13 Haziran 2018 00:20
Son Güncellenme Tarihi: 13 Haziran 2018 09:50

Bulgu Araştırma: AKP'ye oy veren de ülkeyi güllük-gülistanlık görmüyor

TÜAD Yönetim Kurulu Üyesi aynı zamanda da Bulgu Araştırma’nın Kurucusu Semih Turan erken seçim öncesi uyarılarda bulundu.

Grafik

Paylaş

Çağrı SARI
İstanbul

Seçimlere iki haftadan az bir zaman var. Anket şirketleri üst üste oranlar açıklıyor. TÜAD Yönetim Kurulu Üyesi aynı zamanda da Bulgu Araştırma’nın Kurucusu Semih Turan uyarıyor: Şirketlerin  büyük bölümü TÜAD üyesi değil öz denetim süreçlerine tabi değiller. ‘Elimde sonuç var’ diyen herkese televizyonlarda yer vermek, aslen izleyicilere yapılmış büyük bir saygısızlıktır.

Turan’ın anket şirketlerine ve şirketlerin anketlerine göre çalışma yapan siyasi partilere de uyarıları var: Sadece memnuniyetsiz alanları öne çıkartıp ‘Bu halk hâlâ neden bunlara oy veriyor’ demek işin kolayına kaçmaktır. İktidar partisine oy veren seçmen için de özellikle ekonomi, eğitim ve benzeri alanlarda ülkemiz güllük-gülistanlık değil. Ancak bu sorunları çözebilecek başka bir siyasi irade olduğunu düşünmüyor ve tercihlerini bu yönde kullanıyorlar.

Farkı anket şirketleri, farkı rakamlar açıklıyor. Ancak şirketlerin bazıları arasında ciddi farklılıklar söz konusu... Anketler arasında bu kadar geniş bir açı olmasını neye yoruyorsunuz?

Farklı araştırma şirketlerinin farklı sonuçlar açıklaması aslında çok normal. Farklı araştırma şirketlerini var oluş nedeni de bu. Farklı metodolojik uygulamalar, soru formu tasarımı, araştırmanın zamanlaması, seçilen örneklemin nicel ve nitel değişiklikler göstermesi sonuçların farklılaşmasını da beraberinde getirir. Burada asıl sorun tüm paydaşların yani araştırmayı yaptıran (araştırma veren), araştırmayı yapan (araştırma şirketi) ve kamuoyunun,  araştırmanın sadece oy dağılımına odaklanmasıdır. Oysa ki araştırma sadece sonucu bilmek için yapılmaz. Ki hiçbir araştırma birebir sonucu doğru bilemez. Seçim sonucu Araştırmanın ölçmeye çalıştığı parametrelerden sadece birisidir. Bunun dışında oy geçişkinlikleri. Neden, ne zaman, nerede ve kim sorularının yanıtları da çok ama çok önemlidir.

Ancak asıl sorunun bilimsel bir disiplin olan araştırmanın, önüne gelen herkes tarafından yapılabileceğini düşünen görsel ve yazılı Medya’dan kaynaklandığını düşünüyorum. Elimde sonuç var diyen herkese televizyon ya da gazetede yer vermek, aslen izleyiciler ve okuyuculara yapılmış büyük bir saygısızlıktır. Türkiye de araştırmacıların tek meslek örgütü Türkiye Araştırmacılar Derneğidir. Bu dernek dün kurulmamıştır. 30 yıl önce sektörün duayenleri tarafından kurulan ve bugüne kadar gelişerek yaşatılan başında Türkiye adı olan önemli bir meslek örgütüdür. Emin olun TÜAD, tüm basın kuruluşlarına araştırmaların yayımlanma ilkelerini defalarca hatırlatmış, bu konuda basın açıklamaları düzenlemiş ve üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye çalışmıştır. Ancak maalesef reyting canavarı tüm ilkeleri yerle bir ettiği gibi bizim çabalarımızı da boşa çıkartıyor.

