10 Kasım 2018 23:39

At’laşma, körleşme...

Nuray Sancar, Panasonic’in ‘Wear Space’ isimli at gözlüğünü yazdı: Finans kapital verdiğin sürece ister. Ruhunu da ister, gözlerini de.

Fotoğraf: Panasonic

Paylaş

Nuray SANCAR

Samira Mahmalbaf’ın İki Bacaklı At filminde, zengin bir babanın sakat oğlunu okula sırtında getirip götürsün diye ayda 1 dolar ücretle tuttuğu, kendisi de bir çocuk olan Giah’ın yaptığı iş sürecinde nasıl bir dönüşüme uğradığı anlatılır. İki küçük çocuktan sırtta taşınanın efendileştiği, diğerinin köleleştiği bu ilişkinin başlangıcından sonuna kadar özgün bir Robenson Crusoe-Cuma döngüsü vardır. Sanki eşit bir karşılaşmaymış gibi başlayan ama iki insandan birine şiddet uygulayabilme hakkı diğerine de boyun eğmekten başka şans bırakmayan pazarlık süreci, taraflardan birini insanlığından çıkarır.   

Önce angaryalara direnen, örneğin eşeklerle yarışmasını isteyen “efendisine” kendisinin eşek olmadığını, sadece çalıştığını söyleyen Giah, şantaj, ödül, kovma, geri alma ve diğer terbiye biçimlerinden geçtikten sonra köle olmakla kalmaz. Direncini giderek kıran bir dizi mücadeleden sonra, sırtında taşıdığı efendisinin kendisine at muamelesi yapmaya başlamasından itibaren bir at’a da dönüşür.

Semih Erelvanlı filmi anlattığı makalesinde “Mahalledeki diğer çocukların Giah’ın sırtında sırf zevkine dolaşmak için para ödemeleri, gerçek bir ata biniyormuş hissini yaşamak için ona eyer, gem, hatta nal takmaları, küçük efendinin bakış açısının yaygınlığı hakkında yeterince ipucu vermektedir” diye yazar. Giah nihayet bir ahıra kapatılır, önüne konan samanlarla beslenir ve yaşlı uşak tarafından kendisine bir at başlığı takılır. İnsanın hayvanlaştırılma süreci tamamlanmıştır artık.*

Yönetmen Mahmalbaf bir söyleşide şöyle der: “İki insan arasındaki ilişkinin ne kadar ileri gidebileceğini ve bir insanın ne kadar değişebileceğini keşfetmeye çalıştım. İran’da bu kadar zor politik-toplumsal koşullarda yaşarken başka ne yazabilirdim? Görünüşte modern ama aslında ilkel bir toplumdaki gizli ilişkileri, totaliter bir otoriteyle toplum arasındaki bağlantıları nasıl ifade edebilirdim?​” Erelvanlı filmin coğrafyasının Afganistan, Sahraaltı Afrika veya Uzakdoğu olması durumunda da bu fantastik anlatının tuhaf kaçmayacağını not düşmüş. Ne de olsa modernlik ve ilkellik gibi iki kültürel kategoride düşünebildiğimiz bir dünyada böyle fantazyaların doğal mekanı hep Batı dışı coğrafyalarmış gibi görünür.

Ne var ki Mahmalbaf’ın metaforunun, insanın yaptığı iş aracılığıyla düşürülmesini  açıklayabilme gücü sadece sınırlı bir coğrafya için geçerli değil. Esnek çalışma, taşeronluk, işçinin bir mal gibi alınıp satıldığı kiralama sistemi sayesinde kuralsızlaştırılan çalışma yaşamında insanları teknik ve fiziki denetim altında tutarak zorla çalıştırma da yeni iş etiğinin bir parçası oldu. Mahmalbaf’ın metaforu bir sanatsal anlatım biçimi olmaktan çıkarak can acıtıcı bir gerçek haline geldi. 

