20 Eylül 2012 08:47

Trajikomik ‘aldatma’ hikayeleri

2012 Oscar törenlerine damgasını vuran Artist filminin ödüllü oyuncusu Jean Dujardin ve Gilles Lellouche’un başrollerini paylaştıkları Sadakatsizler (Les Infideles), 7 yönetmenin çektiği 6 kısa filmden oluşuyor.Aldatma olgusunu Fransız toplumsal ve ekonomik hayatından yola çıkarak eleştiren film, kadın-erkek ilişkilerine de farklı

Trajikomik ‘aldatma’ hikayeleri
Paylaş
Zeynep Gizem Şenel

Aldatma olgusunu Fransız toplumsal ve ekonomik hayatından yola çıkarak eleştiren film, kadın-erkek ilişkilerine de farklı bir bakış açısı getiriyor. Film aynı zamanda La Question (Soru) adlı bölümde Dujardin’in eşi Alexandra Lamy’nin sesinin de belirttiği üzere “burjuvazinin sadakat takıntısının” modasının geçtiğinin de altını çiziyor.
Modern zamanların ikili ilişkileri çarpık bir yöne sürüklediği düşüncesi filmde durum komedisinin kullanımıyla da pekiştiriliyor. Oldukça maskülen görünümlü iki adamın aynı odayı ve aynı yatağı paylaşarak eşlerini aldatması ve adamlardan birinin “Evli olduğumuzu biliyorlar. Çocuklarımızın resimlerini gördüler.” diyerek şaşkınlığını dile getirmesi bu komik durumlardan sadece biri.
Diğer bir sahnede muayenehane masasında yarı çıplak karısına yakalanmış bir adamın ilk söylediği şey “Ben bu kadını tanımıyorum” oluyor. Veya görüntülü arama yaptığı karısıyla konuşurken İnternet’te eskort kız arayan bir başkası hangi kapıyı çaldıysa sonuç alamıyor ve sonunda hiç de hoşlanmadığı bir kadınla birlikte olabilmek için kapısının altından seni seviyorum notu atıyor. Bir başka talihsiz çapkın ise barda tanıştığı güzel kadının evinde kadının kocasına yakalanıyor kaçmaya çalışırken adamla karısının seri katil olduğunu öğreniyor. Film bu gibi bir dizi trajikomik hikayeyle kadınların yüzyıllardır sorduğu en önemli sorulardan birine, ‘Erkekler neden aldatır’ sorusuna cevap arıyor. Fransız Clark Gable ya da Fransa’nın George Clooney’ye cevabı olarak görülen Dujardin yönetmenlik de yaptığı bu filmde sadece erkekleri değil, tüm toplumu ve dolayısıyla kadınları da eleştiriyor.

ARAFTA SIKIŞIP KALAN İNSAN

Doğanın çeşitliliği desteklemesi, erkek tabiatının tek eşliliğe yatkın olmaması ve kadın bedeninin mağara devrinden bu yana arzu objesi olarak görülmesi insanoğlunun teknolojik ve sosyolojik değişimlere, medeni hayatın getirdiği kısıtlamalara yeterince ayak uyduramadığı gerçeğini daha bariz hale getiriyor. Evlilik kurumunun, modernitenin ve ideolojilerin direttiği bir kavram olduğu düşünülürse ilkel haline dönemeyen ama tam olarak medeni de olamayan insanın varoluşsal bir Araf’ta sıkışıp kaldığı daha net anlaşılıyor.
Bu yönden bakıldığında Dujardin’in eleştirisi medeniyet sınırları içinde tanımlanan erdemliliğin sağlanamayışına duyulan bir öfke olarak da nitelendirilebilir. Ekonomik hayatın finansal krizlerin ve giderek daha içinden çıkılmaz bir hal alan toplumsal döngünün pençelerinde bireyin söz hakkını elinde tuttuğunu, tabuları yıkarak, sistemin ve çevrenin beklentilerini karşılamayarak ve redderek kanıtlamaya çalışması bir nevi isyanın başlangıcı olabilir. Dujardin’e göre ise bu, ahlaki çöküştür.
Ahlakı ve toplumsal kuralları belirleyen yine insanoğlunun kendisidir. Ademoğlu kendi kendini boz bulanık bir girdaba, garip bir tuzağa mı çekmiştir?

‘ALT TARAFI DIR DIR YAPARLAR İŞTE’

Erkek zihninde kimi zaman değişiklik, kimi zaman merak, kimi zaman da basitçe ihtiyaçtan kaynaklanan aldatma hadisesi kadın benliğinin karmaşasında intikam, nefret, hırs gibi olgularla karışarak çok daha grift bir forma kavuşabiliyor. Bu bakımdan Dujardin’in eleştirisi her ne kadar tüm toplumu (öncelikle Fransız Toplumunu) kapsasa da kadınların aldatma konusuna bakış açısı filmde ‘Alt tarafı dır dır yaparlar işte’ edasında geçiştirilmiş. Bu bakımdan filmi tek taraflı -ya da bazı eleştirmenlere göre kadın düşmanı- yapan ve aslında irdelenmesi gereken konuları havada bırakan şey hikayelerdeki bir eksiklikten ziyade yönetmenlerin bölümleri kısa tutma telaşı olabilir.
Filmin 10. dakikasında ortaya çıkan ve izleyiciye bu bir film kendini kaptırma diye haykıran jenerik, gerçeği vurgulama namına giderek renklenen abartılı olayların ve neredeyse karakterden çok sterotype’ı andıran oyunculukların arasında aslında neyi vurguladığı, neyi hedef aldığı, nereye varmaya çalıştığı pek de belli olmayan bir yapım çıkıyor karşımıza. Buna rağmen bunca gürültü patırtının neden olduğu şey  kafa karışıklığı değil, sadece yorgunluk.

ÖNCEKİ HABER

Diyarbakır sinema günlerinde ‘çocuk hakları haftası’

SONRAKİ HABER

Sağlık çalışanları mutsuz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...