30 Ocak 2019 14:57

“Aslında bir farkımız yok”

Siteler’de yaşamını yitiren işçilerin arkadaşları, Ankara’nın diğer noktasında yer alan OSTİM’den genç işçilerle konuştuk.

Paylaş

Barış İNCİ
Ankara

Türkiye’nin en büyük mobilya üretim merkezi Siteler’de bir mobilya dükkânında gerçekleşen yangın sonrasında 5 Suriyeli işçi hayatını kaybetti. Siteler’de yaşamını yitiren işçilerin arkadaşları, Ankara’nın diğer noktasında yer alan OSTİM’den genç işçilerle konuştuk.

Siteler ismini çeşitli zamanlarda mobilya üretim merkezi olmasından kaynaklı duyarız. Küçük küçük atölyeler şeklinde yer alan kayıtsız işçilik ve çağ dışı çalışma koşullarının da aynı zamanda tam merkezi. Çocuk işçiliğin yaygın olduğu Siteler’de Ortadoğu’da yaşanan savaş süreci boyunca Suriye, Irak, Afganistan gibi birçok ülkeden binlerce işçinin de merkezi haline geldi. Son olarak geçtiğimiz hafta bir atölyede çıkan yangında 5 Suriyeli işçi yaşamını yitirdi. Hayatını kaybeden işçilerin ardından işverenler ve hükümet yine  “kader”, “kaza”, “fıtrat” gibi sözlerle işçilerin gözler önünde korkunç bir şekilde yaşama veda etmelerinin üzerine perde çekti. Konuştuğumuz işçiler; OSTİM, Sincan, Siteler gibi sanayi bölgelerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği önemlerinin alınmadığını, bu önlemlerin bir külfet olarak görülmesi sonucunda birçok yaralanma ve ölümün gerçekleştiğini belirtiyor. Siteler’de yaşanan acı durum sonrası Siteler’de sığınmacıların bulunduğu mahalleler ve Siteler’de adeta yas tutuluyor. Ancak konu Suriyeli işçiler olunca OSTİM’de ırkçı yaklaşımlar ve göçmen karşıtlığı da kendini gösteriyor. Ancak hem Türk hem göçmen işçiler iş koşullarıyla ölümlerin göz göre göre geldiğini anlatırken birbirlerinin yaşamlarına da ayna tutuyor.

“KARNIMIZ DOYUYOR DİYE DUA EDİYORUZ”

İlk olarak görüştüğümüz Abdullah isimli genç işçi 4 yıldır Siteler’de çalışıyor. Geçtiğimiz haftalarda yaşanan ve 5 Suriyeli işçinin yanarak can verdiği bölgede çalışan Abdullah, o 5 işçinin de arkadaşı olduğunu söylüyor. Abdullah 18 yaşında. Yoksulluk ve açlık nedeniyle yıllar önce Ankara’ya geldiğini, direkt Siteler’de işe başladığını anlatıyor. Kalabalık bir ailesinin olduğunu ve onlara bakabilmek için gece gündüz çalıştığını ifade eden Abdullah, ilk günlerinde dışlandığını, ucuz işçi olarak çalıştırıldığını şu sözlerle anlatıyor: “Yabancı olduğum için bazı kişiler maaş konusunda cimrilik etmek isterken bazıları ise dışladı ve çalışma esnasında gereğinden fazla yükler vermek istediler. Siyahi olmamdan kaynaklı hep dalga geçtiler. Neyse ki sabrım nedeniyle kendimi sevdirmeyi, insanların saygısını kazanmayı sağladım. Zaman içerisinde işi de öğrendim. Burada kendimize bir düzen kurduk. Bugün aldığımız para ile Ankara’nın başka bir yerinde yaşayamayız. Belki kirasını bile ödeyemeyiz ama ‘En azından bir işim var ve karnım az da olsa doyuyor.’ deyip dua ediyoruz. Bizler yoksulluk savaş, açlık gören insanlarız. İş koşullarımız ne kadar kötü olsa da kabul ederiz. İtiraz da edemeyiz, ettirmezler.”

