03 Ocak 2019 15:11

Gençlerin 2018’i, gençlerin 2019’u

2018’i ve 2019’da biz gençleri neler beklediğini Emek Gençliği Merkez Yönetim Kurulu üyesi Sinancem Alikoç ile konuştuk.

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

Paylaş

Elif TURGUT
İstanbul Teknik Üniversitesi

2019’un ilk günlerinde geride bıraktığımız 2018’i ve 2019’da biz gençleri neler beklediğini Emek Gençliği Merkez Yönetim Kurulu üyesi Sinancem Alikoç ile konuştuk.

2018 Türkiye için nasıl bir yıl oldu?

2018’in Türkiye açısından kapitalist baskı ve sömürünün daha derinleştiği, emekçi sınıflar ve gençler açısından sömürünün daha da ortaya çıktığı bir yıl olduğunu söyleyebiliriz. 24 Haziran seçimleri birçok şaibeyi beraberinde getirdi, bu açıdan da 2018 tek adam-tek parti rejiminin inşasına hızla devam edildiği bir dönem oldu. Küçük ölçekli başlayan daha sonrasında büyüyen ve bugün açısından krize dönüşen ekonomik daralmanın etkilerinin işçi, emekçi halk kesimlerinde hissedildiği bir yıl oldu. Öte yandan dış politikada sürekli gergin bir hattın olmasının, Afrin operasyonunun, Ortadoğu’ya dair senaryoların değişkenliğine bağlı olarak Türkiye’nin pozisyonunun değişmesinin ve işbirlikçi tekellerin çıkarlarına uygun hareket ederek oradaki paylaşım savaşını derinleştiren bir noktada olmasının Türkiye gençliğine yıkım ve ölümden başka bir şey vaat etmediğini de söyleyebiliriz.

2018’DEN MÜCADELE DENEYİMLERİ

2018’in genel panoramasına baktığımızda sadece bu bahsettiğim noktaları konuşursak tek taraflı bir tablo çizmiş oluruz. Bunun dışında Türkiye’de birçok küçük işletmelerde, fabrikalarda, atölyelerde işçiler direnişe çıktı, hak arayış taleplerini sürdürdü. Türkiye gençliği liselerde, üniversitelerde bilimsel eğitime yönelik saldırılara karşı olabildiğince kendi öznellikleriyle karşı duruş sergilediler. Başta ODTÜ oryantasyonunun engellenmesine karşılık toplulukların verdiği kazanımla sonuçlanan mücadele örnek verilebilir. Yine ODTÜ’de İrem Kütük’ün ihmaller sonucu hayatını kaybetmesi sonucu ODTÜ yönetimine önlemler aldırılması, İTÜ Vadi yurtlarında kapatılan yemekhanenin açılması için öğrencilerin bir araya gelerek kararlılıkları sonucu yemekhanelerini açtırtması, Başakşehir öğrenci yurdunda öğrencilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi için mücadelesi bu yılın panoramasının başka bir yüzünü sunuyor. Bizim için 2018 sadece baskı, sömürünün arttığı bir yıl değil aynı zamanda mücadele deneyimlerinin de ufak ufak biriktiği ve 2019’a bu yönde miraslar bıraktığı bir yıldı.

“AKP, GENÇLİĞİ KAZANABİLMİŞ DEĞİL”

Bugün AKP’nin söylemlerine, “proje”lerine, etkinliklerine baktığımızda  “gençleri kazanma”nın, belli bir gençlik tanımının, gençlerin yaşam tarzına müdahalenin çokça  tartışıldığını görüyoruz. Bu neye işaret ediyor?

