2 Haziran 2018 23:46

TRT’nin sarı gazeteciliği

Mustafa Alp DAĞISTANLI

Vay be! TRT çalışanı meslektaşlarımız, gazeteciler, eylem yaptı bu hafta. CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin TRT eleştirileri ve İzmir’de seçim çalışmalarını takip eden TRT ekibine “sözlü ve fiziki saldırı” artık bardağı taşırmıştı! CHP’liler yuh çekiyor ve ellerindeki plastik saplı küçük bayrakçıklarla TRT ekibinin arabasını dövüyorlardı! TRT’nin konuyla ilgili haberindeki görüntüler bile bu “fiziki saldırı”nın araba camına bayrak sallama ve ara sıra sürtme olduğunu açık seçik gösteriyor.

İşte TRT çalışanları bu zulme karşı sokağa çıkmıştı. “Şiddete karşıyız tarafsız yayınız” diyorlardı. “TRT seçim malzemesi yapılamaz” diyorlardı…

Gösteriyi Memur-Sen’e bağlı Birlik Haber-Sen düzenlemişti. Memur-Sen AKP yardakçısı bir sendika. Birlik Haber-Sen de sarının sarısı bir sendika.

AKP iktidara geldiğinde Anadolu Ajansı’nı ve TRT’yi kıskıvrak ele geçirmek için elinden geleni ardına koymayan şeytanlıklara başvurmuştu: Emeklilik teşvikleri, yıldırmalar, tehditler, sürgünler…

TRT yönetimi, 2012’ye kadar Türk Haber-Sen’le sarmaş dolaştı; sonra AKP’nin tam bir arka bahçe ürünü olan Birlik Haber-Sen’i desteklemeye başladı. Asıl dertleri, KESK’e bağlı Haber-Sen’i bertaraf etmekti. Haber-Sen TRT’yi en iyi, belki de tek denetleyen odaktı ve güçlüydü. Tasfiye edilmesi elzemdi. Şu tablo durumu anlatmaya yeter: Haber-Sen’in TRT’deki üye sayısı 2004’te 2000’di, 2013 başında 750; artık o da kalmamıştır. Şimdi gösteri düzenleyen Birlik Haber-Sen’in ise 2004’te hiç üyesi yoktu, 2013 sonunda üye sayısı 2000’e ulaşmıştı. Bu üyelerin çoğu işe yeni alınanlardı tabii. Şu anda TRT’de AKP öncesinden kalan çalışanları saymak anaokulu bebelerinin aritmetik becerileri içindedir.

İktidarla birlik bu sarı sendikaya üye ‘meslektaş’larımız, eğer varsa önceki meslek hayatlarını bilmem, ama TRT’de kesinlikle gazetecilik yapmıyorlar. Çünkü TRT’nin yaptığı şeye gazetecilik demek imkansız. Sarı sendikanın sarı gazetecileri bunlar. AKP’nin propaganda aygıtı haline getirilmiş TRT’yi korumaya çalışıyorlar.

“Hepatit C gazetecilik” erbabı bu güruh, mitingde şunu da taahhüt etmiş: “TRT milletindir. Bizler TRT çalışanları olarak milletin kurumuna sahip çıkmaya devam edeceğiz.”

Biz de sırayla devam edelim. Önce şu kurumsal işlere bakalım. TRT gerçekten de halkındır; mülkiyet yapısı olarak. TRT’nin gelirinin en az % 80’ini doğrudan yurttaşlar sağlıyor. Bu parayı bizden elektrik faturaları yoluyla (yayın bedeli) her ay ve radyo-tv alıcısı satın aldığımızda bandrol bedeli olarak koparıyor devlet. Türkiye’de halk başka hiçbir kamu kurumuna doğrudan para vermiyor.