Geçtiğimiz günlerde Panasonic’in tasarım bürosu Future Life Factory’nin beyaz yakalı emekçilerin yaptığı işe odaklanmasını sağlamak üzere piyasaya sürdüğü at gözlüğü, çalışanların görüş alanlarını sınırlayıp ortam uyaranlarını uzaklaştırarak insan gözü ile ekran arasında dolaysız bir bağımlılık ilişkisini yeniden kurmayı amaçlıyor. Çalışanı yarı yarıya körleştirme demek bu. Evet tasarımcısı bir Uzakdoğulu. Kalite çemberlerinin, Toyota mucizesinin, yeni işletme adabının mucidi olan Japonya’nın birikimini; mahremiyeti hiçe sayan açık ofisler, panopticon sistemine göre kurulmuş binalar, mobese kameraları, çipli giriş-çıkış kartları ile işleyen Batı’lı denetim sistemine monte eden kişi de bir Japon. Ama bu denetim biçimlerindeki çeşitliliği bir Japon aklıevvelliğine havale edemeyiz.

Bir Fransız tekeli LC Waikiki’nin Türkiye’deki patronları, ürettikleri metalar üzerinde hiçbir hak tanımadıkları işçilere üretimin nasıl artırılacağını belirlemek için kafa yormaya yani Japonca bir sözcükle Kaizen (öneri) vermeye zorluyorlarsa bu sadece Japon çalışma etiğinin küresel bir karşılık bulduğunu gösterir. İşçilerin sadece etinden sütünden, kas gücünden yararlanmak anlamına değil, zihinlerinin de köleleştirilerek teslim alınması anlamına gelir bu.**

Bu sistemde çalışma saatlerinin her gün biraz daha uzatılması yetmez. İşçilerin tuvalet ihtiyaçlarını ne kadar sürede göreceği, yemeklerini hangi hızda yiyecekleri ve birim zamanda ne kadar meta üretecekleri de ölçülür. İşçiler ayaklı çiplere dönüşür. Ya da bizde, bir zafer anıtıyla eş tutulan üçüncü havalimanında olduğu gibi, forsa muamelesi gören işçiler başlarına dikilen gözetmenlerin kırbaç niteliğindeki  “hadi hadi” gazıyla çalışmaya zorlanır.

Bu kölece çalıştırma sisteminin sonucu bazen Çin’de olduğu gibi intiharların artışıdır. Çin’de aşırı çalışma yüzünden intihar eden işçi sayısı çoğaldığında ABD’li teknoloji tekellerine üretim yapan Foxconn, gözetim tekniklerine ayırdığı parayı iş güvenliğinden esirgemiştir mesela. İşe alımlarda ‘intihar etmeyeceğim’ sözleşmesi imzalatan tekel, intihar vakalarına önlem olarak yüksek fabrikanın etrafına ağ örmeyi yeterli görmüştür.

Kapitalizm boş bulduğu bir alanda rahatlıkla oynatabilmek için sırtına bineceği atları üretmeye devam eder. Piyasada “özgürce” karşılaşan emekçiyle patronu arasındaki pazarlığın bazı iktisatçıların iddia ettiği gibi eşitler arasındaki bir ilişki olmadığını, ücretli çalışmanın emeğiyle geçinenler için bir kölelik sözleşmesi anlamına geldiğini herkes bilir. Ancak bu yetmez,  ücretli kölelik düzeni, bugünlerde insanı insan yapan her şeyi ondan çekip alıyor, ona bir hayvan muamelesi yapmaktan imtina etmiyor. Çalışana at gözlüğü takmaya yeltenen arsızlığın dizgini ise, onu kendi haline bıraktığında hiç olmayacaktır.

Mahmalbaf’a dönersek; çarkın nasıl döndüğünü gayet iyi anlatmıştır.  Filmdeki küçük efendi insan-bineğinin sırtından, onurundan ve özgürlüğünden sonra aşkına da göz dikmiştir. Giah’tan sevgilisini de kendisine vermesini ister.

Evet ister, finans kapital verdiğin sürece ister. Ruhunu da ister, gözlerini de.

* Semih Erelvanlı, İki Bacaklı At Ya da Dört Bacaklı İnsan / İran Yeni Sineması Üzerine Notlar, Evrensel Basım Yayın.

** LC Waikiki sömürüde işçiyi katılımcı hale getiriyor, Evrensel, Sinan Ceviz haberi, 2 Kasım 2018.

ÖNCEKİ HABER

Cumartesi Annelerinin suretleri sanat fuarında

SONRAKİ HABER

Çin, 2030'da turizm lideri olacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...