AKP’nin tek adam tek parti rejimi ile birlikte Türkiye gençliğini ideolojik olarak kendi parçası haline getirme, AKP’nin içinde hareket eden dinamik bir unsur olarak örgütlemek istediği aşikâr. Ama bu niyetin gerçeğe dönüştüğünü söylemek iddialı olur. Dernekleri, üniversitelerdeki kulüpleri, öğrenci temsilciliklerini kimi üniversitelerde yasaklarken kimi üniversitelerde seçimin neredeyse yok sayılarak kendi gençlik kolları başkanlarını temsilci olarak seçmesi örneklerinden elindeki hukuki-hukuki olmayan tüm olanakları gençliği kuşatmak yönünde seferber ettiğini görüyoruz. AKP’nin etrafında, dernekleri etrafında öbeklenen gençlerin kendi geleceğini kurtarmak adına buralara yakınlaştığını görüyoruz. Bugün AKP’nin her dediğine evet diyen, “AKP ne derse doğrudur” diyen gençlik kesimleri ne işçi gençlik açısından ne öğrenci gençlik açısından ne de semt gençliği açısından kitlesel bir yönelişi ifade ediyor. Bu açıdan AKP tüm olanaklarını seferber etmesine rağmen ideolojik olarak gençliği kazanmış durumda değil. Aksine bir politika etrafında birleşen gençler, kendi talepleri etrafında pozisyon almış gençler daha belirleyici. 2018’in son çeyreğindeki bahsettiğimiz mücadeleler de bunu gösteriyor. Kendi geleceğini kurtarmak adına, bugününü kurtarmak adına talepleri etrafında küçük birliklerle de olsa bir kazanım elde eden gençlik grupları bunun bize bir işaretidir. Türkiye’nin dört bir yanında gerçekleşen mücadeleler özellikle ekonomik krizin yükünün artmasıyla bundan sonra da devam edecek gibi görünüyor.

Türkiye gençliğinin ders çıkarması gereken noktalardan bir tanesi bu mücadelelerin, ortaya çıkan deneyimlerin merkezi bir gençlik hareketi etrafında birleşememesi olarak görülebilir. Önümüzdeki dönem bu mücadeleler neye dönüşür? Belki alimlik yapamayız ama bugün açısından ihtiyacı olan merkezi bir gençlik hareketinde birleşmesidir.Gençlik, talepleri etrafında bir araya geldiği parça parça eylemleri ancak merkezîleştirdiğinde, ancak kapitalistlerin politikalarına karşı bir hareket ortaya koyduğunda gerçekten kalıcı bir kazanımı elde etmesi mümkündür.

“GEÇİNMEK GENÇLİĞİN SIRTINDA BÜYÜK YÜK”

Özellikle 2018’in son çeyreğinde ortaya çıkan eylemliliklerin krizin gençlerin sırtına bindirdiği yüke karşı yaşam koşullarının iyileştirilmesi için  olduğunu görüyoruz. Bunu nasıl değerlendirebiliriz?

Türkiye uzun zamandır ekonomik daralmanın içindeydi, aşırı üretimden kaynaklı bir krize girildi. Son 15 yıldır AKP’nin politikaları da bu yangını körükleyerek hızlandırdı. Bunun bedelini ödeyen de geniş halk kesimleri, dolayısıyla gençlik bundan payını alıyor. Eline geçen para bir gencin hiçbir ihtiyacına tam olarak yetmiyor, temel eğitim hakkını elde etmesinde bile bir engel olarak duruyor. Bazı ekonomistler kısıtlı kaynaklar ve insanların sınırsız isteği üzerinden tartışmayı sürdürüyor ama böyle bir şey yok. Sınırsız doğal kaynaklar ve onun üstünde kapitalistlerin tahakkümüdür asıl mesele. AKP bunu gizlemeye çalışıyor. YTÜ’de üniversite öğrencilerinin dahi kampüse alınmadığı bir gün bir gençlik zirvesi gerçekleştiriyor. Cumhurbaşkanı konuşmacı, konuşmasında şöyle diyor: “Burs almayın, kredi alın. Bedavacılığa alışmayın.” Türkiye’de 3 bin civarında şirket konkordato ilan ederek devlet kasasından pay almış ya da bir sürü emperyalist işbirlikçi tekellerin borçları bir kalemde silinebilmiş, buna rağmen gençlerin burs talebi bedavacılık olarak nitelendiriliyor. Öğrenim kredileri sebebiyle zaten güvenceli bir geleceği olmayan gençler çalışma hayatına ciddi meblağlarda borçla başlıyorlar. Sadece geleceğini mi etkiliyor? Bugününü de etkiliyor. Kırtasiye masrafları, barınma, yemek… Bugününü kurtarması, yarına çıkması da gençliğin sırtında bir yük oluyor.

