01 Eylül 2012 14:30

Pamuk’un eksik bıraktığı

Geçtiğimiz günlerde Nobel Ödüllü Yazar Orhan Pamuk’un Alman Die Zeit gazetesinde bir söyleşisi yayınlandı. Pamuk, Die Zeit Muhabiri Michael Thumann’ın, “Kitaplarınızda yönü Avrupa’ya dönük seküler Türk üst sınıfının yaşadığı ihtişamı ve rezaletleri anlatıyorsunuz. Bu burjuva sınıfını

Pamuk’un eksik bıraktığı
Paylaş
Arif Koşar

Orhan Pamuk bir soru üzerine, Türk üst sınıfının son on yıllarda servetlerini üç misli arttırdığına işaret ederek, bu kesimin siyaset alanında ise eski gücünü yitirdiğini söyledi. Pamuk, “Akıllı olan gerçeği kabullendi. Saygı edinme konusunda mesafe kaydetmeye başladılar” diye konuştu.

KAVRAM KARGAŞASI

Pamuk’un bu görüşleri kiminin tepkisini çekerken kimi kesimlerden de üstü kapalı bir destek gördü. Hedefi söyleşisinde de belirttiği gibi ‘laik Türk üst sınıfı’? Bu üst sınıf Pamuk’a göre siyaset alanında eski gücünü de yitirmiş. Peki, siyaset gücünü arttıran kim? Kürt üst sınıfı mı? Haşa! Ya da ‘laik olmayan’ Türk üst sınıfı mı? Ya öfkelendiği burjuvazi? Ya kendisi?

Pamuk öyle bir kavram kargaşası yaratmış ki, en temel olgular bile birbirine girmiş. Örneğin bir yandan ‘Burjuvazi beni öfkelendirir’ derken diğer yandan kendisinin de aynı sınıftan olduğunu söylüyor. ‘Burjuvazi’, ‘Yukarıdan bakan’, ‘Eski gücünü yitiren’, ‘siyaset sahnesinde etkin olan’ vb. her şey belirsiz. İnsanın, “Pamuk’un kafasında bir şeyler dolaşıyor ama ne?​” diye sorası geliyor.

AYNI DÜKKANDAN!

Oysa, Pamuk çok net! Modern burjuva sosyoloji okulunun varsayımlarını günlük yaşam örüntülerinde arayıp romanlarında yeniden üreten Pamuk, bu varsayımlar üzerinden Türkiye siyasetini tahlil etmeye kalkınca, hele de bir sınıflama çabasına girince adeta çuvallıyor. Burjuvaziyi toplumdaki temelleri yani temel üretim araçlarındaki mülkiyet sahipliği üzerinden değil de kültürel değerler ve yaşam tarzı üzerinden tarif ediyor. Böylece farklı yollarla servet edinen ve örneğin aynı restoranda yemek yiyebilen, aynı yerden alışveriş yapan statü gruplarıyla burjuvaziyi birbirine karıştırıyor. Dolayısıyla kendisini de epeyce para kazandığından ‘burjuvazi’den, ‘aynı sınıftan’, ‘aynı sokaktan’, ‘aynı alışkanlıktan’, ‘aynı dükkandan’ görüyor.

Pamuk’un sınıfsal konumu ayrı bir tartışma konusu. Bizim asıl gündemimiz ise Pamuk’un eksik bıraktığı. Pamuk, Atatürkçü ‘ikon’lara sempati besleyen, günlük yaşamında modern ve seküler değerleri savunan, orduyu ülkenin temel değerlerinin koruyucusu olarak gören bürokratik elitler ve sermaye gruplarının tamamını ‘burjuvazi’ havuzuna atıyor. Onun için Güler Sabancı da, Sabancı’yla aynı havuz kenarını paylaşan şarkıcı da aynı ölçüde ‘burjuva’. Pamuk, kendi kafasındaki ‘burjuva’ bileşiminin (‘Kesinlikle’ sınıfsal bir temelde değil ama bu değerlerin taşıyıcıları olarak) zamanında siyasette etkin olduğunu ama başörtüsü taktığı için yukarıdan baktıkları insanların temsilcisi olarak AKP’nin yükselişiyle de siyaseten etkinliklerinin azaldığını söylemeye getiriyor.

