19 Kasım 2017 01:31

Büyük edebiyat dayanışması: Seher

Ayşegül Tözeren, Selahattin Demirtaş'ın kitabı Seher için İstanbul Kitap Fuarı'nda düzenlenen imza etkinliğinden izlenimlerini Evrensel Pazar'a yazdı.

Paylaş

Ayşegül TÖZEREN

İstanbul’da maraton vardı. Ancak bir başka maraton da metrolarda, metrobüslerde sürüyordu. Kentin dört bir yanından okurlar Beylikdüzü’deki fuara ulaşmaya çalışıyordu. Geçen yılki fuarı hatırlıyorum. Beylikdüzü üst geçidindeki kalabalığı… İnsanların üst geçit yerine otobandan karşıya geçmek için koşturmalarını… Bu kez öyle değildi. Sonradan o izdihamın Selahattin Demirtaş’ın fuardaki buluşmasından dolayı olduğunu öğrenmiştim zaten… Bu yıl başkaydı. Demirtaş, birçok siyasetçi gibi hapisteydi. Ona vekaleten yazarlar, şairler, gazeteciler, ilk öykü kitabı “Seher”i imzalayacaktı.

ALKIŞLAR EDEBİYAT VE ÖZGÜRLÜK DAYANIŞMASINA...

Üst geçitten yavaş yavaş aşağı inerken, karşıma bir adam çıktı. “Aman ablalarım, içeride izdiham var, suyunuzu, simidinizi buradan alın” diyordu. Anladım ki, sokak satıcıları kendilerine bir de çığırtkan tutmuşlar. İki adım attım, bu kez mikrofonlusu karşıma çıktı. Evet, anlamıştım, içeride izdiham vardı! Doğrusu pek inanmadan, kolaylıkla içeri girdim. İzdiham neredeydi acaba! 2. salona doğru yöneldiğimde, biri kolumdan çekti, orada izdiham var, dikkat edin, dedi. İzdihamın rivayeti vardı, ama gerçekliği olduğuna pek inanmıyordum. 2. salona doğru yöneldiğimde, binlerce insanın beklediğini gördüm. Salondan içeri adım attığımızdaysa coşkulu alkışlar yükseliyordu. Biliyorduk, o alkışlar edebiyat dayanışmasınaydı…

4 Kasım’da Siyasetçi ve Yazar Selahattin Demirtaş’ın Seher’i için vekaleten ilk imza töreni düzenlenmiş, beş saatten fazla sürdüğünü duymuştuk. Bu kez sıra bizdeydi. İmza için oturduğumda gülümseyen yüzleri görmeye başlamıştım. Önüme doğru uzatılan ilk kitabı imzalarken, ne kadardır buradasınız, diye sordum. Genç bir yüz, on ikiden beri, dedi. Tam üç saattir diye düşündüm. Bana kitap uzatan, bekleyen herkese gülümsemeye çalışıyordum. Bir saat geçmişti, bekleyenlerin oluşturduğu sıra bir milim azalmamıştı. Bu sırada Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk dayanışmak amacıyla yanımıza geliyor, bir şeye ihtiyacımız olup olmadığını soruyordu. Bir süre sonra yetkililer salona gelip, saat yedide fuarın kapanacağını, altı buçuk gibi imzayı kesebileceklerini söylediler. Murathan Mungan, bunu duyunca başını kaldırdı ve Seher için imza isteyen son okura kadar ben burada kalabilirim, saat kaç olursa olsun, dedi. 

SON OKURA KADAR!

Murathan Mungan sözleriyle coğrafyamızdaki edebiyat onuruna bir tuğla daha yerleştiriyordu. Son okura kadar fuardaydık! Tam o sırada daha yaşına ulaşmamış bir bebekle, bir kadının da sırada olduğunu gördüm. Siz de mi bekliyorsunuz diye sordum. Evet, bekliyorlardı, aradan girmişlerdi sıraya ama iki saate yakındır oradalardı, bebek huysuzlanmaya başlamıştı. Uzatabilirsiniz dedim. Ben öyle deyince bebeği kucağıma uzatıverdi annesi. Güldüm, kitabı, kitabı, diye seslendim. Annesi ama çok bekleyen var haksızlık, hukuksuzluk olmasın, dedi. Hem kitabı aldım, hem de güldüm, bu kez acı acı… En küçük bir haksızlıktan çekinen okurun katıldığı dayanışmanın nedenini düşündükçe…