Türkiye gençliği bu işin altından nasıl kalkacak? Baskılarla birlikte krizin yükü de artacak; bunun altında ezilmeyi mi göze alacağız? Emek Gençliği’nin örgütlemek istediği, baskılar karşısında krize karşı bir platformda buluşmaktır. Krizin faturasını kapitalistler, emperyalist tekeller ödesin. Patronlar konkordato ilan edip işin içinden çıkabiliyorlar, biz de krizin yükünü konkordato ilan edip bize yıkanlara karşı böyle bir mücadele platformunda buluşalım. Yerellerde oluşmuş, liselerde, üniversitelerde, işçi havzalarında oluşmuş krize karşı yerel platformlar belki böyle tarif ettiğimiz merkezileşen bir gençlik hareketinin temelini atabilir. Baskılar altında ezilmek tercih ettiğimiz bir yol olmamalı.

“DÜNYA GENÇLİĞİNİN SORUNU ORTAK: KAPİTALİZM”

Son zamanlarda dünyanın birçok yerinden ekonomik talepleri etrafında, demokratik parasız eğitim talebi etrafında bir araya gelen gençlerin seslerini duyuyoruz.  Fransa’dan, Belçika’dan, Tunus’tan, Arnavutluk’tan… Bu seslerin bize söylediği nedir?

Dünya genelinde gençliğin taleplerine bakarsak gençlik, parasız, bilimsel,demokratik eğitim istiyor, güvenceli iş, güvenceli gelecek istiyor. Bu taleplerin dünyanın birçok yerinde ortak olmasının sebebi de sorunun ortak olması: Kapitalist sistem. Dünya genelinde emareleri görülen kapitalist ekonomik bunalım, dünya gençliğini ekonomik bunalıma iterken bir yandan da literatürde “merkez sağ” diye tarif edilen tek adam tek parti rejimlerinin, gerici faşist rejimlerin ön platformlarının kurulduğu bir dönemden geçiyoruz. Dünya genelinde ekonomik bir çıkmaza girerken kapitalist sistem bir yandan da bunun formülü olarak halk üzerindeki baskısını arttırarak emekçilere bunun bedelini ödetmeye çalışıyor ve bunun en büyük aracı olarak da gerici faşist rejimleri ortaya koyuyor. Sorun ortak, çözüm de aslında ortak: Dünya gençliğinin birleşik ve ortak talepler etrafında mücadelesi.

Dünyanın birçok yerinden gelen sesler bize şunu da gösteriyor ki mücadele etmeden kimse bir şey kazanamıyor. Özellikle üniversitelerde yurtdışına çıkma eğiliminin, yaşamını orada daha rahat bir şekilde sürdürme isteğine karşın Fransa’da da demokratik parasız bilimsel eğitim için mücadele örneğini görüyoruz. Koşulları çok iyi olsaydı, dünya gençliği çok rahat bir pozisyonda olsaydı bu eylemler gerçekleşmezdi. Sokaklara dökülen liseli gençliğin talebi de parasız, bilimsel, demokratik eğitim, güvenceli iş, güvenceli gelecek. Nereye gidersek gidelim, Marsa da gitsek, Hollanda’ya da mücadele edecek,Almanya’ya da gitse mücadele edecek,Türkiye’de de kalsa mücadele edecek. Dünya gençliği açısından başka çıkar yol yok.

“GENÇLİĞİN ÖFKESİ 2019’A DAMGA VURABİLİR”

Ne bekliyor bizi 2019’da?

