23 Ekim 2018 23:05

YÖK ne yapmak, nereye varmak istemektedir?

Akademiye yapılan saldırılar dizisinde sıra ÖTK’ye geldi, ama öğrenci hareketi böylesi bir kazanımdan kolay kolay vazgeçmez.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Boğaziçi Üniversitesi’nden bir öğrenci

Geçen hafta üniversitelere gönderilen bir yazıyla YÖK, Öğrenci Konseyi seçimlerini belirsiz bir tarihe erteledi. Mealen "biz ÖTK'nin nasıl oluşacağını, kimlerin girip kimlerin giremeyeceğini belirleyene kadar temsilci seçemezsiniz" diyen bu açıklama, YÖK'ün vakti zamanında "öğrencilere söz hakkı veriyoruz" diye yasallaştırmak zorunda kaldığı kuruma dair karar alırken, öğrencilere hiçbir şey sormaması anlamına geliyor.

Genç Hayat'ın, gençlik hareketi tarihini anlattığı portre sayfalarından, öğrencilerin kurduğu demokratik örgütlerin tarihini okumuştuk. Özellikle 1976'dan 12 Eylül darbesine dek ODTÜ'de varlık gösteren, çeşitli üniversitelere de yayılan ÖTK deneyimi, öğrenci hareketi tarihinde önemli bir yer tutuyor. Bu toprakların en eski Öğrenci Konseyi ise, bilinen kadarıyla, 1908’de kuruldu.

Öğrenci Temsilcileri Konseyleri, 1990'ların sonunda bu sefer YÖK onayıyla yasal olarak ortaya çıktı. Fakat YÖK'ün ÖTK'si, öncellerine kıyasla hem yetkiler hem demokratik işleyiş bakımından "kuşa çevrilmiş" bir yapı. YÖK, yeterince kemiğini sıyıramadığını düşünmüş olsa gerek bu yapının ki, “biz bir kere daha bakalım, bu haliyle ÖTK bol geldi bize” diyor, “biz sizin kaderinize karar verene kadar seçim falan yapamazsınız” diye kilitliyor işleyişi.

Günümüzdeki ÖTK, YÖK’ün onayıyla kurulmuş olsa da YÖK’ün bir lütfu değil. Öğrenci hareketinin bir kazanımı. Bu kazanımın sınırlarını genişletmek, demokratik bir yapıya kavuşturup, öğrencilerin üniversite yönetimine katılmasının önemli bir aracı haline getirmek de yine bizim elimizde.

Kimi üniversitelerde ÖTK seçimlerinin dahi yapılmadığı, temsilcilerin “hocalar tarafından” belirlendiği bir gerçek elbette. Fakat YÖK’ün seçimleri erteleyerek kötü yönde etkilediği, muhtemel düzenlemelerle de mağdur etmeye devam edeceği yerler ilk başta, az çok işleyen bir ÖTK’si olan üniversiteler.

NASIL BİR ÖTK İSTİYORUZ?

Mevcut haliyle YÖK yönetmeliğindeki ÖTK ile, demokratik bir ÖTK arasında bir uçurum olduğu gerçek. Peki bu uçurumun kaynağı? Nelerin düzelmesi gerekiyor? Kendi okulum Boğaziçi Üniversitesi’nde, YÖK yönetmeliğine kıyasla daha demokratik yollarla işleyen bir ÖTK var. Kimi işleyiş örneklerini vererek, hem YÖK’ün öğrencilerin elinden neyi almaya çalıştığını, anlatmaya çalışacağım, hem de mevcut ÖTK yönetmeliğinin nasıl şekillenmesi gerektiğine dair fikir yürüteceğim.  

DAHA İŞLER BİR ÖTK

Boğaziçi Üniversitesi’nde ÖTK seçimleri, iki yılda bir değil, her yıl yapılıyor. Bu seçimler, ders seçimleri gibi işlemleri de yaptığımız platform üzerinden, internet yoluyla yapılıyor ilk aşamada. Dolayısıyla “seçimleri öğrencilerden kaçırmak” imkânsız hale geliyor. Kimin kaç oy aldığı, kimlerin temsilci seçildiği de yine aynı platform üzerinden duyuruluyor.

YÖK’ün öngördüğünün aksine, her bölümün tek temsilcisi olmak zorunda değil bizim üniversitemizde. Bölümlerin 5 temsilcisi olabiliyor. Bu temsilcilerin, başta bölüm toplantıları olmak üzere, bölüm öğrencilerinin kaderini etkileyecek her toplantıya katılma, buralarda oy kullanma hakkı var.

Yalnız akademik birimlerin toplantıları değil ÖTK temsilcilerinin katılabildiği yerler. Okulda, iç işleri üstlenen 50’nin üzerinde kurul/komisyon bulunuyor. Bunların büyük çoğunluğunda, bizi doğrudan ilgilendirenlerin ise hepsinde öğrenci temsilcisi bir üye de bulunuyor. Bu sayede yalnızca “son kararların” alındığı senato toplantısı gibi yerlerde ÖTK başkanı yoluyla değil, doğrudan “her şeyin başladığı,” çalışmaların yürütüldüğü komisyonlarda, “herhangi bir temsilci” düzeyinde katılmak mümkün oluyor okul yönetimine.

DEMOKRATİK YÖNETİMİN ARACI OLARAK ÖTK

ÖTK, iyi niyetli insanların üst yönetim kademelerine gelerek, buraların “prestijine” dayanarak çeşitli yerel/genel sorunlara dair “bir şeyler söylemesiyle,” yahut tumturaklı açıklamalar yapması, bildiriler yazmasıyla mücadele aracı haline gelmez.

ÖTK, öğrencilerin yalnızca sözde değil, pratikte okul yönetimine katılmasının aracı haline geldiği ölçüde demokratik üniversite mücadelesinin parçası olur.

Yönetmeliğin YÖK haliyle, bir öğrenci temsilcisinin (başkanın) yönetim organlarının toplantılarına, davet üzerine, oy hakkı bulunmayan bir “izleyici” olarak katılabilmesi, ÖTK’nin okul yönetimine katılmasını engellemek, “dostlar alışverişte görsün” hesabıyla bir öğrenciye çay-kurabiye ikram etmek demek.

Yukarıda Boğaziçi’nden verilen örneklerdeki gibi, okulun bütün yönetim kademelerinde öğrenci temsilcilerinin bulunması, YÖK’ün tam da istemediği, şimdi engellemeye çalıştığı şeye denk düşüyor.

BUNDAN SONRA YAPILACAKLAR

Önümüzdeki en acil talep, YÖK’ün ÖTK seçimlerini engellemesine karşı durmak, bir an önce seçimlerin yapılmasını sağlamak. Başta ODTÜ, Boğaziçi, İstanbul Teknik Üniversitesi gibi belli düzeyde işler halde bulunan ÖTK’leri bulunan okullar olmak üzere, kazanılmış demokratik hakları kaybetmemek, bunları daha da ileriye taşımak için çaba sarf etmek gerekiyor.

Akademiye yapılan saldırılar dizisinde sıra ÖTK’ye geldi, ama öğrenci hareketi böylesi bir kazanımdan kolay kolay vazgeçmez.

ÖNCEKİ HABER

Ankara'da Hacı Bayram Veli Üniversitesi sorunlarla açıldı

SONRAKİ HABER

'Evrimi anlatmak bizim sorumluluğumuz'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...