10 Ekim sanıkları delillere ve takibe rağmen hâlâ firari!

10 Ekim Katliamı davasında mahkeme ara kararını açıkladı. Bir sonraki duruşma 31 Ocak 2018'de görülecek.

23 Kasım 2017 11:29
Son Güncellenme Tarihi: 23 Kasım 2017 15:37
Paylaş

Derya KAYA
Ankara

10 Ekim Ankara Katliamı 6. Grup duruşmalarını ikinci gününde müşteki avukatlar beyanda bulundu. Avukatlar dosyanın firari sanıklarına ve  fotoğrafları net olmasına rağmen kimliği teşhis edilemediği öne sürülen kişilere dikkat çekti. Deliller ve polis takibine rağmen bu sanıkların firari olduğunu söyleyen avukatlar, bu sanıkların neler yaptığı bilinmesine rağmen yargı ve emniyetin gereğini yapmadığını söyledi.

‘BUNU ÖRTECEK YARGI MERCİ YOK’

10 Ekim Ankara Katliamı Davasının 6. duruşmasının ikinci oturumu görüldü. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmanın öğleden önceki bölümünde katliam mağdurlarının avukatları söz aldı. Avukatlar, katliamdan sağ kurtulanlara biber gazıyla saldıran kolluk kuvvetleri ile yaralılara tıbbi müdahalede bulunmayan sağlık görevlileri hakkındaki suç duyurusunu işleme koymayan savcılık hakkında şikayette bulunduklarını söyledi. Katliamın en önemli firari sanıklarından Edremit Türe’nin 2012 yılında El Kaide soruşturması kapsamında takip altındayken Suriye’den Kırıkkale ve Kırşehir’e geldiğinin tespit edildiğini hatırlatan Avukat Tonguç Cankurt, davanın soruşturma savcısının, Edremit Türe’nin Kırıkkale ve Kırşehir’e gelip gittiğinin tespit edildiği soruşturmayı yürüttüğüne dikkat çekti.  

Adıyaman’da Dokumacılar grubuna yönelik soruşturmada ise 10 Ekim’de kendini patlatan canlı bomba Yunus Emre Alagöz hariç herkes hakkında telefon dinleme kayıtlarının imha edildiğini ve Alagöz’e ait suç unsurlarının dosyaya eklenmesi gerektiğine karar verildiğini kaydeden Cankurt, “Adıyaman’da, Kırıkkale’de bu şahısların neler yapacağı bilinmesine rağmen gereken yapılmadı. Savcı Edremit Türe hakkında yürütülen davada sadece Türe’nin Kırıkkale'deki oğlu Hasan Tayyip hakkında yakalama kararı istedi. Ancak Suriye’den Kırıkkale ve Kırşehir’deki çocuklarının yanıma gidip gelmesini takip etmesine rağmen bir yakalama kararı vermedi” dedi. 

Cankurt, “Kolluk kuvvetleri hakkında suç duyurusunda savcı usule aykırı işlem yapsa da, siz bu görmeseniz de bunu örtebilecek bir yargı merci yok” diye konuştu. 

TTB’NİN UZMAN GÖRÜŞÜ VERMESİ KABUL EDİLMEDİ

Avukat Ziynet Çelik de, katliam günü sağlık hizmetlerinin yetersizliği konusuna dikkat çekti. Katliam günü GPS kayıtları sayesinde ambulanslara ait tüm hareketlerin görülebildiğini belirten Çelik, 112 komuta merkezi ve ambulans arasındaki telsiz kayıtları olduğunu da hatırlattı. Türk Tabipler Birliği’nin (TTB) bu konuda hazırladığı raporu uzman mütalaası olarak mahkemeye sunan Çelik, TTB Merkez Konseyi eski başkanı Eriş Bilaloğlu’nun bu konuda uzman görüşü vermesini talep etti. Duruşma savcısı ise davada kamu görevlilerinin yargılanmadığını gerekçe göstererek talebin reddedilmesini istedi. 

Mahkeme Başkanı da raporun değerlendirilmesinden sonra bu konuda karar vereceklerini söyledi. Bunun üzerine Avukat Ziynet Çelik rapora dair bir sunum yaptı. Katliamdan bir yıl önce Başbakanın mitingine 141 sağlık görevlisi ve kriz merkezi kurulduğunu anlatan Çelik, 10 Ekim’de yapılan mitinge saldırı olacağı yönünde ihbarlar olması ve Suruç, Diyarbakır’da yaşanan bombalı saldırılara karşın 10 Ekim’de miting alanında sadece 3 ambulans olduğuna dikkat çekti. Acil müdahaleyi yapacak UMKE ekibinin patlamadan 44 dakika sonra olay yerine geldiğinin tespit edildiğini belirten Çelik, gözyaşları içerisinde beyanda bulundu: “TOMA ve polis aracı alana 10.18’de geliyor. Yani TOMA olaydan 14 dakika, acil müdahale ekibi ise 44 dakika sonra alana geliyor sayın başkan.”  

BU TELEFON KAYITLARI TESPİT EDİLEBİLİR

Daha sonra yeniden söz alan Avukat Erkan Ünüvar, sanıkların birbirleri ile olan telefon kayıtları konusunda yeniden bilirkişi raporu hazırlanmasını talep etti. Kimilerinin kendi adına, kimlerinin ise başkalarının adları üzerine hatlar kullandıklarını belirten Ünüvar, kısa süreli kullanılan hatların tespit edilemediğine dikkat çekti. Ünüvar, örneğin Metin Akaltın’ın bir hattı ile yabancı uyruklu kişilerin Türkiye hatları ile birer kez konuştuğunu söyledi. Sanıkların HTS kayıtlarına bakıldığında yabancı uyruklu kişilerin kullandığı bu hatların tespit edilmesinin mümkün olduğunu belirten Ünüvar, ancak Gaziantep Emniyetinin bunu seyrettiğini söyledi. Bunların sadece  hata ya da eksik olmadığını vurgulayan Ünüvar, mahkemenin Gaziantep Emniyeti ve idari kurumlarından istediği evrakların gelmediğine dikkat çekti.

Ünüvar, önceki oturumda olmadığı için Yakup Şahin'e HTS kayıtları ile ilgili sorular sordu. Şahin'in ilk soruya grup adına konuşuyor gibi "cevap vermiyoruz" şeklinde yanıt vermesi tepki topladı. Şahin  sonraki sorulara “Cevap vermiyorum” şeklinde yanıt verdi. 

ANTEP EMNİYETİ MAHKEMEYİ CİDDİYE ALMIYOR

Avukat İlke Işık da, katliamın ikinci yılında hala kimliği tespit edilemeyen kişilerle dolu bir dosyayla karşı karşıya olunduğunu vurguladı. Antep’te IŞİD deposundan çıkan kişilere ait fotoğrafların net olmasına rağmen bu kişilerin tespit edilemediğinin öne sürüldüğünü ifade eden Işık, “Antep Emniyet Genel Müdürlüğü’ne müzekkere yazıldı ama emniyet yüz tanıma sistemine uygun yüz yok diyor. Onlarca saatlik kamera kayıtları orjinali var. Hiç mi görüntü çıkartılamadı. Gerçek bir araştırma yapıldığı kanaatinde değiliz. Görüntülerin tek tek izlenerek müzekkere yazılmasını istiyoruz. İnterpol’un sistemi olduğunu biliyoruz. İnterpol’e yazı yazılmasını istiyoruz. Firari sanıkların net fotoğrafı yok. Geçen celse istedik ama yazılı ara kararda göremedik. Net fotoğraf olmadan nasıl eşgal eşleşmesi yapılacak? Depolara girip çıkanları ne zaman net anlayacağız? Antep Emniyeti’nden hiç cevap verilmeyen müzekkereler var. Mahkemeyi ciddiye almıyor gözüken Antep Emniyeti hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istiyoruz” diye konuştu. Avukat İlke Işık, duruşma savcısının  ‘uzman dinlenmesin’ mütalaasını da eleştirdi. Işık’ın beyanına devam ettiği sırada savcının gülmesi salonda tepkiye neden oldu. Salondakiler “Biraz önce uyuyordun, şimdi de gülüyorsun” diye tepki gösterdi. 

EMNİYET BU FOTOĞRAFLARI NASIL TESPİT EDEMİYOR?

Avukat, Ahmet Özdel de, mahkemede örgütle en alakasız görülen sanıkların aslında çok önemli bağlantılarının olduğunu vurguladı. Özdel, HTS kayıtları ve delillerin incelenmesi halinde bu kişilerin örgüt içi sorumluluğunun ortaya konulacağını ifade etti. 

Musul ve Rakka’nın düşmesinin ardından özellikle Türkiye'den IŞİD’e katılanlarda geri dönüşler olduğunu belirten Özdel, bu anlamda bu yargılamanın Türkiye için büyük tehlike arz eden IŞİD ve Antep yapılanmasının ortaya çıkarılması için önemli olduğunu vurguladı. Delillerin büyük çoğunluğunun hala toplanmadığını belirten Özdel, “Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yüz tarama sistemi fotoğrafları tanıyamıyor.Ama dönemin TEM Şube Müdür Yardımcısı (Önceki gün duruşmada tanık olarak ifade veren B.B.D isimli eski polis) bunları çıplak gözle teşhis edebiliyor” diye eleştirdi. 

10 Ekim Katliamı’nın insanlığa karşı işlenen bir suç olduğunu ve suçun tanımının da bu doğrultuda değişeceğini kaydeden Özdel şöyle devam etti: “AİHM’in katliam davalarına ilişkin kararı var. ‘En üst sınırdan cezalar verilmeli’ diyor. Mahkemeden özel bir durum istemiyoruz. Sadece hukukun kendine verdiği olanakları kullansın. Kamu vicdanını yaralamayın, gerçeğin önündeki engelleri kaldırın.” 

EKİCİ'DEN 'DOSYA İLE BİR ALAKAM YOK' İDDİASI

Duruşmanın öğleden sonraki oturumunda sanık avukatları savunma yaptı. Sanık avukatları beyanlarında müvekkillerinin suçsuz olduğunu söylerek tahliyelerini istedi. Kimi avukatlar da müvekillerinin davalarının 10 Ekim davasından ayrılarak Gaziantep’e alınmasını istediler. 

Sanık savunmalarında ilk konuşan Erman Ekici, müşteki avukatların kendisine yönelttiği suçlamaların kaynağı Mehmet Fatih Alıcı ve Murat Dayan’ın “böyle bir şey söylemedikleri”ni beyan ettiklerini söyledi. Delillerde olan kendisinin yer aldığı fotoğraftaki bayrağın IŞID bayrağı olmadığını belirten Ekici, müşteki avukatların kendilerine iftira attığını iddia etti. Ekici dosya ile bir alakasının olmadığını yineledi. 

‘OĞLUMUN SARILACAĞI BİR BABASI YOK’

Yakup Karaoğlu, savunmasında aileleri provoke etti. Karaoğlu’nun “Oğlum görüşüme geldiğinde bacağıma sarılıyor” sözleri üzerine aileler, “Benim oğlumun bacağına sarılacağı bir babası yok” diyerek tepki gösterdi. Karaoğlu, Cumhurbaşkanı’nın “Büyükada’da kaos planı yapılıyor” demesine rağmen kitle örgütlerini arkalarına alarak tutukluların 3-4 ayda dışarı çıktıklarını belirterek, “Benim arkamda kimse yok. Benim de haklarım korunsun dedi. 

Sanık Mehmedin Baraç, derneği Genç Muhafazakarlar Derneği nedeniyle PKK’nın nedeniyle ölüm listesinde olduğunu iddia etti. Kendine ait olduğu belirten adresin Ahmet Arif  Dağ’a ait olduğunu, bayrağın da ona ait olduğunu belirten Baraç, Dağ’ın babasının koyu bir PKK’li olduğunu öne sürdü. Baraç, oysa müşteki avukatlarının söylediklerinin aksine  IŞİD üyelerinin ailesinde herkesin IŞİD üyesi olmadığı söyledi. Yunus Durmaz ve Halil İbrahim Durgun'un emrinde çalışmadığını, diğer sanıkları tanımadığını iddia etti ve tahliyesini istedi.

Suphi Alpfidan gar patlamasıyla ilişkisi olmadığını kendisinin bildiklerini paylaştığını ve yardımcı olmaya çalıştığını söyleyerek, “Sadece bir parmak izi bir araç alım satımı ile üye olabiliyor mu ? İftiralarla gidiyoruz. Çoluk cocuk işimiz gücümüz var.Tahliyemi istiyorum” dedi.  .  

KADINLA KONUŞTUĞU SÖYLENİNCE RAHATSIZ OLDU

Nihat Ürkmez, de müşteki avukat Ahmet Özdel’in kendisinin telefonda bir kadınla görüştüğünü iddia ettiğini belirterek, “Böyle bir şey olamaz. Bir erkekle konuştuğum söylense neyse, bir kadınla telefonda konuşmam iftira” dedi. Hakkında hiçbir delilin olmadığını savunan Ürkmez, tahliyesini istedi.  

Yakup Yıldırım, müşteki avukatların yanlış suçlamalarla “algı operasyonu” yaptığını söyledi. Hakan Şahin ile görüşmesi olduğunu söyleyen Yıldırım, konuşmasının tamamen sosyal içerikli olduğunu söyledi. Hüseyin Tunç ise Yakup Şahin ile gübre taşıdığını ancak hiçbir patlayıcı madde taşımadığını savunan Tunç, “Gübre ayrı, patlayıcı ayrı delillendirilmeli. Benim taşıdığım gübre yakalanmış. O canlı bombanın üzerindeki patlayıcıda gübre var mı?”

SANIKTAN REZA SARRAF’LI BENZETME

İbrahim Halil Alçay kendisinin katliamdan 6 ay önce Halil Durgun’la araba ticareti yaptığını ancak bunun örgütle ilişkilendirilemeyeceğini söyledi. Kendisinin sadece Durgun’a araç ahsis ettiğini belirten Alçay, “Hiçbir yerde görüntüm yok. Örgüt evlerinde parmak izim yok. Hakkımda somut hiçbir delil yok” dedi. 

RESUL DEMİR SALONU PROVOKE ETTİ

Resul Demir de kendisini Reza Sarraf olayına ABD karşısında Türkiye'ye benzettiğini söyledi. Eğer ortada bir suç varsa koca devletin bunu tespit edememesinin mümkün olmadığını söyleyen Demir, suçsuz olduğunu savundu. Demir, "Onlar nasıl acı çekiyorsa biz de patates değiliz. Acıları rahatlamak için biz acıya boğmayın." dedi. Demir, "Büro amirinin kendisine Resul ya da Yakup Karaoğlu için gelmedim. Halil Durgun’u almak için geldim, seninle Yakup’u alırım dedi" dedi. 

‘TAHLİYEMİ ALLAH'TAN İSTİYORUM’

Konuşması sırasında müşteki avukatlar "gıcık gıcık gülüyorlar" diye laf atan Demir'in ayet okuduktan sonra "Tahliyemi Allah'tan istiyorum" deyince aileler "burası laik bir ülke, kamu kurumu" dediler. Resul Demir söz verilmeden ikinci kez ailelerin hakaret ettiğini söyleyerk şikayetçi olduğunu söyledi. Hakimin otur demesine rağmen oturmayan Demir, bunun üzerine kendisine otur diyen bir avukata “Sen mi beni oturtacaksın” diye bağırdı.

SAVCI EMNİYETTEN KAYITLARI İSTEDİ

Savcı verdiği mütalaada sanıkların kendi aralarında yaptığı görüşmelerin belirlenmesini, Yunus Durmaz’ın otopsi raporları için müzekekkere yazılmasını, güvenlik kamera ve fotoğraf kayıtlarındaki x ve y  olarak adlandırılan şahıslar hakkında soruşturma olup olmadığı, varsa hangi aşamada olduğunun sorulması, Gaziantep Emniyet Müdürlüğü’ne sanık Suphi Alpfidan’ın ihbarlarının olup olmadığının istihbarat ve TEM’in kayıtlarından araştırılarak sorulması, yine gönderilmeyen istihbarat kayıtlarının hakkında yakalama kararı olan şüphelilerin tutuklama kararının devamını, tutuklu sanık ve vekillerinin taleplerinin reddini, sanıkların tutukluluğun devamını istedi. 