Rakam açıklayan firmaların (Özellikle firma diyorum, çünkü bunların bir kısmının araştırma firması olup olmadığını da bilmiyoruz.) büyük bölümü TÜAD üyesi değil ve bizim öz denetim süreçlerine tabii değiller. Yıllardır sektörde olduğunu bildiğimiz araştırma şirketleri de var sonuç açıklayanlar arasında ancak adını kamu oyunun ilk kez duyduğu seçim dönemlerinde ortaya çıkan ve sonra kaybolan garip yapılar da mevcut. Yani at izi it izine karışıyor maalesef.

YA PARTİ SÖZCÜSÜ OLSUNLAR YA ARAŞTIRMACI

Siyasi partilerin, anket şirketlerine ciddi paralar vererek anket çalışması yaptırdığı iddiaları her zaman konuşuluyor. Bu iddialar doğru mudur? Bu anketler arasındaki makasın bu durumla ilişkisi var mıdır?

Ancak siyasi partilerin araştırma şirketleri ile çalışmasından daha doğal ne olabilir ki? Elbette çalışacaklar ve karşılığında da para ödeyecekler. Araştırma şirketleri sonuçta hayır kurumu ya da vakıf değiller ve ticari yapılardır. Bu nedenle ürettikleri ürünün bedelini alacaklardır. Bunun aksi bir durum olursa aslen sorgulanmalıdır. Tüm dünyada da süreç böyle işlemektedir. Burada ki sorun şirketlerin anlaşılmaz bir mahcubiyet içinde olup bunu gizlemeleridir. Bir de özellikle televizyona araştırmacı kimliği ile çıkıp parti sözcüsü gibi konuşanlar tepki çekmektedir. Bu arkadaşlar karar vermeli veya parti sözcüsü ya da araştırmacı olmalılar. Bunların dışında elinde hiçbir veri olmadan programlara katılan ve araştırma konuşan ayrı bir trajedidir.

Anketlerin seçmen üzerindeki etkisi nedir peki? Bu anketler neden yapılır?

Araştırmaların asıl yapılış nedeni kısaca ‘ölçmedir’. Sadece siyasi araştırmalar için değil pazarlama araştırmaları için de amaç budur. Var olan durumun fotoğrafını çekip, bu duruma gelişin nedenlerini sorgulamak yani neden-sonuç ilişkisini ortaya çıkarmak birinci hedeftir. Burada cinsiyet, sosyoekonomik ve sosyokültürel statü, yaş grupları gibi kategorik ayrımlarda hedef kitlenin tercihlerini öğrenmek bir sonraki adımdır. Bundan sonra ki aşama ise var olan durumu nasıl kendi lehime dönüştürebilirim evresidir. Siyasi partiler için seçmen ne istiyor, ne söylemeliyim ki beni tercih etsin sorularının yanıtları yaşamsaldır. Projeksiyon yapabilmek ise son aşamadır. Siyasi araştırmalar özetle bu nedenle yapılır.

Anketler seçmeni etkiler mi gerçekten. Yani bir seçmen, ankete göre oy verir mi? Algıyı değiştirme özelliğine sahipse eğer, özellikle kararsızlar mı etkileniyor?

Açıklanan anket sonuçlarının seçmeni özellikle de kararsız seçmeni bir miktar etkilemesi muhtemeldir. Dünyada bu konuda farklı sonuçlar olmakla birlikte bu etkilenmenin yönü bile net olarak söylenememektedir. Ancak seçim kampanyalarının sonuca etkisinden çok daha düşük olduğunu düşünüyorum.

SEÇMEN KENDİ DOĞRULARINA BAKMALI

O kadar çok anket şirketi var ki. Sürekli de haklarında iddialar oluyor bu şirketlerin. Şu partiye yakın, algı yönetiyor vs. diye... Seçmen, araştırma şirketlerinin sonuçlarına bakarken nasıl bir yol izlemeli? Nelere dikkat etmeli?

Bu sorunun yanıtını verdim aslında. Aslen çok genel bir şey söylemek gerekiyorsa seçmen araştırma sonuçlarına göre değil kendi doğruları ve değerlendirmelerine göre tercihini kullanmalıdır. Araştırma sonuçlarını okurken araştırmanın künyesine bakılmalı diye çok klişe bir şey de söylemek istemiyorum artık. Çünkü denetlenmeyen bir künyenin yayımlanıp yayımlamamasının da önemi kalmıyor. Hangi şirket kimdir, necidir, ne zaman kurulmuştur, asıl işi araştırma mıdır diye sorgulama şansı yok seçmenin.