AZ PARAYA CAN GÜVENLİĞİ OLMADAN ÇALIŞIYORUZ

Asgari ücretin bile çok altında para kazandığını ve buna sevindiğini ifade eden Abdullah, “Ancak ne yazık ki her mülteci aynı durumlarla karşılaşmıyor. Birçok kez ağır şartlar altında ve can güvenliği olmadan çalıştırılıyoruz ama çok daha az paralar veriliyor sırf yabancı olduğun için.” Suriyeli, Iraklı kişiler, emeklerinin karşılığında gerçek haklarını elde edemediklerini de dile getiren Abdullah her daim kapı dışarı edileceklerini de bilerek çalıştıklarını ifade ediyor. Dönemlik işlerde çalıştırıldıklarını, işler azalınca çıkarıldıklarını söylüyor. Şu aralar yaşanan acı olayın etkisi ve işlerin düşük olduğu bahane edilerek kendisi de işten çıkarılmış. Ekonomik krizin de hissedildiğini, sadece çalıştığı dükkânı değil bütün Siteler’i de tamamen durdurduğunu sözlerine ekleyen Abdullah, küçük de olsa gelir elde etmek için çabalayan insanların olduğunu kaydediyor. Yani günlük iş, amelelik gibi…

“DIŞLANMADIĞIMIZ, ÖLMEDİĞİMİZ BİR DÜNYA İSTİYORUM”

Abdullah geçtiğimiz haftalarda arkadaşlarının da öldüğü Siteler’de çıkan yangının da tanığı. Hayatını kaybeden kişilerin arkadaşı olduğunu ifade ederek bu olayın rahat bir şekilde önlenebilir olduğunu anlatıyor. Hiçbir koruyucu kıyafet giydirilmediklerini, denetim olduğunda dükkânda saklandığını anlatan Abdullah, “Çalışırken gelişi güzel tedbirler alınıyormuş ki bu her yerde böyle ama boş verilmiyormuş can güvenliği, gencecik insanlar öldü. Boş vermeyin” diye sesleniyor. Yapılan ayrımcılığı da hatırlatan Abdullah, “İnsan olsun da ne olursa olsun diyen insanlar daha acımasız da olabiliyor. Kimsenin dışlanmadığı, işçi ölümlerinin olmadığı bir dünya istiyorum.” diye sözlerini tamamlayan Abdullah, yeniden gece gündüz iş arayarak çalışmaya devam edeceğini anlatıyor.

OSTİM’DEKİ İŞÇİLERİN SURİYELİ İŞÇİLERDEN HİÇBİR FARKI YOK!

OSTİM’de genç işçiler Siteler’de işçi ölümleri sonrası kendi aralarında bu durumu tartışıyor. Suriyeli işçilerle aynı koşullarda çalışan ve aynı zamanda çıraklık lisesinde okuyan Veysel isimli gençle konuşuyoruz. Veysel bir oto tamir dükkânında çalışıyor. Sadece 1000 TL maaş alıyor. Veysel bu durumu şöyle anlatıyor: “Ben güya çıraklık lisesinde okuyorum ve iş öğretiyorlar ayağına bu kadar ücret veriyorlar. Ben staj görmüyorum. Haftanın her günü diğer maaşlı işçi gibi daha ağır şekilde çalışıyorum. Ama fırsat bu fırsat…”. İş koşullarını soruyoruz: “Az para çok çalışmak” şeklinde özetleyen Veysel, çalışırken hiçbir koruyucu önlem de alınmadığını hatırlatıyor. Ölen Suriyeli işçilere geliyor konu. Veysel, “Ne olursa olsun böyle bir ölümü kimse hak etmiyor.” diyor. Suriyeli işçilerin düşük ücretle çalıştırılmalarına karşı çıkıyor ancak öte yandan bu durumu kendilerinin de kabulleniyor olmasından rahatsız olduğunu belirterek “Onlar sesini çıkarmıyor, bazen de az parayı kabul ediyor. Onların yüzünden biz de böyle çalışmak zorunda kalıyoruz.” OSTİM ve Siteler gibi bölgelerde zaman zaman sığınmacı işçilere yönelik ırkçı söylemlere de yaygın rastlamak mümkün. Veysel bunları da hatırlatarak iş güvenliği ve düşük ücretlere karşı ayrım olmaksızın ses çıkarılması gerektiğini savunuyor.

“CEPLERİ İÇİN HAYATIMIZLA OYNUYORLAR”

Yine OSTİM’den kaynakçılık yapan 17 yaşındaki Apo söze giriyor: “Patronlar, kendi ceplerinden para gitmesin diye bizim hayatımızla oynuyorlar. Maske bile yok! Her gün kazalardan kıl payı kurtuluyoruz. Her gün kaç tehlike atlatıyoruz bilemezsiniz.” diyor. Suriyeli işçilerle ilgili Veysel gibi düşünen Apo, “Ölen insanlara lafım yok ama Suriyeliler yüzünden daha az maaş alıyoruz onlar daha az maaşa çalışıyor. Bu durum bizleri çok etkiliyor.” diyerek itirazını sürdürüyor. Apo bir süre sessizliğin içerisinde uzaklara dalarken mırıldanıyor: “Aslında bir farkımız yok o da bin lira yüzünden ölüyor ben de…”

 

ÖNCEKİ HABER

Flormar işçilerinden Cargill işçilerine ziyaret

SONRAKİ HABER

Kriz koşullarında gerçekleşecek yerel seçimler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...