Kapitalist bunalımın derinleştiği, Türkiye açısından ortada. Genç işsizlik oranı yüzde 20. Böyle bir tabloda genç işsizlik oranı yüzde beşe düşecek diyemeyiz. Tek adam tek parti rejimi saldırılarını bırakacak gibi gözükmüyor. İktidarın savaş söylemlerinin bu halka maliyeti ne olacak? Dış politikada karmaşık bir dönem bizi bekliyor. ABD ile ilişkimiz açısından da vahim, derin bir tablo ortada. AKP öyle bir yansıtıyor ki sanki ortada emperyalistlerin çıkarları yokmuşçasına Türkiye’nin etrafında dünya dönüyormuşçasına herkesi dize getiriyoruz. Türkiye’nin hamleleri ABD emperyalizmine, işbirlikçi tekellerin çıkarlarına hizmet etmektedir. Aksi yönde de bunun bedelini Türkiye gençliğine ödetecektir.

Bunun karşısında Türkiye gençliğinin birikmiş öfkesi 2019’a damga vurabilir. Epeydir işçi gençlik açısından AKP’nin ideolojik platformuna ikna olmayan bir gençlik yığını var. Bunun karşısında da yer alacak bir pozisyona geçebilir. Yıllardır gençleri milliyetçilik, hamaset söylemleriyle kendine yedeklemeye çalışıyor. AKP’nin dış politikasıyla Suriye deki Afrin politikalarına ikna olmuş gençler bugün “Fırat’ın doğusuna girelim kendi sınırımızı koruyalım ama asgari ücret 2 bin 20 TL önce bu çözülsün, enflasyon tavan yapmış biz temel gıdalarımıza erişemiyoruz, biz niye gidip başka diyarlara yelken açıyoruz.” diyor.

DAHA İSTİKRARLI, DAHA MERKEZİ BİR GENÇLİK HAREKETİNE DOĞRU

Emek gençliği 2019’da gençliğe nasıl bir rota öneriyor?

Bu koşulların karşısında mücadele etmediğimiz sürece bu baskıların çarkları altında ezilmeye mahkûmuz. Biz eğer bunun karşısına dikilirsek; üniversiteli, liseli, işçi, işsiz gençlik kendi talepleri etrafında, sınıflarında,amfilerinde, atölyelerinde krize karşı, tek adam tek parti rejimine karşı örgütlenirse, siyasal baskılarına karşı, savaşa karşı bir araya gelirse 2019 hakikaten Türkiye gençliği için güçlü bir yıl olarak geçer.

2019’un kapitalizm kaynaklı bu krizin zorluklarının gençliğe, halk kesimlerine itilmesine karşı bir mücadelede birleşmek, sürdürülen savaş politikalarına karşı barışın sesini yükseltmek için demokrasi mücadelesinin ortaya koyduğu sömürü çarkının içinde ezilmemek için tüm gençliğin kendi karar mekanizmalarını ortaya koyabildiği sınıfsız sömürüsüz bir dünya için bir mücadele yılı olasını dileriz. Ancak, sadece dilemekle yetinmekle olmaz, tüm Türkiye gençliğini mücadele etmeye çağırıyoruz. Eminiz ki bugün açısından da karanlık bir tablo olmayacaktır. Baskı koşulları devam ederken Türkiye gençliği yerel birlikleri etrafında yer yer merkeze çıkan bir tabloyu ortaya koyacaktır. Bugüne kadar Türkiye gençlik hareketi tarihine baktığımızda gençlik her zaman muktedir kesimlere bu koşullara bir cevap vermiştir. Ancak hareket eşitsizdir. Zaman zaman sıçrar, zaman zaman düşer. Bu sıçramalı hareketin daha istikrarlı bir örgütlenmeye dönüşmesi dileğiyle daha çok mücadele demekten de başka çaremiz yok.

 

 

ÖNCEKİ HABER

“Taşın altına elimizi koyalım”

SONRAKİ HABER

İzmir yılın ilk haftasını tiyatro, konser ve sergilerle karşılıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa