30 Aralık 2018 00:36

1930’dan 2018’e: Tarih değil, krizler tekerrür ederken

Hakkı Özdal yazdı: 1930 yılına benzer şekilde, yerel ölçekte de küresel ölçekte de ‘kaotik’ görünümün hakim olduğu bir 2018 yılını geride bırakıyor.

Fotoğraf: Kayhan Özer/AA

Paylaş

Hakkı ÖZDAL

“Bu sonsuzluğun içinde işte besbelli sen de
kendini kaybederek apışıp kalmışsın,
idare edemiyorsun. Çünkü ülken senin akıl ve iktidarından büyük.”
Hüseyin Rahmi Gürpınar, Deli Filozof, s. 3

Türkçe edebiyatın –hakkının teslim edilmesi konusunda yeterince adil davranılmadığı söylenebilecek olan– büyük isimlerinden Hüseyin Rahmi Gürpınar, belki de en çarpıcı romanı olan “Deli Filozof”u, 1930 yılında tefrika etti. 1930, Cumhuriyet’in ilanından sonra ikinci kez denenen ‘çok partili yaşam’ deneyiminin, bir bakıma ‘liberal burjuva demokrasisi’ girişiminin bir saman alevi gibi parlayıp söndüğü yıldır. Bizzat Mustafa Kemal’in çağrısıyla ve işaret ettiği isimler tarafından kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası, 100 günü bile bulmayan kısa ömrünü bu sene içinde tüketmiş ve yaklaşık 20 yıl sürecek ‘yeni bir dönem’ başlamıştır.

1930 yılı, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından, başta ana vatanı pozisyonundaki Avrupa ve Kuzey Amerika olmak üzere küresel ölçekte derin bir krizin içine yuvarlanmış kapitalizmin en zor yıllarından biridir. 1929’da ‘büyük buhran’ finans piyasalarını çökertirken, başta 1918’in mağlubu Almanya olmak üzere başlıca kapitalist ülkelerdeki yükselen sınıf mücadelesi, burjuva siyasal iktidarları sarsmaktadır. Zaten bu sarsıntının en dramatik yıkımlara yol açacak sonucu da Almanya’da uç verecek, Naziler 1933’deki seçimi kazanarak iktidara gelecektir. Sonrası malum.

Hitler ve partisini iktidara taşıyan koşullar, aslında burjuva iktidarların küresel ölçekteki krizine dönük çözüm arayışlarının çarpışmasından doğmuş bir ‘kaos’tur. En tipik, en rafine formu, yol açacağı sonuçlar bakımından en önemli versiyonu Berlin’de kurulan “III. Reich” rejimi olmakla birlikte, Almanya’ya değil kapitalizme özgü bir ‘kaos’ ve yine Almanya’ya değil kapitalizme ait bir ‘çıkış arayışı’ idi bu. Çeşitli tonlarla kapitalist ülkelerin hemen tümünde ortaya çıkmış bazı eğilimler, Almanya’da neredeyse tüm sonuçlarına vardırılmış, böylelikle kurulan rejim, özellikle de yıkımı aşamasında yol açtığı büyük trajediler kullanılarak bir ‘sapma’ gibi gösterilebilmişti. Oysa sadece İtalya, Japonya ya da Nazi yanlısı kukla rejimlerin kurulduğu öteki Avrupa ülkelerinin dahil olduğu ‘Mihver Devletleri’nde değil; İngiltere’den ABD’ye, İskandinav ülkelerinden Ortadoğu’ya kadar kapitalizmin elinin değdiği her yerde etkileri görülen bir kapitalist eğilimdi bu. Türkiye’nin tüm dünyayı sarsan ve ülke içinde de etkileri görülen ‘1929 Buhranı’nın hemen ardından, bir tür ‘liberal denklem’ üzerinden çok kısa bir deneme yapıp sonra çok daha katı bir ‘tek parti’ rejimine iltica etmesi de bu eğilimin bir sonucuydu.

Bu dönemin görece daha ‘liberal’ bir eleştirmeni olan Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın, bir ‘Deli Filozof’un arkasında gizlenerek yönelttiği eleştiriler de esasen bu eğilimin yol açtığı ve açacağı sonuçlara dönük, muazzam güçlü bir kavrayışla yapılmış bir tür ‘erken uyarı’olarak görülmelidir belki de. Böyle ihdas edilmekte olan bir rejimin ne tür toplumsal tahribatlara yol açacağına ilişkin de çok güçlü bir hiciv.

Yazının başındaki alıntı, kitabın bir tür önsözü olarak kabul edilebilecek “Filozofun Cenabıhakk’a İtirazları” başlıklı giriş bölümünden alınmıştır. Burada 1930’ların güçlü laik ortamında cesaret edilebilmiş bir üslupla ‘Cenabıhakk’a yönelik eleştiriler sıralanır; ama her dikkatli okur, hem kullanılan kavram ve sözcüklere hem de dolaysız göndermelere bakarak, hicvedilenin, tam da o sıralarda inşasına girişilmiş bulunan ‘Yeni Türkiye’ rejimi olduğunu görebilir. Devletin ve onu elinde tutanların kendisini en güçlü hissettiği, dışarıdan da öyle göründüğü bir anda, “apışıp kalmışsın, idare edemiyorsun” diye hitap edilen, kişiselleştirilmiş bir tanrı (ya da tanrısallaştırılmış bir kişi) olmaktan çok; kurulan, kurulmakta olan düzenin kendisidir. ‘Cenabıhak’, kendisini sonsuzca güçlü gören bir rejimin kırılganlığını gösterebilmenin cüretkar bir yolu olmuştur. Ve bilindiği üzere ana hatlarıyla haklı çıkacaktır.

Türkiye, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Deli Filozof’u yazdığı 1930 yılına benzer şekilde, yerel ölçekte de küresel ölçekte de ‘kaotik’ görünümün hakim olduğu bir 2018 yılını geride bırakıyor. Evrensel’in 2018 Almanağı için yazılan yazılar, bu kaosun panoramik bir görünümünü sunuyor zaten. Ve bu kaosun taşıdığı potansiyel açısından dikkat çekmek gereken bir nokta var.

İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından kurulan ‘sosyal devlet’ esaslı liberal burjuva sistemler, 70’lerin sonundan itibaren yerini, işçi sınıfının kazanımlarını hızla tasfiyeye girişen ve ‘piyasa’nın çok daha dolaysız diktatörlükleri olarak örgütlenen neoliberal sistemlere bırakmaya başlamıştı. Türkiye’deki 12 Eylül diktatörlüğü de esasen bu piyasa diktatörlüğü inşasının temelini düzleyip şantiye alanını kuran bir ‘askeri iş makinesi’ fonksiyonundaydı. Şimdi dünyanın pek çok noktasında bu neoliberal denklem ağır bir krizle ve ciddi değişim emareleriyle sarsılırken, bizde de yine oldukça ‘özgün’ bir versiyonu yaşanıyor bu sarsıntının. Derin bir ekonomik, politik ve toplumsal krize saplanmış olan bu eski denklemin son siyasal temsilcileri; hem bu krizlere yol açan koşulların bir ürünü/sonucu, hem de müsebbiplerden biri olduklarını gizleyerek, kaçınılmaz olduğu anlaşılan değişimin sert dalgaları üzerinde gemilerini yüzdürmeye çalışıyorlar. Artık bizzat ‘eski bir Türkiye’ haline gelmiş ‘Yeni Türkiye’ söylemini, parlak demokratik ve ekonomik vaatler yerine hırçın ve son noktada nafile bir ‘güvenlik’ endişesi ile güncellemeleri, baskının dozunu giderek artırmaları da o ‘yüzdürme’ çabasının bir sonucu.

Hem artan sınıf çelişkileri ve bunlar etrafındaki mücadeleyle, hem de kapitalizmin doğasına özgü ‘alternatif’ arayışlarının yol açabileceği olası ‘fraksiyon’ kavgalarıyla 2019 yılı da, tıpkı 2018 gibi, zorlu ve ‘özel’ bir yıl olacak gibi görünüyor.

ÖNCEKİ HABER

'İnşaat sözleşmesi İsviçre işçi sınıfı adına bir başarıdır'

SONRAKİ HABER

2018 krizin başlangıcı, 2019 yıkımın...

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...