Dolayısıyla, evet, TRT milletindir. Peki, biz bu paranın nereye nasıl harcandığını, bırakın kontrol etmeyi, biliyor muyuz? Hayır. Bizden düpedüz haraç topluyorlar. Başka bir örneğe bakarsak durumu daha net ve iyi anlayabiliriz. Britanya’nın kamu yayıncısı BBC’nin internet sitesinden her bir yurttaştan kesilen paranın nereye harcandığını öğrenebiliyorum ben; bakın, siz de göreceksiniz. BBC genel müdürü dahil çalışanların maaşlarını, hatta işle ilgiliyse hangi gün nereye park ücreti verdiğini, hangi aktöre kaç paralık çiçek aldığını bile.

TRT’nin sitesinden bu bilgilere ulaşmak mümkün değil. Bu da bir şey mi? 2008’de TRT Genel Müdürü’nün maaşı Meclis’te tartışma konusu olmuştu. Çünkü bizden söktükleri paralarla maaşı ödenen adamın kaç lira aldığını öğrenmek mümkün değildi. CHP’li milletvekilleri soru önergesi verince Meclis kapalı oturum yapmıştı! Devletin o kutsal saydıkları gizli/karanlık işlerinden bahsetmiyoruz bir genel müdürün bizzat milletin ödediği maaşından bahsediyoruz. Nasreddin Hoca fıkrasındaki “Parayı veren düdüğü çalar” meselesi şu hale gelmiş: Parayı çalan düdüğü çalar.

Sarı sendika ve sarı gazeteciler TRT’nin tarafsız yayın yaptığını söylüyor, İnce’yi de TRT’yi seçim malzemesi yapmakla eleştiriyor. TRT de, İnce’nin adaylara ve partilere ayrılan yayın süreleriyle ilgili eleştirisini benzer şekilde karşılayıp reddediyor.

TRT katıksız bir propaganda aracıdır. Partilere ve adaylara ayrılan süreler bunu sadece bir tarafı ve kolaylıkla ölçülebilir. Seçim dönemleri önemlidir şüphesiz, ama bu ölçüyü ve karşılaştırmayı sadece bu dönemlerle sınırlamak yanıltıcı ve haksız. Dört yıl boyunca başka partilere neredeyse hiç süre vermeyip Erdoğan’ın ve AKP’nin ağzı haline gelmiş bir kurum, ne yapsa eşitlik sağlayamaz seçimlerde.

Şimdi, seçim sürecinde, Erdoğan’ın mesela Britanya gezisi, TRT yönetiminin dediği gibi Cumhurbaşkanı’nın devlet yönetimiyle ilgili bir faaliyeti sayılsa da bu sadece birkaç günün ayıbını örtebilir. Erdoğan, kendi geğirmesini bile, tabii prompterdan okuyarak, devletin asli işi olarak yutturmaya çalışan biri. TRT de bunun çanağı.

Kısacası, süre karşılaştırmaları büyük bir haksızlığı sergiler ve Muharrem İnce yine de en şanslı aday, CHP de en şanslı parti çıkar; AKP ve Erdoğan’ı saymıyoruz tabii. HDP’nin hiçbir dönemde adını bile duymayız neredeyse. Şimdi şu seçim sürecinde İYİ Parti’yi de duymuyoruz.

Fakat seçim sürecinden önce CHP ve özellikle HDP haberlerde süre alma haklarını karalama sıfatları, suçlama imaları eşliğinde kazanabildi. Yani, milletin kurumu TRT, milletin en azından yarısına, temsilcilerine yer vermemek bir yana, onları aşağılayıp duruyor.

Şiddete karşı olduklarını söyleyen TRT çalışanları ve bu yayıncılık anlayışıyla TRT bir şiddet üreticisidir. Gazetecilik, doğru dürüst yapılmadığında, bir cinayet silahıdır ve bunlardan çok var bu ülkede. TRT sansürün kabesidir. Ve Bernard Shaw’un dediği gibi, “Katil, sansürcülüğün ekstrem biçimidir”.

Evrensel'i Takip Et