Anketlerde, seçimlerin ikinci tura kalacağına genel bir eğilim var. Sizin elinize nasıl sonuçlar geliyor?

Bizler de belli dönemlerde araştırmalar yapıyor ve yapılan araştırmaları takip ediyoruz. Ancak prensip olarak o medya kuruluşu araştırmayı finanse etmemiş ise sonuçları rakamsal olarak yayımlamıyoruz. Benim de kişisel gözlemim cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalacağı yönünde. Ancak tekrar belirtmeliyim ki bu gözlem de bugünkü fotoğrafa dayanmaktadır. Önümüzdeki günlerde ortaya çıkabilecek gelişmeler sonuçları artı ya da eksi yönde dönüştürebilir.

AKP’YE OY VEREN DE ÜLKEMİZ GÜLLÜK-GÜLİSTANLIK DEĞİL FARKINDA

Muhabirlerimiz sahaya çıktığında AKP’li seçmenin ekonomiden huzursuzluğunu gördü. Fakat bu huzursuzluk kopuşa tam olarak neden olmamış... Siz de AKP’li seçmenin ‘eğitim ve ekonomi’ konusunda duyduğu rahatsızlığı bir söyleşinizde dile getirmiştiniz... Neden ayrılmıyor partisinden sizin gözlemleriniz var mı?

Bunun yanıtı tamamen politik. Bizler daha önce de benzeri çalışmalar yaptık. Muhabirlerinizin gözlemleri de çok doğru. İktidar partisinden bazı alanlarda memnuniyetsizliği ölçmekle birlikte memnun kalınan alanları da çok iyi analiz etmek gerekir. Sadece memnuniyetsiz alanları öne çıkartıp ‘Bu halk hâlâ neden bunlara oy veriyor’ demek işin kolayına kaçmaktır. Bunun yerine memnun olunan alanlarda daha iyileştirici neler yapılabilir sorusunun yanıtı bulunmalıdır. Memnuniyetsiz alanlarda ise alternatifler üretilmeli ve bu alternatif çözüm yöntemleri halka en doğru şekilde anlatılmalıdır. Hatta anlatmakla kalınmamalı bu sorunların çözüleceğine halk ikna edilmelidir. İktidar partisine oy veren seçmen için de özellikle ekonomi, eğitim ve benzeri alanlarda ülkemiz güllük-gülistanlık değil. Sonuçta o seçmenler de uzayda yaşamıyor. Ancak bu sorunları çözebilecek başka bir siyasi irade olduğunu düşünmüyor ve tercihlerini bu yönde kullanıyorlar. Bazen ne söylediğinizden çok nasıl söylediğiniz çok daha önemli olabiliyor.

OPERASYON GİBİ SARSICI OLAYLAR SEÇİM SONUÇLARINA YANSIYOR

Memleketteki sıcak gündemler, bir anda yeni bir konunun ortaya çıkışı seçmen algısını nasıl etkiliyor. Örneğin, bilmiyorum böyle bir araştırma var mı ama Kandil operasyonu tartışmaları, seçmen eğilimini değiştiriyor mu?

Seçim öncesi siyasi İklimde ki radikal değişimler seçim sonuçlarını önemli ölçüde etkileyebiliyor. Yakın tarihimizde bu tür örnekler sıklıkla yaşanmıştır. Örneğin Afrin sürecinde bu seçimler yapılıyor olsaydı seçim sonuçları iktidar partisi için çok daha avantajlı olacaktı. Aynı şekilde geçmişte İSKİ skandalının siyasi iklimi değiştirmesi seçim sonuçlarını oldukça etkilemişti. Abdullah Öcalan’ın yakalanmasının seçim sonuçlarını nasıl etkilediği belleklerimizde hâlâ tazeliğini korumaktadır. Bu tür sarsıcı değişimler kalıcı olmasa da dönemsel olarak sonuçlarda etki yaratabilir.

ÖNCEKİ HABER

İnce: İstihbarata görev ver de bomba patlatanları yakalasınlar

SONRAKİ HABER

Direnmeyi anlatan tiyatro oyunu: Tutuklandık

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...