DAVA 31 OCAK'A ERTELENDİ

Mahkeme heyeti, müşteki taleplerinin kabulü, dijital materyallerin  incelenmesi ve elde edilen kamera görüntülerindeki fotoğrafları ile karşılaştırılarak HTS kayıtları hakkında bilirkişi raporlarının getirilmesine, sanıkların HTS kayıtları için bilişim teknolojileri kurumundan bilgi istenmesine, Gaziantep Emniyetinden evrakların gönderilmesinin yeniden istenmesine, Mehmet Kadri Cabael'in otopsi görüntülerinin teminine, Yunus Durmaz'ın otopsi raporunun yeniden istenmesine, güvenlik kayıtlarından elde edilen X ve Y kişilerinin soruşturmanın devam edip etmediğine, ediyorsa akıbeti konusunda müzekkere yazılmasına, geçen celse Cabaelden elde edilen materyallerin temini için müzekkere yazılmasına, sanıklarla ait işyeri ve depolara ait mobese kayıtlarının Gaziantep Emniyeti'nden tekrar istemesine, sanık Suphi Alpfidan'ın bahsettiği dijital materyallerdeki belgelerin verilmesi için bilirkişilerin CD oluşturmasına, yakalama kararı verilen sanıkların kararının devamına, Interpole yazılar yazılması için dönüşün beklenmesine, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına, duruşmanın 31 Ocak-1 Şubat tarihlerine ertelenmesine karar verdi.

DURUŞMA SONRASI AİLELERDEN AÇIKLAMA: BU DAVAYI KURUMLARIN İNSAFINA BIRAKMAYACAĞIZ

10 Ekim-Der duruşma sonrası açıklama yaptı

Aileler ve avukatlar, duruşma sonrası adliye önünde basın açıklaması yaptı. "10 ekimi unutma unutturma" sloganları atan aileler, tüm sorumluların yargılanması talebini tekrar ettiler.

10 Ekim-Der başkanı Mehtap Sakinci Coşgun, duruşma salonunda kendisine "Mehtap abla" şeklinde hitap eden Resul Demir'e tepki göstererek "Hiçbir IŞİD'linin ablası değilim, olmayacağım. Bizleri kullanmaya kalkmasınlar" dedi.

İki günlük yargılamada dinlenen iki polisin tanıklığı çerçevesinde çok yol kat edildiğini belirten Coşgun "Dosyalara tanık getirtemiyorduk. İlk defa iki tanık huzura getirildi" dedi.

Coşgun, katliamda hayatını kaybeden ve yaralananların ailelerinin davanın takipçisi olmayı bırakmama çabasının bu mücadelede çok önemli olduğunu vurguladı. Bu çabanın adaleti ne kadar zorlayabileceğinin bu davada görüldüğünü belirtti.

Coşgun, "10 Ekim yargılaması, aile ve avukatların kolektif mücadelesi ve vicdani olan kamu gücünün emeğiyle büyüyor. 31 Ocak- 1 Şubat'ta yine Ankara adalet sarayında olacağız. Metanetle bu süreci takip etmeye devam edeceğiz. Kimse bu mücadelenin parçası olmaktan vazgeçmeyecek. Çabamız devam edecek" dedi.

Avukat Erkan Ünüvar da iki günlük duruşma sürecini değerlendirdi. Ünüvar, her duruşma olduğu gibi bu duruşmada da zamanında toplanmayan delillerin toplanması, zamanında yapılmayan işlemlerin yapılması için çabaladıklarını söyledi.

Ünüvar, Antep Emniyeti ve diğer birimlerin mahkeme ara kararlarını yerine getirmede eksikliklerine dikkat çekerek, bunun bilinçli bir tavır olduğu görüşünde olduklarını belirtti.

Duruşmanın ara kararının hemen hepsinin daha önceki ara kararların yerine getirilmesine yönelik yazı yazılmasından ibaret olduğunu kaydeden Ünüvar şöyle devam etti:

"Daha kat etmemiz gereken çok mesafe var. Deliller için çalışmaya devam edeceğiz. Eldeki delillerden bile sorumluların burdaki sanıklardan ibaret olmadığı açık görülüyor. Sanık görünenlerin dışında diğer sanık ve sanık olacakların davaya dahil edilmesi için çaba göstereceğiz. Bu davayı hiçbir zaman birtakım makam ve kurumların insafına bırakmayacağız."

Reklam
ÖNCEKİ HABER

Karikatürist Ertan Aydın'ı kaybettik

SONRAKİ HABER

Posco işçileri: Atılan işçileri alın, sendikayı tanıyın

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...