‘GAVUR’ OKULLARI

Maalesef, moda deyimle içinde bulunduğumuz siyasal konjonktür Pamuk’un sandığı gibi burjuvazinin siyasal etkinliğini kaybettiğini göstermiyor. Pamuk’un burjuvaziye pek de dahil etmek istemediği, Atatürkçü ikonlar yerine dini simgelere sahip çıkan, dini değerleri elbette kendi ihtiyaçları çerçevesinde biçimlendirerek dil ve günlük yaşamda yeniden üreten ve bir şehir efsanesi tadında Anadolu Kaplanları olarak isimlendirilen sermaye grupları da burjuvazinin bir parçasıdır. Evet, burjuvazinin bu kesimi, laikçi sınıfdaşları gibi türbana yukarıdan bakmıyor ama türbanlı emekçinin ensesinde boza pişirmeyi laikçisinden daha da iyi biliyor. Yakın zamanlarda kullanılan oldukça ‘has’ bir deyimle “Dört çarpı dört cipteki türbanlı kadınla, onun üzerine çamur sıçrattığı durakta bekleyen türbanlı kadın” arasında dağlar kadar fark olduğunu ‘mahalleli’ de yakından görüyor. Burjuvazinin bu kesiminin bir zamanlar fetvası verilen örneğin ‘faiz yasağını’ vb. dinen haramları uygulamaları da pek takmadığı biliniyor. Çoluk çocuğunu da imam hatiplere değil ‘gavur’ Amerikan ya da Fransız okullarına yazdırdıkları da bilcümle gazetelerde ufaktan da olsa yer buluyor.

BURJUVA ‘AYRIMI’ AYIPTIR!

İşte Pamuk burjuvazinin bu kısmını eksik bırakmıştır. Eğer öfkelenilecekse ‘insan’ ayrımı en azından ‘burjuva’ ayrımı yapmamasında fayda vardır. Çünkü emekçinin sömürüsünde, daha fazla kâr arzusuyla doğanın ve toplumsal alanların talan edilmesinde, ucunda para varsa savaşa girilmesinde, kitlesel katliamlar yapılmasında ve özü itibarıyla siyasal tavırlarında hiçbir farkları yoktur (Bu elbette kültürel özelliklerin  önemsiz olduğu ve hiçbir siyasal karşılığının olmadığı anlamına gelmez. Burada vurgu başkadır).

Günlük yaşam alışkanlıkları ve değerleri konusuna gelince… MÜSİAD üyeleri de tıpkı TÜSİAD üyeleri gibi halka üstten bakmakta, kimisi modernizm kimisi de dini bir tül ardına gizlenmiş cahilliği, yukarıdanlığı, kibri ve iki yüzlülüğüyle burjuva çürümüşlüğünün tüm tiksindirici özelliklerini bünyesinde taşımaktadır.

AYAĞA KALKILDIĞINDA…

Evet, kültürel simge ve görüntülerde bir takım farklılıklar vardır. Ama, özellikle 2000’li yıllardan sonra MÜSİAD ekonomik gücünü arttırdıkça ve bazı ‘şeriatçı’ isimlerini de  tasfiye etmesini bilmiş, püripak bir kapitalist birlik haline gelmiştir. Daha önce yan yana gelemediği TÜSİAD’la da birçok platformda buluşmanın olanaklarını çoktan elde etmiştir. Ya da şimdi TÜSİAD bu olanağa sahiptir.

Pamuk’un öfkelendiği burjuvaziyi, daraltmasının siyasal planda elbette bir karşılığı vardır. Çünkü, onun burjuvazi dediği CHP’lidir. Oysa burjuvazi hem AKP’li hem CHP’lidir. Üzülmesine gerek yoktur. Ama emekçiler, AKP’li ve CHP’li ayrımı olmaksızın burjuvazinin yönettiği bir ülkede hem siyasal, hem ulusal hem de ekonomik baskı ve yumruğun darbelerini yemeğe devam etmektedir. Ve ayağa kalktıklarında Pamuk’un ayrımı beş para etmeyecektir. 

ÖNCEKİ HABER

Barış talebi boşa çıkartılmak isteniyor

SONRAKİ HABER

Yeni bir karmaşanın başındayız

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...