İmza masasının ortalarındaydım. Dolayısıyla kitaplar bol imzalı geliyordu. Sezai Sarıoğlu’nun narına, Esra Yalazan’ın sevgilerimlesine, Aslı Tohumcu, Şebnem İşigüzel, Nurcan Baysal, Mehtap Ceyran, Ercan Kesal’ın imzalarına bakıyordum. Murathan Mungan imzasına isim yazmayanları uyarıyor, bazen kitaplar geriye gidiyor, imzalanıp geliyordu, yanımda Figen Şakacı imzalıyor, onun yanındaysa geçtiğimiz yılın son günlerinde tutukluluğu sona eren Necmiye Alpay vardı. Kaldığı hapishanenin önünde tam otuz dokuz özgürlük nöbeti yapılmıştı. Şimdi yan yana imzadaydık. Umudun ruhu fuarda dolaşıyordu… Şükrü Erbaş, Ahmet Telli ve Haydar Ergülen yan yana sıralanmıştı. Hemen sonda Sırrı Süreyya Önder oturuyordu. Önder, hoş sohbetliğini imzada da gösteriyor, okurların neredeyse hepsiyle uzunca konuşuyordu. Muhabbetten kuyruk biraz yavaş ilerliyor, bazen duruyordu, ama olsun. 

FUARLAR BİTER, DAYANIŞMA SÜRER

Fuarın sonlanacağı saat olan yediye yakın, fuar yetkilileri kapıların kapanmak üzere olduğunu katılımcılara hatırlattılar. Birden bir gürültü koptu, insanlar hızla imza masasına doğru koşmaya başladılar. Oldum olasıya ipini kopartanları sevmişimdir, hayranlıkla izliyordum. Demek ki imza bitmeyecekti. Mungan son sözü söylemişti: Son okura kadar!

Fuar kapandıktan sonra biz bize kalmıştık. Binlerce kişi hâlâ imza bekliyordu. Necmiye Alpay bana döndü, neden ithaf sayfasını çevirip, imzanı oraya atıyorsun diye sordu. Sonra keskin gözleriyle baktı, kitabın kadınlara ithaf edildiği sayfaya imza atıyordum. Artık ikimiz de sayfamızı bulmuştuk. 

YORGUN AMA GURURLUYDUK!

Son imzayı verdiğimizde saat dokuzu geçiyordu. Süpürgeler çalışmaya başlamıştı. Temizliği bize bırakırlarsa hiç şaşırmayacaktık ve o saate rağmen, hiç durmadan imza atan yazarlar bir fotoğraf çektirmeye karar verdik. Gün boyu yanımızdan ayrılmayan, büyük edebiyat dayanışmasının mimarı, Dipnot Yayınları’ndan Emir Ali Türkmen de yanımıza geldi. Yorgun ama gururluyduk!

Fuardan dışarı adımlarımı atarken, gün boyu attığım tarihi bir kez düşündüm. Hep şöyle yazmıştım kitaplara:

12.11.17, Fuar
12.11.17, Fuar
12.11.17, Fuar
12.11.17, Fuar…

Bundan yıllar sonra belki mevsim Akdeniz olur, insanlar dayanışmayı hatırlar da, tarihini unutursa diye… Üst geçide doğru yürürken, Seher’in yazarı gibi hapiste yatan siyasetçileri, gazetecileri düşündüm.

Üç gün sonra, Dünya Hapisteki Yazarlar Günü’ydü, 15 Kasım…

Gündelik telaş içinde mektup, kitap göndermeyi ihmal ettiğimiz, hapiste yazmayı, düşünmeyi sürdüren yazarları anımsadım.

Hapiste yazanlar düşlerini belki de hiçbir imzada, hiçbir buluşmada karşılaşamayacakları bir okura anlatırlar, hatta beş duyularıyla belki hiçbir zaman iletişim kuramayacakları bir okura. Okur yaşayan olduğu kadar, yazar için yaşamayandır onlar için. Ama anlatırlar yine de… 

Edebiyatın sonsuza hükmü belki budur...

Selahattin Demirtaş'ın Seher kitabı
Yazarlar, Selahattin Demirtaş’ın yazdığı ‘seher’ kitabını TÜYAP’ta imzaladı. 
ÖNCEKİ HABER

Bizim Krino'nun öyküsü: Yeryüzü ırkların değil insanlarındır

SONRAKİ HABER

Steinmeier: Deniz Yücel'in tutukluluğu skandaldır

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...