bölgede toplusözleşmesi devam eden TÜPRAŞ, Ravago gibi fabrikalarda işçiye karşı bir saldırı varken, yarın bütün ülkeyi kasıp kavuracak saldırılar varken, işverenler Kiplas’ın öncülüğünde birleşmişken biz neden Aliağa’da birleşemedik?

Korktuk mu, kaçtık mı, keyfimizin esiri mi olduk, siyasi görüşümüz mü engel oldu? Bizim hakkımızda kararlar verilirken biz neden sessiz kalıyoruz. Ailemizin rızkını çalanlara neden daha güçlü ses veremedik. Bizden sonra da bu ülkede çocuklarımız torunlarımız çalışacak biz işçinin, memurun, emekçinin, bu ülkede yaşayanların hakkını hukukunu daha da ileri taşımamız gerekirken neden geriye gidiyoruz? Evet hep bu neden sorusu kafamın içinde dolaşıyor. Çünkü ülkemiz öyle bir hale geldi ki hakkını arayanlar terörist oldu, soğan üreticisi çiftçi yeri geldi hepimiz terörist olduk. Bizi böyle ithamlarla birbirimize düşürüp bizi bölüyorlar ve başarıyorlar da. İşçi sınıfı birlik beraberliğini sağlayamadıktan sonra köleden bir farkı kalmayacak. Bugün meydanda olmayan yarın pişmanlığını yaşamasın. Haksızlığa karşı sessiz kalmayalım.

Nerede EYT’lilere verilen sözler, nerede memura 3600 ek gösterge, nerede asgari ücretin geçinebilir düzeye çıkarılması, size soruyorum, yoksa kandırılıyor muyuz?

Avrupa’da sendikalar ülkede söz sahibiyse bizde neden değil? Neden üreteni, işçiyi, memuru, çiftçiyi duymuyorlar. Her şey birlik ve beraberlikten geçiyor arkadaşlar. Daha önce fabrikalar satılırken ülkenin en büyük değerleri satılırken sesimizi güçlü çıkaramadığımız için bu tekliflerle geliyorlar.

Umutluyum daha güzel yarınlar için...

ÖNCEKİ HABER

İzlenim: Ankara 1 Mayıs'ı 10 Ekim'in havasını dağıttı

SONRAKİ HABER

İstanbul 1 Mayıs’ından izlenim: Baharı getireceklerin büyük gösterisi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...