27 Aralık 2017 22:12

Yemeğin proteini böceğinde mi?

Şöyle diyelim YTÜ yemekhanesinden zilyonuncu kez böcek çıktı.

Paylaş

Hazan İLİK

Yıldız Teknik Üniversitesi

YTÜ öğrencisi bir öğlen yemekhaneye geldiğinde karnabahar yemeğini uzun bir solucana dönüşmüş olarak buldu. Ve olaylar gelişti. Ya da şöyle diyelim YTÜ yemekhanesinden zilyonuncu kez böcek çıktı. Aslında sürüngenlere veya eklembacaklılara bir garezimiz yok ama neredeyse her dönem böyle bir böcek vakası yaşandığından, sonuncusu büyük bir tartışma yaratarak üniversitenin gündemine oturdu.

Olayın ardından görüşünü aldığımızda fiyatının düşük olmasını (1.80 lira) hak göstererek özensiz ve kalitesiz yemekler çıkarıyorlar diyenler de oldu, -bunu söyleyen daha az kişi de olsa- 1.80 liraya başka nerede yiyebiliriz, buna da şükür diyenler de. Arkadaş gruplarında artık yemekhanede yemek yememe kararları alınsa da, en ucuz alternatif 10 lira olduğundan özellikle yurtlarda kalanlar yine yemekhanenin yolunu tutmak zorunda kaldı.

ÜNİVERSİTENİN GÖZÜNDE MÜŞTERİYİZ, ÖĞRENCİ DEĞİL

Öncelikle bir şeyin altını çizelim, devlet zaten üniversiteye bir bütçe veriyor, yani bu yemekhane yalnızca 30 bin öğrencinin verdiği 1.80 lira ile dönmüyor. Daha da önemlisi, bu ülkede eğitimin parasız olduğunu iddia edenler var ya hani; parasız eğitim yalnızca okulda okumak için para vermek -harç gibi- demek değil! Yıldızlılar bilir, ring ücreti kampüs içinde 35 kuruştur ve herkesin en büyük sorunlarından birisidir de aynı zamanda. Evet 35 kuruş veya 1.80 lira çok küçük paralar gibi görünebilir ama devletin görevlerinden biri herkese parasız eğitim vermekse cebinde beş kuruş bile olmayan bir genç de üniversiteye gidebilir durumda olmalıdır. Ayrıca 35 kuruşluk ring ücretinin ücretsiz hale gelmesini sağlayacak bütçesi yok mu devletin? Var, hem de %65'ini ücretli çalışan emekçilerin vergilerinin oluşturduğu bir bütçe.

Zaman zaman özel üniversitede okuyan arkadaşlarımla konuştuğumda "1.80'e yemek yiyorsunuz, daha istiyorsunuz? Biz sizinkinin 7-8 katı paraya yemek yiyoruz" gibi tepkiler de alıyorum ama bu da doğrudan eğitimin piyasalaşması oluyor zaten. Yani artık üniversitenin gözünde parayla onun sunduğu eğitim hizmetini satın alan bir müşterisin, öğrenci değil.

BÜYÜK BİR “DÖNÜŞÜM” GERÇEKLEŞTİREBİLİRİZ

Yani kendi çocuklarına Malta'da, Man Adası'nda vergisiz şirketler kuranlar, bize "Git yemekhanede 1.80 liraya solucanını ye" diyorlar malesef. Peki biz hiçbir şey yapmadan oturup yemeklerin düzelmesini mi bekleyeceğiz? Tabii ki hayır, ama nasıl? Kendi arkadaşlarım yemekhanenin dolu olmasına, hala insanların orada yemesine kızmıştı mesela. Oysa tek tek bireylerin kendi başına verdiği tepkiler yerine, ortak hareket etmemizi ve ortak tepkiler verebilmemizi sağlayacak doğal örgütlerimiz var üniversitelerde: Öğrenci konseyi ve öğrenci temsilcilikleri. Bizler ancak bu alanları, gerçek işlevini (öğrencilerin sorunları ve taleplerini dile getirme) yerine getirebilir hale dönüştürebilirsek, güçlü öğrenci örgütleri kurabilirsek, Kafka kadar büyük bir "dönüşüm" gerçekleştirmiş olacağız!

ÖNCEKİ HABER

Türkiye işçi tarihinden portreler: 1960'lar

SONRAKİ HABER

Yemek de mi yemeyek?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...